Başkomutan Erdoğan ve MİT

10 Ağustos 2014’de seçilmesinden kısa süre sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 30 Ağustos Zafer Bayramı davetine Cumhurbaşkanlığınde –o zaman hala Çankaya idi- ev sahipliği yapacağını açıkladı.

Haberin Devamı

Bir önceki yıl Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 30 Ağustos davetini anayasal başkomutan sıfatıyla Çankaya’da veren ilk cumhurbaşkanı olmuştu gerçi; o zamana dek Genelkurmay Başkanları Gazi Orduevi’nde verirdi daveti.

 

Ancak Erdoğan başkomutan sıfatını önemseyen bir cumhurbaşkanı olduğunu her fırsatta gösterdi. Örneğin 23 Mayıs 2015’te Denizkurdu tatbikatında bu sıfatla bulundu, böyle de duyuruldu basına.

 

En son 28 Mart 2016’da Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada kurmay subaylara “Başkomutanınız benim” dedi ve bu nedenle aslında onlarla meslektaş sayıldığını söyledi.

 

Bu sözleri bir kısım basında Erdoğan’ın parlementer sistemden başkanlık sistemine geçiş perspektifinde sadece Anayasa’nın 177’inci maddesinde yazdığı üzere barış zamanında değil, “savaşta” da başkomutan olma hedefinin bulunduğu yorumlarına yol açtı.

 

Haberin Devamı

Aslında bir süredir Ankara kulislerinde, Cumhurbaşkanının yaptığı yeni anayasa sohbetlerinde bu durumdan duyduğu rahatsızlığı dile getidiği iddia ediliyordu. Anayasa “savaşta” Genelkurmay Başkanının “Cumhurbaşkanı namına” başkomutan görevini yerine getireceğini yazıyordu.

 

Buradaki kilit unsur Genelkurmay Başkanının, Bakanlar Kurulu’nun teklifi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor olmasına karşın, görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumlu tutulmasıdır. Anayasa’nın 104’üncü maddesinde de Cumhurbaşkanı Türk Silahlı Kuvvetleribnin “kullaılmasına karar verir” ama savaş ilanına Meclis karar veriyor ve beşte üç çoğunluk arandığına göre, hükümetin, yani başbakanın onayı dışında bu da mümkün olamıyor.

 

Yani Cumhurbaşkanı halihazırda Genlkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının atanmasında yetkili, ancak Türk Silahlı Kuvvetleri üzerine Anayasal olarak tam kontrole sahip değil. Bu Cumhurbaşkanı ve Başbakanın aynı partriden, aynı görüşte olmaları halinde sorun değilmiş gibi görünse de, 1990’da Irak Savaşı öncesinde Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay’ın Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın savaşa dahil olma niyeti karşısında istifası akıllarda.

 

Haberin Devamı

Türkiye’nin güneyinde Suriye ve Irak’ta bütün acımasızlığıyla ve üstelik terörizm boyutlarıyla iç savaşlar devam ederken bu hassas bir konu, ama sadece Suriye ve Irak’taki durumla ilgili değil; Türkiye’deki idari sistem açısından önmli bir konu.

 

Çünkü sadece askeriyeyi değil, güvenlik yapılanmasının bir diğer önemli ayağı olan istihbaratı da ilgilendiriyor.

 

2937 Sayılı “Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu”, MİT’in “Başbakana bağlı olarak kurulduğunu” bu kısalıkta yazıyor; Başbakanlığa değil, Başbakana bağlı olarak.

 

MİT Müsteşarı, evet Milli Güvenlik Kurulunda görüşüldükten sonra Başbakanın “inhası”, yani uygun görüp önermesiyle Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor, ama sadece Başbakana karşı sorumlu. Yasanın 7’inci maddesi “Başbakan dışında herhangi bir makama karşı sorumlu tutulamaz” diyor açıkça. MİT kadroları (her yıl yenilenmek kaydıyla) Başbakan tarafından onaylanıyor. MİT’in (operasyonlar dahil) giderlerini karşılamak üzere oluşturulan “örtülü ödenek” Başbakanın kontrolünde (madde 20) ve MİT Müsteşarı bu “gizli hizmetin gereklerine göre harcanmasında Başbakana sorumlu” (Madde 21).

 

Haberin Devamı

Bu örtülü ödenek meselesi önemli. Hatırlayacaksınız 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde bir torba yasaya seçim dönemi İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk’ün geceyarısı müdahalesiyle eklenen Cumhurbaşkanına da örtülü ödenek verilmesi kabul edilmişti, 27 Mart 2015’te. CHP’liler bunun o dönem MİT etrafında yaşanan tartışmayla ilgisi olup olmadığını sorgulamıştı Meclis’te. Malum, Başbakan Ahmet Davutoğlu “Bana siyasette lazım” diyerek MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dan AK Parti milletvekili adayı olmasını istemiş, o da başvurmuş, ama Erdoğan’ın şiddetli itirazı üzerine 9 Mart’ta geri almış ve görevine dönmüştü.  

 

Yasasına göre MİT Müsteşarı Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve MGK Genel Sekreterine de bilgi veriyor, ama önce Başbakan. (Bunun aksadığı bir durum geliyor mu aklınıza? Benim geliyor. Ergenekon ihbar disketinin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun tarafından bir yıl bir hafta ve iki başbakan –Bülent Ecevit ve Abdullah Gül- bekletildikten sonra, dönemin başbakanı Erdoğan’dan da önce Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e iletilmesi örneği var, iddianamede yer alan MİT belgesine göre. Sonuç ortada.)

 

Haberin Devamı

Asker ve istihbarat üzerinde tıpku ABD Başkanı gibi tam yetki ve kontrol sahibi olmanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’in başkanlık sistemine geçiş hedefinde bir yeri olduğu anlaşılabiliror. Başbakanın olmadığı ya da bu yetkilere sahip olmadığı bir sistemde bu mümkün; tabii Erdoğan’ın ABD Başkanlarının tabi olduğu denge-denetleme mekanizmalarını eleştirdiğini de söylemek lazım.

 

Bu konunun AK Parti anayasa taslağını Meclis’e sunduğunda ne şekilde yer alacağını görmek, ondan sonraki siyasi tartışmaların seyri bakımından önem taşıyacak.

 

Yazarın Tüm Yazıları