Talát Paşa’dan sonra şimdi de Enver Paşa’nın arşivini açıyorum

Türk Tarihi’nin en önemli isimlerinden olan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son on yılına damgasını vuran Enver Paşa’nın torunu Osman Mayatepek, dedesinin binlerce belge ile fotoğraftan oluşan ve tamamını bugüne kadar hiçbir araştırmacının göremediği özel arşivini hafta başında ilk defa bana açtı ve büyükbabasına ait çok önemli bazı belgeleri yayınlamam için bana verdi.

Arşivdeki binlerce evrak arasında beni en fazla etkileyenler, Paşa’nın Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir ‘Turan İmparatorluğu’ kurma hayaliyle gittiği Rusya’dan ve Orta Asya’dan, hanımı Naciye Sultan’a yazdığı ve tamamı yaklaşık iki bin sayfa tutan hasret mektupları oldu. Paşa, eşine duyduğu aşkı ve hasreti káğıtlara dökerken faaliyetlerini de gün gün ve ayrıntılarıyla anlatmış, hattá Anadolu’da devam etmekte olan İstiklál Savaşı ile ilgili düşüncelerini de yazmıştı. Bu mektupların bazı bölümlerini ve Enver Paşa’ya ait olan diğer bazı belgeleri Hürriyet’te yarından itibaren üç günlük bir dizi halinde yayınlayacağım. Diziyi okurken, 1914 ile 1918 yılları arasında devletin tek hákimi olan ve milyonları gözünü kırpmadan ateş hattına gönderen bir Enver Paşa’nın yanı sıra, hiç bilmediğiniz bir başka Enver Paşa ile tanışacaksınız.

Türkiye’nin en zengin özel arşivlerinden biri, hafta başında istifademe açıldı: Tarihimizin en önemli isimlerinden olan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son on yılına damgasını vuran Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın özel arşivi...

1881 yılında İstanbul’da doğan ve hayata 4 Ağustos 1922 günü şimdi Tacikistan’ın sınırları içerisinde bulunan bir tepede bir Rus mitralyözünün mermileriyle veda eden Enver Paşa, yazma ve belgeleme konusunda devrinin geleneğine uyarak ayrıntılı günlükler tutmuş, çok sayıda detaylı mektup yazmış, önemli bazı resmi belgelerin kopyalarını da muhafaza etmiş ve ardında gayet zengin bir arşiv bırakmıştı. Paşa’nın ölümünden sonra dağılmayan bu arşivinin yanı sıra özel eşyaları ve hattá siláhları, şimdi Ankara’nın önde gelen işadamlarından olan Osman Mayatepek tarafından özenle muhafaza ediliyor.

Mayatepek, son dönem Türk tarihi bakımından son derece büyük öneme sahip bulunan bu arşivi, hafta başında ilk defa bana açtı ve büyükbabasına ait çok önemli bazı belgeleri kitap haline getirmem için bana verdi. Osman Mayatepek’e olan şükranımı, burada tekrar ifade etmek istiyorum.

Arşivdeki binlerce evrak arasında beni en fazla etkileyenleri, Paşa’nın Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir ‘Turan İmparatorluğu’ kurma hayaliyle gittiği Rusya’dan ve Orta Asya’dan, hanımı Naciye Sultan’a yazdığı hasret mektupları oldu. Enver Paşa’nın eşine olan bağlılığı öylesine büyük bir aşktı ki, Paşa, çektiği hasretle sadece bir yıl içerisinde yaklaşık 2 bin sayfa mektup yazmış ama bu mektuplarda sadece aşkını ve sevgisini fısıldamakla kalmamış, hanımını siyasi ve askeri faaliyetlerinden de günü gününe haberdar etmişti. ‘Mukaddes Naciye’m, ruhum, bir tanecik sultancığım’ gibisinden hitaplarla başlayan mektuplarda daha sonra siyasi ve askeri konularda bilgiler veriyor, meselá ‘Biraz önce Lenin ile beraberdim, Orta Asya’nın geleceğini müzakere ettik’, yahut ‘Rus müfrezelerini püskürttük, şimdi Duşenbe’ye doğru ilerliyoruz’ diye yazıyordu. Bu mektupların bazı bölümlerini ve Enver Paşa’ya ait olan diğer bazı belgeleri Hürriyet’te yarından itibaren ‘Naciyem, Ruhum, Hayatım’ başlığıyla üç günlük bir dizi halinde yayınlayacağım. Diziyi okurken, 1914 ile 1918 yılları arasında devletin tek hákimi olan ve milyonları gözünü kırpmadan ateş hattına gönderen bir Enver Paşa’nın yanı sıra, hiç bilmediğiniz bir başka Enver Paşa ile tanışacaksınız.

