Paylaş
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye’nin diplomasi ekibinin başında. Ama Çavuşoğlu Türkiye’nin dış ilişkilerinde dışişleri bakanı olmadan önce de bir aktördü. Yıllarca Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinde Türk grubu üyesi, ardından seçimle işbaşına gelmiş başkanı oldu. Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanlığı ve AB İşleri Bakanlığı yaptıktan sonra 2015 sonunda dışişleri bakanı oldu.
Ancak Çavuşoğlu’nun bu deneyimi onu tek başına dış politika kararlarında söz sahibi yapmaya yetmiyor.
Çünkü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bir ekiple çalışmayı seviyor.
Şu anda yalnızca dış politika konularında değil, güvenlikten gizli diplomasiye dek pek çok konuda 24 saat elinin altında sorun çözücü olarak bulunan Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın’ın durumu da farklı değil. Akademi ve sivil toplum kökenli Kalın’ın dış ilişkiler üzerinde önemli etkisi var, ama o da tek başına yetkili değil.
Keza Ömer Çelik… Yıllarca Erdoğan’a hemen her konuda danışmanlık yapan Ömer Çelik’in dış politika üzerindeki etkisi de şu anda baktığı Avrupa Birliği İşleri Bakanlığı ile sınırlı değil. Çelik hala Erdoğan’a düşüncelerini ters düşse dahi samimiyetle söyleyen az sayıda isim arasında sayılıyor. Ancak onun her söylediği siyaset haline geliyor diye bir kural yok.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanının dış politika ekibinde önemli yeri olan bir başka isim. Erdoğan ona “Kara kutum” diyecek kadar güveniyor. Başbakanlığı döneminde Ahmet Davutoğlu Fidan’ı AK Parti milletvekili yapmak istediğinde Erdoğan tepki göstermiş ve MİT Müsteşarlığında tutmuştu.
Hükümetin dış politika tablosunda yeni yükselmeye başlayan bir diğer isim de Enerji Bakanı Berat Albayrak. Yalnızca enerji anlaşmalarının, sınırlı enerji kaynaklarıyla büyümeye devam eden Türkiye’nin dış ilişkilerindeki önemi nedeniyle değil, özel ilgisi nedeniyle Albayrak dış ilişkiler tablosuna giriyor. Aynı zamanda Erdoğan’ın damadı olması nedeniyle aileden sayılması etkisini artıran bir unsur, ama o da diğer isimler gibi tek başına etki ve yetki sahibi değil.
Referandum öncesinde dış politika cumhurbaşkanı ve başbakan arasında yetki paylaşımı alanlarından birisiydi. Örneğin Cumhurbaşkanı barış zamanı başkomutanı, MGK başkanı ve büyükelçi atamalarında son sözü söyleyen kişi olarak, hükümetin başı başbakan ile birlikte yetki kullanıyordu.
16 Nisan referandumundan sonra, gerçi hala başbakanlık kurum olarak ortadan kalkmış değil ama, Başbakan Binali Yıldırım dış politika konularını fiilen sadece Cumhurbaşkanına bırakmış izlenim veriyor.
Erdoğan ise çevresindeki isimler arasındaki çeşitlilik ve rekabetin getirdiği dinamizm ve sinerjiden olabildiğince yararlanmak istiyor gibi. Muhtemelen içlerinden birisine ya da örneğin kuliste adının geçtiği üzere Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’a (zamanında Abdullah Gül’ün kullandığı türden) tek başına yetki verse diğerlerinin rekabet ve çeşitlilik dinamizminden yeterince yararlanamayacağını düşünüyor olabilir.
Yine de Türk dış politikasının hali hazırda tek başına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinde, yetki ve sorumluluğunda olduğu gerçeği ortada.
Paylaş