Yanlışlıkla Trabzonlu evliyaya gidince maçı kaybettiler
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Beşiktaşlılar, İstanbul’un en önemli evliyalarından olan Şeyh Yahya Efendi’nin tekkesinde takım halinde el açıp dua etmelerine rağmen, Trabzon’dan geçen hafta 1-0 mağlup ayrıldılar.
Şimdi, yenilginin sebebini tartışan kulüp yöneticilerine, bu sebebi açık şekilde söyleyeyim: Maçı, size Beşiktaşlı olduğunu zannederek türbesinde dualar ettiğiniz Yahya Efendi kaybettirdi beyler! Kaybettirdi, zira ‘Bize Trabzonspor’u yere sermeyi, stada gömmeyi ve iyi bir puan alarak dönmeyi nasib eyle yááá Şeyh!’ diye niyazlarda bulunduğunuz Yahya Efendi, halis muhlis Trabzonlu idi ve memleketinin takımının yenilmesini istemenize çok kızdı! Dolayısıyla bundan böyle bir evliyadan medet ummadan önce, o evliyanın nereli olduğunu iyice incelemeniz gerekiyor.
FENERBAHÇE ve Galatasaray’dan sonra, galibiyeti büyüde yahut başka güçlerde arayan takımların arasına Beşiktaş da katıldı. Üstelik Beşiktaşlılar sadece büyü tartışmalarına konu olmakla kalmadılar, türbe ziyareti yapıp bir evliyanın ruhundan medet umdular.
Yöneticiler, söylenenlere bakılırsa, Norveç’in Bodo Glimt takımı ile geçen hafta oynanan maç öncesinde Kurtuluşlu Hatice adındaki falcı kadına İnönü Stadı’nın heryerini aratmışlar, soyunma odasında düğümlü ceviz taneleri ile muskalar çıkmış ve Hatice’nin karşı büyüsü sayesinde Bodo Glimt sahadan 1-0 mağlup ayrılmıştı.
Siyah beyazlı yöneticiler büyü iddiasını yalanladılar ama Glimt maçından iki gün sonra karşılaşacakları Trabzonspor’u yenebilmek için Beşiktaş semtinin en saygın evliyalarından olan Yahya Efendi’nin türbesine takım halinde gidip dualar ettiler. Hatta, türbe ziyaretine Beşiktaş’ın başka dinden olan oyuncusu Norveçli John Carew ile İspanyol hoca Vicente Del Bosque bile katıldı. Ama, edilen dualar bir netice vermedi ve Beşiktaş, Trabzon’dan 1-0 mağlup ayrıldı.
Şimdi, bütün bu dualardan sonra büyük ümidlerle gidilen Trabzon’dan mağlup şekilde dönülmesinin hüznünü yaşayan Beşiktaşlı yöneticilere, yenilginin sebebini açık şekilde söyleyeyim:
Maçı, size Beşiktaşlı olduğunu zannederek türbesinde dualar ettiğiniz Yahya Efendi Hazretleri kaybettirdi beyler! Kaybettirdi, zira ‘Bize Trabzonspor’u yere sermeyi, stada gömmeyi ve iyi bir puan alarak dönmeyi nasib eyle yááá Şeyh!’ diye niyazlarda bulunduğunuz Yahya Efendi, halis muhlis Trabzonlu idi ve memleketinin takımının yenilmesini istemenize çok kızdı! Galibiyeti size vermesi mümkün olamayacağı için hemşehrilerinin takımında oynayan Gökdeniz’in golü vasıtasıyla sizleri sahadan mağlup olarak çıkarttı!