Filmlere taş çıkartan bir hayat yaşadı

TÜRK tarihinde, hayatı Enver Paşa kadar maceralarla dolu geçen bir başka kişi belki de yoktur.

1881’de İstanbul’da, Divanyolu’nda doğan İsmail Enver, Harbokulu’nu bitirdikten sonra Manastır’a tayin edildi ve Rum ve Arnavut çetelerle çarpıştı. Bu dönemde Terakki ve İttihad Cemiyeti’ne katıldı ve devrin hükümdarı İkinci Abdülhamid’i Meşrutiyet’in yeniden ilánına zorlamak için 1908’in 24 Haziran gecesi arkadaşlarıyla beraber dağa çıktı.

Tam bir ay sonra, 24 Temmuz günü İkinci Meşrutiyet’in ilánından sonra ‘Hürriyet Kahramanı’ diye tanınan Enver Bey, 1909’da Berlin’e askeri ataşe olarak gitti, buradan Trablus’a geçip Libya’yı işgal eden İtalyanlar’la çarpıştı. Balkan Savaşı’nın patlaması üzerine İstanbul’a döndü ve 23 Ocak 1913’te diğer İttihadçı arkadaşlarıyla beraber Babıáli’yi basarak hükümeti devirdi, sadrazamlığı Mahmud Şevket Paşa’ya verdirdi ve Mahmud Şevket Paşa’nın 12 Haziran 1913’te öldürülmesi üzerine yönetime el koyan İttihad ve Terakki’nin askeri kanadının lideri oldu. 3 Ocak 1914’te ‘Paşa’ ve ‘Harbiye Nazırı’, daha sonra da ‘Başkumandan Vekili’ yapılınca gücünün zirvesine ulaştı. Aynı senenin 5 Mart’ında Sultan Abdülmecid’in torunlarından Naciye Sultan ile evlenerek saray damadı oldu. Artık devletin en güçlü adamıydı, hattá padişahtan bile güçlüydü ve Türkiye’den Avrupa’da ‘Enverland’, yani ‘Enveristan’ diye bahsediliyordu.

Evliya Türbesi gibi

Osmanlı Devleti’nin Almanya ile müttefik olarak Birinci Dünya Savaşı’na girmesinin mimarlarından olan Enver Paşa, savaşı kaybetmemizden sonra, 1918’in 1 Kasım gecesi önde gelen İttihadçılar ile beraber Türkiye’den ayrıldı.

Hayatı, artık daha da maceralıydı. Kafkasya’ya, oradan da Berlin’e gitti; ‘Turan İmparatorluğu’ kurma hayaliyle Rusya’ya geçmeye çalıştı, sahte kimliklerle yaptığı bu yolculukların ilk ikisinde tutuklandı ama üçüncüsünde Moskova’ya ulaşmayı başardı. Sovyetler’den beklediği desteği göremeyince Buhara’ya gitti ve Ruslar’a karşı savaşan Özbekler’i teşkilátlandırmaya çalıştı. 4 Ağustos 1922 sabahı Ruslar’ın saldırısına uğradı ve Çegan Tepesi’nde ön safta çarpışırken Rus kurşunlarıyla can verdi. Bugün Tacikistan sınırları içerisinde kalan Abıderya Köyü’ne defnedilen Paşa’nın mezarı, zamanla evliya türbesi haline geldi.

