Paylaş
Bu iş sadece devlet, hükümet eliyle olmaz. Özel işletmeler de elini taşına altına koyacak. İşte onlardan biri. Adı da; “Toprağın Kadınlarından Sofralara”. Türkiye’nin önde gelen markalarından BigChefs, yerel kadın üreticileri desteklemek amacıyla bu projeyi geliştirdi. İlk etapta 14 kadın üreticiyle iş birliği yapıldı. Bu yıl sonuna kadar da bu sayının 50’ye çıkarmayı planlanıyor. Proje kapsamında Türkiye’nin dört bir yanından kadın üreticilerden tedarik edilen taptaze ve yöresinden lezzetler, zaten zincir restaurantın yaz menüsünde de yerini almış durumda. Kadın üreticilerin arkasındayız diyen Gamze Cizreli, “hem menümüzde yer alan taptaze ve doğal ürünlerin tedarikçisi kadınlarımıza teşekkür etmek hem de ülkemizde kadın girişimciliği ve istihdamını desteklemek adına bu projeyi hayata geçirdik” diyor. Çok da iyi ediyor.
TEDARİKÇİLERİN HEPSİ KADIN ÜRETİCİ
Mesela, kiraz biberlerin üreticisi Rabia Yılmaz, 10 yaşından beri çiftçilik yapıyor ve bugün 68 yaşında. Tarhana üreticisi Bigalı kız kardeşler Sezin Çetin ve Suzan Mantar. Kuşkonmazlar ODTÜ İşletme Bölümü mezunu çiftçi Aslı Aksoy’dan. Hepsi toprakla haşır neşir, hepsi Anadolu’nun üretken kadınları. ‘Toprağın Kadınlarından Sofralara’ kapsamında işte tüm bu özel tatları menüde görebiliyorsunuz. Tam kent insanının aradığı lezzetler bunlar. Ha bu arada BigChefs ve Coca Cola işbirliğiyle Ebru Baybara Demir’in hazırladığı özel Ramazan menüsü de dikkat çekici. Ebru Hanım, dünyanın en önemli mutfak kültürü yarışması Basque Culinary World Prize'da (Bask Dünya Aşçılık Ödülleri) 10 finalist arasında yer alan ilk Türk Kadın Şef. Menüde Ebru Baybara’nın, doğup büyüdüğü topraklar olan Mardin ve yöresinden uyarladığı lezzetler yer alıyor. İftariyeliklerle açılan Ramazan sofrasında kıymalı yoğurt çorbası, bademli kuzu but dolması ve ya yeni baharlı tavuk fırın ikram ediliyor. Bu lezzetlere, eşli edense isotlu kuru domates salatası eşlik ediyor. Tatlı ise yine Mardin’den. O da sütlü pekmez peltesi.
SADECE YEMEK YEMEK YETER Mİ ?
Geçtiğimiz günlerde insanı tasarımın kalbine yerleştiren uluslararası bir tasarım ve marka deneyimi ajansı olan I-AM İstanbul ile Pera dünyasının en ünlü mekanlarından Lebi- Derya’nın düzenlediği “Yemek Yetmez” temalı bir etkinlikteydim. Lebi-i Derya zaten orijinal ve otantik lezzetleriyle alışılagelmiş ağız tadına zeytinyağlı ayva, Madame Nazen’in Topik’i gibi tatlarla meze kültürünü öne çıkaran menüyü de katınca kendisini farklı bir yere oturtmuş. Ha bir de yenilenen tasarımı da son derece önemli tabii. I-AM İstanbul, 100’den fazla yaratıcı akıldan oluşan bir ekip. 4 ülkede marka ve kullanıcıları arasında güçlü ve sürekli bir bağ kurulmasını sağlayan genç, dinamik ve yaratıcı bir ekip. Kurucu ortak mimar Emre Kuzlu ’ya göre son dönemlerde yemek tasarımının merkezinde paylaşım kültürü ve ekonomisi gelmekte. Ne diyor Kuzlu, ‘Bizim meze kültürümüz tam da bu tarife uyuyor. Bu kültürü de yeniden tasarlamak ve buna uygun mekanların çoğalması bir tesadüf değil. Zira kaliteli ve otantik mezeler için, kaliteli ve otantik bir ortamın da oluşturulmasını talep ediyor tüketici.’ Bu aralar yeme-içme kültürünün trendi “FOMO out, JOMO in”. Şöyle ki; FOMO dediğimiz Fear of Missing Out yani ‘Bir şeyleri Kaçırıyor muyum Korkusu’. JOMO ise; Joy of Missing Out. O da ‘Bir şeyleri Kaçırmaktan Keyif Alma Duygusu’. Bu şekilde özetlenebilir hadise. Burada anladığım kentli insan kişisinin, kendi keyfime uygun ortamlarda, tüm doğallığımla olmayı seçiyorum tercihinin öne geçmesi. Şahane bir durum bu bana kalırsa. Yani şunu bilin ki sadece ve sadece “yemek yetmez” dostlar.
TÜRKİYE ’DEN DÜNYA OPERA SAHNELERİNE!
Memleket kültür politikasında pek az yer bulabilen opera özel firmaların teşvikiyle hak ettiği seviyeye gelmeye çalışıyor. Mesela bir örnek. Artık bir gelenek olagelmiş ve bu yıl 20’ncisi düzenlenen Siemens Opera Yarışması. Bu anlamda Türkiye’nin tek ulusal opera yarışması konumundaki Siemens Türkiye’nin “Yaşam için müzik, yaşam için yenilikçi zeka” yaklaşımıyla düzenlediği bu yarışmada, dereceye giren adaylar dünya sahnelerinde yer alma fırsatının yanında başarılarını çeşitli ödüller ile taçlandırılıyorlar. Mesela bu yıl yarışmada birinci olan genç opera sanatçısı Barış Yavuz, Almanya’daki Karlsruhe Operası’nda bir yıllık burs ve Goethe-Institut İstanbul’da 4 aylık Almanca bursu kazandı. Yarışmanın ikincisi Beren Kader Fidan, Avusturya Salzburg Mozarteum Müzik Akademisi’nde 6 aylık burs ve Goethe-Institut İstanbul’da 2 aylık Almanca bursu kazandı. Üçüncü olan Berk Dalkılıç ise 2 bin Euro’luk ödülün sahibi oldu. İşte böylesi yarışmalar ve ödüller sayesinde genç kardeşlerimiz dünya ortak kültürüne karışmak için cesaret buluyorlar. Bravo diyorum.
Paylaş