Şimdi, Beşiktaşlılar’ın ziyaretinden sonra gazetelerde adından sıkça bahsedilen Şeyh Yahya Efendi’nin kim olduğunu kısaca yazayım:
Trabzon Kadısı Ömer Efendi’nin oğlu idi ve 1495’te Trabzon’da doğdu. Annesi Afife Hatun, Kanuni Sultan Süleyman’ın sütannesi, Yahya Efendi de dolayısıyla hükümdarın sütkardeşiydi. Üveysi tarikatine mensuptu, Trabzon’da müderrislik yani medrese hocalığı yaptı, daha sonra İstanbul’a gelip satın aldığı arazide kendi tekkesini kurdu ve sütkardeşi olan zamanın hükümdarı Kanuni Süleyman’dan büyük saygı gördü. Kanuni’den dört sene sonra, 1570’te vefat eden Yahya Efendi’nin cenaze namazını zamanın meşhur şeyhülislámı Ebussud Efendi, Süleymaniye Camii’nde kıldırdı ve Şeyh, Beşiktaş’taki tekkesine defnedildi. Tekke, Şeyh’ten sonra vakıflarla zenginleşti, İstanbul’un en önemli dergáhlarından biri haline geldi ve başta hanedan mensupları olmak üzere memleketin çok sayıda ileri geleni tekkenin bahçesine defnedildi.
Adı Beşiktaşlılar’ın Trabzon maçı öncesinde yaptıkları ziyaretle gündeme gelen ama kimi gazetelerin 17. yüzyılın meşhur şeyhülislámlarından Yahya Efendi ile karıştırdığı, kiminin de dört asır ileriye getirerek Beşiktaş Kulübü’nün kurucularından yaptığı Şeyh Yahya Efendi’nin hayat hikáyesi, kısaca işte böyle.
Bütün bunları, Beşiktaş yöneticilerinin bundan böyle destek isteyecekleri evliyanın seçiminde hata yapmamaları için yazıyorum. Yahya Efendi önemli bir isimdir, gidip tabii ki dua edebilir, hatta galibiyet isteyebilirsiniz ama işin içine Şeyh’in vatanı olan Trabzon’u karıştırmadan...
Beşiktaş yöneticilerinin öncelikle yapmaları gereken iş, bir evliyadan medet ummadan önce, o evliyanın nereli olduğunu iyice incelemektir.
Eskiden mezarlık olan İnönü Stadı’nı her maç öncesi tütsülemek gerekir
SEZON başında yaptığı transferlere rağmen şampiyonluk bir yana, şimdi küme düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Beşiktaş kulübünün yöneticilerine naçizane bazı tavsiyelerim var:
Beşiktaş’ta yatan evliyaların hiçbiri Beşiktaşlı değildir, başka yerlerden gelmişlerdir. Meselá Baba Sungur Tekkesi, Bizans’tan kalmadır. Üzerinde şimdi Çırağan Oteli’nin bulunduğu Mevlevihane, Gelibolu Şeyhi Mehmed Hakiki Dede tarafından kurulmuştur. Ebulhüda ve Ertuğrul Tekkeleri’nin kurucuları Arap, Neccarzade’nin ilk sahipleri ise Bursalıdır. Beşiktaş’ta Beşiktaş doğumlu Müslüman evliya yoktur ama Müslümanların da ziyaret ederek mum diktikleri Rum ve Ermeni evliyaların birçoğu doğma büyüme Beşiktaşlıdır. Bu hususu unutmamak gerekir.
Bir diğer konu: Size ait olan İnönü Stadyumu, eski Ayaspaşa Mezarlığı’nın alt parseline inşa edilmiştir. Bir zamanlar Müslümanlar ve Hristiyanlar tarafından ortaklaşa kullanılan mezarlık, geçmişte Türk basınının öncülerinden olan Şinasi’den Osmanlı tarihçisi Siláhdar Fındıklılı Mehmed Ağa’ya kadar birçok önemli kişiye ebedi istirahatgáh olmuş, daha sonra mezarlar kaldırılmış, arazi iskána açılmış ve Beşiktaş’ın hissesine şimdi stadyumun bulunduğu yer düşmüştür.
Beşiktaş’ın yöneticilerine, mezarlık olan yerlerde yapılan inşaatın pek hayır getirmeyeceği yolundaki eski bir inancı hatırlatıyorum! Bence, her maç öncesinde stadın değişik yerlerinde tütsüler yakmanız, dualar etmeniz ve arazinin asıl sahiplerini, yani eskiden orada yatanların ruhlarını üzerlerinde iki saat boyunca koşuşarak rahatsız edeceğiniz için helállik istemeniz gerekir.