Kemikleri, şehid düşmesinin 74. yıldönümünde Türkiye’ye getirildi, 5 Ağustos 1996’da yapılan devlet töreniyle İstanbul’daki Hüriyyet-i Ebediyye Tepesi’ndeki anıt mezara, diğer İttihadçı kader arkadaşlarının yanına defnedildi.

Enver Paşa’nın özel arşivinde neler yok ki!

GELİŞMİŞ ülkelerde, önemli devlet adamlarının ölümlerinden sonra özel arşivleri aileleri tarafından üniversitelere, kütüphanelere, yahut bu iş için kurulmuş olan enstitülere verilir ve belgeler araştırmacıların istifadesine açılır.

Ama bu iş bizde siyasi endişelerden dolayı pek yapılmaz, belgeler genellikle devlet adamının ailesi tarafından muhafaza edilir, hattá várisler tarafından paylaşılır. Belgelerin bir kısmı zamanla dağılır ama nádiren de olsa bir arada kaldıkları olur.

Enver Paşa’nın arşivi, işte, dağılmadan kalabilen böyle nadir arşivlerden biri. Bugün, Paşa’nın kızı Türkán Mayatepek’in oğlu Osman Mayatepek tarafından muhafaza edilen arşiv, iki ana kısımdan meydana geliyor: Albümler dolusu fotoğraflarla klasörler dolusu belgelerden...

Albümlerdeki resimlerin çokluğu, Paşa’nın fotoğraf çektirmeyi hayli sevdiğini gösteriyor. Fotoğraflar arasında askeri konulardakilerin, yani cephe ziyareti yahut merasimler sırasında çekilmiş olanların yanı sıra Paşa’yı hükümdarlarla ve devlet adamlarıyla beraber gösteren protokol resimleri de var. Çok sayıda aile fotoğrafını Enver Paşa’ya takdim edilmiş olan demiryolu inşaatı, kışla görüntüleri yahut memleket manzaraları gibi resimlerle dolu albümler takip ediyor.

Ama, Enver Paşa’nın özel arşivinin asıl önemli kısmını belgeler teşkil ediyor: Paşa’nın genç bir yüzbaşı iken Balkan Dağları’nda eşkıya kovalarken tuttuğu günlüklerden yayınlanmamış hatıralarına, hanımı Naciye Sultan’a yazdığı binlerce mektuptan kendisine gelen mektuplara, raporlara ve İttihad ve Terakki Partisi’nin Birinci Dünya Savaşı sonrasında yurtdışına giden liderlerinin birbirlerine kod adlarıyla gönderdikleri notlara kadar binlerce belge...

Ve, bu arşivdeki en önemli belgelerin başında, Paşa’nın Orta Asya’da kaleme aldığı ve bugüne kadar hiç yayınlanmamış olan iki ayrı günlüğü geliyor. Orta Asya’daki geçirdiği ama ayrıntıları hálá bilinmeyen günlerini ölümünden birkaç gün öncesine kadar bu defterlere bütün detaylarıyla kaydeden Enver Paşa, böylelikle hayatının bu en maceralı bölümünü de bilinmezlikten kurtarmış oluyor. Halen üzerinde çalıştığım bu arşivi ancak birkaç yıl sonra kitap haline getirebileceğim ama Hürriyet’te yarından itibaren üç gün boyunca yayınlanacak olan dizide, Enver Paşa’nın eşi Naciye Sultan’a yazdığı siyasi içerikli mektuplarla yine Paşa’nın arşivine ait bazı önemli belgeleri okuyacaksınız.
Yazarın Tüm Yazıları