Paylaş
Bagıri Ankara’da yalnızca ev sahibi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile değil, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’ye dek üst düzey siyasi yetkililerle de görüştü. Dönüşte İran devlet televizyonuna yaptığı açıklamadaysa Türkiye ile “terörle mücadelede istihbarat paylaşımı ve operasyonel işbirliği” yapma konularında anlaşmaya vardıklarını söyledi.
Bagıri’nin Ankara’da Suriye, Irak ve Kürt meselesi üzerine temaslarda bulunduğu sırada Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkileri yeniden gerilmeye başlamıştı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği anlaşmasının yenilenmesi konusunda girişimde bulunmayacağını açıklaması ve bunu da siyasi ortama bağlaması yeni bir tırmanmaya işaret oldu.
AB İşleri Bakanı Ömer Çelik gerçi bunu 24 Eylül’deki Alman seçimleri çerçevesinde bir manevra olarak “ciddiye almadığını” söyleyerek kınadı. Ama Almanya AB nezdinde girişimde bulunarak Gümrük Birliğinin yenilenmesi girişiminin Türk hükümetine doğru mesaj vermeyeceğini söyledi.
Bunun diplomatik lisandaki anlamı şu: Almanya, Gümrük Birliğinin yenilenmesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti hükümetine yönelttiği hak ve özgülükler eleştirilerinin anlamı olmadığı, eleştirisi yapılan konulara maddi çıkar karşılığında göz yumulabileceği şeklinde yorumlanmasını istemiyor. Merkel’in bu açıklamayı, Alman Siemens ortaklığı 1 milyar dolarlık enerji ihalesini aldıktan sonra yapması o bakımdan önemli.
Merkel’in çıkışının zamanlama açısından bir özelliği de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik suç iması ardından başlayan, HDP eş-başkanı Selahattin Demirtaş ardından Kılıçdaroğlu’nun da tutuklanıp tutuklanmayacağı tartışması.
Dün Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve diğer üst düzey yetkililerle görüşen İngiltere’nin Avrupa ve Amerika işlerinden sorumlu devlet bakanı Alan Duncan’ın ziyaret programına Kılıçdaroğlu’nu da eklemiş olması boşuna değil. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin hemen ertesi günü Ankara’ya gelerek dayanışma sergileyen Duncan dün de darbe girişiminin karşısında durdu ama bir yandan da artık normalleşme zamanı geldiğini söyledi. Hürriyet’ten Hande Fırat’a yaptığı açıklamalarda, mesela olağanüstü halin daha fazla uzatılmamasının Batı’ya bu yönde verilecek olumlu bir işaret olacağını söyledi.
Olağanüstü hal altında gazetecilerin, siyasilerin, aydın ve insan hakları savunucularının hapsedilmesi Türkiye’nin parçası olmak istediği AB ile arasını daha da açıyor. Hükümet ise buna karşın özellikle Almanya’dan 15 Temmuz sonrasında siyasi sığınma talep eden eski ordu mensuplarının iadesini istiyor. Fethullah Gülen ve örgütü üyelerinin iadesi konusunda aranın açık olduğu bir başka müttefik ise ABD.
Ankara’nın ABD ile arasının açık olmasının bir nedeni de Suriye’de IŞİD ile mücadelede PKK’nın Suriye kolu PYD ve milis örgütü YPG’yi ortak olarak seçmiş olması.
Doğrusu Türkiye ve İran da Suriye’de aslında rakip konumunda; Tahran, Şam’daki Beşar Esad rejimini destekliyor. Öte yandan Türkiye ve İran, Rusya ile birlikte Astana sürecinde Suriye’de ateşkes üzerinde çalışıyorlar. Türkiye-İran yakınlaşmasının diğer taraftan Suudi Arabistan ve İsrail’i tedirgin etmiş olması da mümkün.
Tabii Tahran ve Ankara’nın çıkarlarını birleştiren bir ortak düşmanları var, o da PKK; özellikle de PKK Suriye (ve Irak’ta) ABD ile -, ABD’nin askeri olacak kadar yakın işbirliğine girdikten sonra. PKK’nın İran kolu PJAK’ın Tahran’ın hışmına uğraması, en azından bugünkü dengeler içinde beklenebilir. Bagıri’nin “operasyonel işbirliği” sözüyle PKK’ya karşı Türkiye ile askeri ve istihbarat operasyonlarında işbirliği de keza bu görüşmenin muhtemel sonuçları arasında.
Dolayısıyla, tuhaflıklar zincirindeki bir diğer halka da Türkiye’nin NATO müttefikleri ABD ve Almanya’dan bulamadığı terörle mücadelede işbirliği vaadini İran’dan bulması; üstelik tam da yeni Amerikan yaptırımları açıklanmış, nükleer anlaşma bozulmak üzereyken.
Buradaki bir etken de Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin 25 Eylül’de Irak’ta bağımsızlık ilanı için referandum açıklamış olması. Gerçi bu ihtimale yalnızca Türkiye ve İran değil, ABD, Almanya, İngiltere, Fransa gibi Batılı güçler de karşı.
Ancak Barzani’nin belli koşullar sağlanırsa referandumu “erteleyebileceğini” Türkiye ve İran askeriyesinden birlikte gelen “karşıyız” açıklamasından sonra söylediği de bir gerçek.
Dolayısıyla bugünlerdeki bir başka muhtemel sonuç da Barzani’nin Bağdat’ın petrol payı ödemelerini zamanında yapma ve devlet yönetiminde Kürtlere verilen makamların –en azından bir kısmının- iadesi karşılığında referandumun yapılmaması olabilir.
Peki, Türkiye ve İran arasındaki bu yakınlaşma Türkiye’nin Batı ile zaten aksayan ilişkilerini nasıl etkileyecek.
Buna şimdilik kesin bir yanıt vermek zor, ama bu yanıt yakında yapılacağı açıklanan ABD Savunma Bakanı James Mattis ziyaretinden sonra daha kolay verilebilir.
Paylaş