ABD’nin sözü PKK’ya Suriye’de geçiyor da…

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna 25 Ağustos’ta Artvin’de yaptığı saldırıyı üstlenirken…

Hedef Kılıçdaroğlu değilmiş de, konvoyu koruyan askerler, polislermiş. Oldu. Yani masum bir terör eylemi mi oluyor şimdi böyle söyleyince?

Suriye’den IŞİD militanı gelip Ankara’da, İstanbul’da bombalar patlatıp insanlarımızı katlettiğinde lanetlediğimiz terör eylemini, Suriye’den YPG militanı gelip aynısını yaptığımızda sadece “sivillerin” öldürülmesinin kınanması gibi mi?

O güzelim “barış” sözcüğünün içini boşaltıp paçavraya çevirdiğiniz gibi mi?

PKK Kılıçdaroğlu’na suikast eylemini ne zaman bu şekilde “yarım üstlendi” biliyorsunuz değil mi? Dün, 26 Ağustos’ta, sabah 7’de Cizre girişinde tonlarca patlayıcı dolu kamyonla yaptıkları intihar eylemiyle 11 polisi katlettikleri 70 kişiyi yaraladıkları gün.

Başbakan Binali Yıldırım çıktı “terörizme karşı topyekûn savaş” dedi.

Kendisini PKK’dan korurken şehit düşen askerin cenazesine katılan Kılıçdaroğlu “birlikte mücadele edelim” diye destek oldu.

Diyarbakır’ın önde gelen yatırımcılarından Şahismail Bedirhanoğlu, bölgedeki önemli sivil toplum kuruluşları adına PKK’ya “Şiddete son verin” çağrısında bulundu.

PKK’nın ülkeyi çekmeye çalıştığı iç savaş tuzağının herkes farkında, Diyarbakır da farkında, Cizre de, Artvin de.

Türkiye’de bunların yaşandığı PKK’nın ortalığı kana boyamaya devam ettiği gün Suriye’de ne olduğunu da izlediniz değil mi?

PKK’nın Suriye’deki kolu PYD, süngüsü düşmüş bir vaziyette Fırat’ın doğu yakasına geçmeye başladı.

Oysa daha bir gün önce nasıl kafa tutmuşlardı, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’a?

Hani, Biden 24 Ağustos’ta Türk askerinin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) milislerine Cerablus’u almalarına destek operasyonu başlattıkları sırada Ankara’ya inmişti ya…

Hani, PYD lideri Salih Müslim bir telaş “Türkiye yenilecek” Twiti atmıştı, aynı gün ÖSO milisleri IŞİD’in elindeki Cerablus’a girmişti…

Hani, Biden de Başbakan Yıldırım ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la konuştuktan sonra “PYD söz verdiğimiz gibi çekilmeli, yoksa destek vermeyiz” demişti ya.

İşte bunun üzerine ertesi sabah PYD, yani PKK’nın Suriye kolu ve onun milis gücü YPG Amerikan yönetimine yüksek perdeden çıkışmıştı: Hayır efendim, çekilmiyorlardı? Kim, kimi, kimin toprağından kovuyordu?

Oysa aynı saatlerde ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu aramış, PYD’nin Fırat doğusuna çekilme sözlerini tutacaklarını, çekilmenin başlayacağını taahhüt etmişti.

Ancak PYD güçleri buna aldırmadı, Münbiç’ten kuzeye, Cerablus’a doğru hareket ettiler, birkaç köyde kontrolü aldılar.

Cerablus’a 10 kilometre kala, Genelkurmay kaynaklarının söylediğine göre, Fırtına obüsleri PYD/YPG üzerine bomba yağdırmaya başladı.

Peki, ABD uçakları yardımlarına koştu mu?

Ya da Suriye uçaklarının Haseke’de PYD milislerini vurduğunda yaptıkları gibi “Bir daha olmasın, yoksa… “ filan mı dediler.

Hayır demediler. Üstüne üstlük, Pentagon ABD uçaklarının da Türkiye’nin “Fırat Kalkanı” harekâtına destek verdiğini açıkladı.

Hatta ne yaptılar biliyor musunuz?

Biden’ı ABD’ye taşıyan uçaktaki gazetecilere “bir yetkilinin” verdiği bilgileri en geniş şekilde sızdırdılar.

Buna göre:

1- ABD “Kürt güçlerin”, yani bu durumda PKK’nın Suriye kolu PYD’nin IŞİD ile mücadele üzerinden Suriye toprak bütünlüğünü bozacak şekilde bir Kürt bölgesi çıkarmasına izin vermeyeceklerdi,

2- Zaten Türkiye de Suriye politikasını değiştirmiş, IŞİD ile mücadeleyi “Önce Beşar Esad gitsin” söyleminin önüne koymuşlar, bunu da göstermişlerdi. Cerablus operasyonu bu nedenle bir dönüm noktasıydı.

Hatta Türkiye’nin Rusya ve İran’la daha iyi ilişkiler kurmasının da bundan böyle IŞİD’le mücadeleyi hızlandıracağına inanıyordu Amerikalılar.

Netice? Netice ABD’lilerin dediği oldu, güzel bir “Rakka harekâtına hazırlık” gerekçesi bulundu ve PYD Fırat’ın doğusuna geçmeye başladı.

Gelişmeler böyle ve tabii insanın aklına bir soru da getirmiyor değil.

ABD’nin sözü PKK’ya Suriye’de böylesine geçiyorsa, acaba Türkiye’de kan dökmekten vaz geçirme, silah bırakma ve böylece diyaloga dönmeleri için de geçer mi? Öylesine bir soru işte…