ZAPTİYE
TRT’nin müziğe sansür hevesi Meclis’e takıldı
TRT Müzik Dairesi Başkanı Süleyman Erguner’in imzasıyla kurumun müzik birimlerine gönderilen sansür kararından geçen hafta bahsetmiştim. Erguner, TRT personelinin izin alarak kurum dışına yapacakları işlerin master kayıtlarıyla görüntü malzemelerinin, yani CD’nin kapağıyla broşürünün bile yayından önce Müzik Dairesi Başkanlığı’na gönderilmesini istiyor ve yayının ancak verilecek onaydan sonra mümkün olabileceğini söylüyordu.
Sansür demek olan ve sadece ilgili kanunlara değil, anayasaya bile aykırı bulunan bu ceberruti karar, hafta içerisinde TBMM’nin gündemine geldi. CHP Grup Yönetim Kurulu ve Meclis Adalet Komisyonu üyesi olan Antalya Milletvekili Feridun Baloğlu, TRRT’den sorumlu Devlet Bakanı Beşir Atalay tarafından cevaplanması talebiyle bir soru önergesi vererek ‘Bu düzenlemeden bakanlığınız ve TRT Genel Müdürü haberdar mıdır?’ diye sordu.
Baloğlu daha sonra, düzenlemenin özel kuruluşların çıkartacağı CD’lerin denetlenmesi sonucunu verip vermeyeceği konusunu da gündeme getirerek Devlet Bakanı Atalay’ın ‘Görev aşımı niteliğindeki bu uygulamayı durduracak mısınız?’ sorusuna cevap vermesini istedi. Antalya Milletvekili Feridun Baloğlu, verdiği bir başka soru önergesi ile de TRT’nin aralarında Recep Birgit, Ayla Büyükataman, Feridun Darbaz ve Fahrettin Çimenli gibi önemli sanatçıların ve hocaların bulunduğu çok sayıda kişinin işlerine son vermesi konusunun bakan tarafından açıklanmasını talep etti.
ÜSTADLARKAPIDIŞARI
İki küsur trilyonluk alaturka beste yarışması düzenlemesiyle, Türk Müziği’nin şu anda hayatta bulunan en önemli hocalarını kapıdışarı etmesiyle ve üstüne üstlük sansüre heveslenmesiyle yayıncılık tarihinde yepyeni bir dönem başlatan TRT’nin bu uygulamaları, Meclis’te önümüzdeki haftalarda çalışmaya başlayacak olan Bütçe Komisyonu’nun da gündemine girecek gibi...
Şimdi, bütün bunlardan sonra kadiiiim dostum Süleyman Erguner’e sormak istiyorum:
Müzik Dairesi Başkanlığı’na tayininden kısa bir müddet önce biraraya geldiğimizde ‘Bana destek verirsen çok iyi işler yaparım’ diyen sen, ‘İyi işler yaptığında elimden gelen desteği veririm ama başka türlü hareket edersen benden destek bekleme’ cevabını veren de ben değil mi idim? Dolayısıyla şimdi eski arkadaşlarımızı muhbirlikle suçlayıp etrafta ‘Bu ispiyoncuyu mutlaka bulacağım!’ diye dolaşmak sana yakışıyor mu? Hele, Müzik Dairesi’nin önceki yönetimlerinin baskılarından seneler boyu yakındıktan sonra o koltuğa oturur oturmaz sanatçıları kapıdışarı etmek bir yana, üstelik sansürcülüğe soyunmak?
Ve, küçük bir dedikodu: Piyasaya önümüzdeki günlerde çıkacak olan yeni bir ürünün, TRT’nin açtığı iki küsur trilyon maliyetli ‘Alaturka’ isimli alaturka beste yarışmasının adını taşıyacağını ve yarışmada görevli bazı meşhur sanatçıların ürünün tanıtımında rol alacaklarını işittim. Söylenenler doğru çıkarsa, Türkiye, devlet TV’si destekli bir pazarlama furyasına ilk defa şahit olacak demektir!