Paylaş
Düne kadar ABD’yi “emperyalist” sayan, Abdullah Öcalan’ın 1999’da Yunanistan’ın Kenya büyükelçiliğinden çıkarken yakalanmasının CIA’nın MİT’e yardımı sayesinde olduğunu bilen PKK bugün Suriye kolu YPG’yi ABD’nin Suriye’deki kara gücü olarak kullandırıyorsa bunda bir beklentisi olduğu içindir.
2012’de Arap Baharı zirvesinde, kendisi de zordayken (o zaman Başbakan, şimdi Cumhurbaşkanı) Tayyip Erdoğan hükümetiyle dolaylı diyaloga başlayan PKK, Suriye iç savaşında 2013’ten itibaren ortaya çıkan IŞİD belasıyla birlikte kendisi için altın bir fırsat doğduğunu gördü.
Önceki ABD Başkanı Barack Obama artık Orta Doğu’da ölen Amerikan askerlerinin tabutlar içinde Amerika’ya dönmesini istemiyordu. Öte yandan önce Suriye’de Rakka, ardından Irak’ta Musul’u ele geçiren IŞİD ile savaşacak kara gücüne ihtiyaç vardı. PKK’nın Suriye kolu PYD ve onun milis gücü YPG’nin Suriye iç savaşının boşluğundan yararlanıp ele geçirdiği, Türkiye sınırındaki Kobani (Ayn el Arab) kasabasına yönelik IŞİD saldırısı dönüm noktası oldu. Erdoğan’ın itirazına rağmen Obama Kobani’ye silah yardımı yaptı ve IŞİD’in geriletilmesi böylece başladı.
Dolayısıyla 2015 başında PKK Türkiye ile diyaloga artık 2012 koşullarıyla değil 2015 koşullarıyla, yani ABD ile işbirliği yapan, sahada Batı dünyasının bir numaralı düşmanı sayılan bir terör örgütüyle savaşan bir güç sıfatıyla devam etmek istedi. Bu Erdoğan’a uymuyordu. Daha 7 Haziran seçimleri yapılmadan her iki taraftan da diyalogun çöktüğü işaretleri alınıyordu.
Türkiye’nin IŞİD’e karşı ABD önderliğindeki koalisyon uçuşlarına İncirlik hava üssünü açmasından kısa süre sonra PKK terör eylemlerine yeniden başladı ve diyalog bitti.
PKK’nın gördüğü altın fırsat, ABD’nin kara gücü olarak savaşmanın sonunda IŞİD’in yenilmesinin karşılığını ilk defa kendi kontrolünde Kürt özerkliğini Suriye’de ilan edebilmekti; Irak’taki Kürt özerk bölgesi KDP lideri Mesut Barzani kontrolündeydi.
ABD, Türkiye’nin şiddetli itirazına karşı bulduğu çözüm, “Sadece YPG değil” diyebilmek için bazı Arap aşiretlerini de işin içine katıp Suriye Demokratik Güçleri (SDG) diye bir cephe kurmak oldu ama YPG asli güç olarak kaldı. O arada Başkan seçilen Donald Trump zaten Amerikan Merkezi Komutanlık (CENTCOM) ve Obama’nın IŞİD’le mücadele koalisyonu elçisi Brett McGurk ne diyorsa ondan şaşmadı.
McGurk’ün 29 Temmuz’da Türkiye’yi İdlib’e giden El Kaide elemanlarına göz yummak ve Suriye’ye “on binlerce” silah göndermekle suçlamasına Ankara tepki gösterince, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson 1 Ağustos’ta McGurk’ü savunan bir konuşma yaptı. Aynı konuşmasında Ankara’daki ABD Büyükelçisi John Bass’ı da bütün sorunlara karşın Türk-Amerikan ilişkilerinin rayından çıkmaması yönündeki çabalarından dolayı övdü. Onda haklılık payı vardı ama şimdi konumuz o değil. Konumuz McGurk ve onun muhtemelen PKK’yı rahatlatmak doğrultusunda verdiği mesaj.
Soru şu: Bütün bu çabalar sonunda IŞİD yenilirse ki umarım bir an önce yenilir, ABD PKK’ye Suriye’de Kürt özerkliği verir mi, verebilir mi?
Cevap, “Hayır”. Vermek ister mi ondan da emin değilim ama veremez. Çünkü orası Amerikan toprağı değil, Suriye toprağı ve IŞİD yenildiğinde de Suriye toprağı olarak kalacak.
Eğer Suriye’de Kürtlere, PKK yönetiminde olsun olmasın özerklik verilecekse, bunu verecek makam Şam’da olacak, Washington’da değil.
Beşar Esad yönetimi Şam’da Rusya’nın askeri ve siyasi desteği, İran’ın sahada kara gücü olarak yardımıyla ayakta duruyor.
ABD’nin eğer Kürtlere özerklik verilmesi gibi bir niyeti varsa bunu Ruslara ve Şam yönetimine önerebilir, hatta baskı da uygulayabilir, ama bunu sağlayamaz.
PKK’nın Kandil’deki şefleri de bu gerçeği gayet iyi biliyor. Dolayısıyla iş o aşamaya gelirse, kime başvurup, kiminle el sıkışmaları gerektiğini de biliyorlardır; o makam Amerikalılar değildir.
ABD, IŞİD’i yenmek gibi doğru bir amaç için yanlış bir yol izleyerek PKK’yı güçlendiriyor. Bunun kendisine de ileride bir maliyeti olması, tıpkı Afganistan ve Irak örneklerinde görüldüğü gibi ihtimal dâhilinde.
Tabii tablo bu oldukça yapılan son PEW araştırmasında da görüldüğü gibi Türk halkının bir numaralı güvenlik tehdidi olarak ABD’yi görmesine şaşırmamak lazım.
Paylaş