Paylaş
Bu yazı, içerisinde ‘‘Roma Tatili’’nin unutulmaz oyuncusu Audrey Hepburn ile Koç ailesinin gelini Caroline Koç'un dedelerinin, Çerkez Etem'in, İttihad ve Terraki'nin ve sekiz yaşındaki bir çocuğun kaçırılması olayının yeraldığı garip bir rastlantılar zincirinin kısa öyküsüdür. İçi boşaltılan bankalardan, her gün bir başka memlekette bir yenisi kabul edilen Ermeni tasarılarından yahut Avrupalı olup olamayacağımız tartışmasından artık sizlere de gına geldiyse, bu yazıyı okuyun...
İçi boşaltılan banka haberlerini dinlemekten, hemen her gün birkaçı daha gözaltına alınan işadamlarının görüntülerini seyretmekten yahut ‘‘Ermeni tasarısı kabul edildi, edilecek’’ gibisinden müjdeler almaktan bana artık gına geldi.
Bu hafta gündemin biraz dışına çıkayım ve bundan 81 yıl önce yaşanan bir çocuk kaçırma hadisesinden, İttihadçıların İzmir valisi Rahmi Bey'in sekiz yaşındaki oğlu Alparslan'ın kaçırılmasından ve işin gerisindeki garip rastlantılardan bahsedeyim dedim...
BARON’UN ÇİFTLİĞİ
Rahmi Bey, İttihad ve Terakki'nin önde gelen isimlerindendi. 1913 ile 1918 arasında İzmir valiliği yapmıştı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra valiliği bıraktı, İstanbul'a döndü ve partinin öteki önde gelenleriyle beraber tutuklanıp Bekirağa Bölüğü'ne kapatıldı, İstanbul'un işgalinden sonra da İngilizler tarafından Malta'ya sürüldü.
Valilik ederken aldığı bir tedbir, Rahmi Bey'i tutukluluğu sırasında büyük üzüntülere düşürecekti: Cumaovası'nda, von Heemstra adında Hollandalı bir barona ait geniş, zengin bir çiftlik vardı. Çerkes Edhem'le adamları gözlerini çiftliğe dikmişlerdi. Edhem'in çiftliği basıp haraç alma planını önceden öğrenen Rahmi Bey jandarma gönderip baskına engel oldu ve Edhem için çalıştığı bilinen birkaç kişiye de güzel bir sopa çektirdi.
Çerkes Edhem onurunun zedelendiğini ve Rahmi Bey'den intikam almak zorunda olduğunu hissetti ve intikamın yolunu hadiseden birkaç sene sonra buldu: Valinin Bornova'daki bir İngiliz okuluna giden sekiz yaşındaki oğlu Alparslan'ı kaçırmak... 1919'un 12 Şubat'ında Alparslan'ı dağa kaldırttı ve o sırada Bekirağa Zindanı'nda bulunan Rahmi Bey'den fidye istedi.
Rahmi Bey'in akrabalarıyla arkadaşlarını İzmir'e göndermekten ve istenen fidyeyi bulmaya çalışmaktan başka yapabileceği birşey yoktu. Öyle yaptı ve nesi var nesi yoksa satışa çıkarttırdı. İstanbul hükümeti ise İzmir'deki kolluk kuvvetlerine o sırada ‘‘Edhem Bey gizli teşkilátımızın bir mensubudur, işin üzerine fazla gitmeyin’’ talimatını gönderiyordu.
HERŞEY HARAÇ MEZAT
İzmir halkı fidyenin ödenebilmesi için bir yardım kampanyası başlatırken, Ege'nin önde gelen zenginlerinden de borç istendi. İzmir'in hemen her caddesine yardım sandıkları konuldu ve paranın üçte biri halktan sağlandı. Geri kalan mebláğı ise Rahmi Bey'in Mahmut ve Nazmi adında iki arkadaşıyla Bornova'da fabrikatörlük eden bir Fransız, Henri Giraud temin ettiler. Çerkes Edhem'e o zamanın parasıyla çok büyük bir servet olan tam 53 bin lira ödendi ve küçük Alparslan 6 Mart günü Salihli'de, bugünkü MİT'in atası olan Teşkilát-ı Mahsusa'nın kurucularından Kuşçubaşı Eşref'in çiftliğine bırakıldı.
Alparslan'ı içindeki herşey satılmış olan İzmir'deki evine getirenler, çocuğun annesi Nimet Hanım'ı eşyasız bir odada bir ütü tahtasının üzerinde uyurken buldular.
BUGÜN KİM NEREDE?
Küçük Alparslan'ın kaçırılmasından daha önce bahseden tek tarihçi Ahmet Mehmetefendioğlu oldu. Ben, hadiseyi biraz güncelleştirmek istedim. İşte, bundan 81 sene önce yaşanan ve o zamanın gündemini uzun müddet meşgul eden olayın kahramanlarının soyundan gelenlerin kim oldukları ve bugün ne yaptıkları:
İZMİR’DEN HOLLYWOOD’A
Çerkes Edhem'in basmak istediği çiftliğin Hollandalı sahibi savaştan sonra karısıyla ve kızıyla beraber Türkiye'den ayrılıp memleketine döndü. Kızı birkaç sene sonra bir İngiliz bankerle evlendi. 1929'da onun da bir kızı oldu. İsmini Edda koydular. Tam adı Edda Kathleen van Heemstra Hepburn-Ruston'du ama bütün dünya onu Audrey Hepburn diye tanıdı. Başrol oynadığı ‘‘Roma Tatili’’, ‘‘Tiffani'de Kahvaltı’’ ve ‘‘My Fair Lady’’ gibi filimler sinema tarihinin gelmiş geçmiş en önemli eserlerinin başında yer aldı. Sonra oyunculuğu bıraktı, zamanını ve mesaisini dünyanın dört bir yanında sefalet çeken çocuklara ayırdı, UNICEF'in iyiniyet elçisi oldu ve bağırsak kanseri yüzünden 1993'ün 20 Ocak'ında İsviçre'de hayata veda ettiği zaman arkasından milyonlarca kişi gözyaşı döktü.
Çerkes Edhem'in küçük Alparslan için istediği fidyenin bir bölümünü ödeyen Henri Giraud, ailesiyle beraber Türkiye'de yaşamaya devam etti. Torunu Caroline bundan birkaç sene önce Koç ailesinin veliahdlarından biriyle, Mustafa Koç ile evlendi. Şimdi onu herkes Caroline Koç olarak tanıyor.
Ve, hadisenin kahramanı küçük Alparslan... Almanya'da okudu, Avrupa'da senelerce yaşadıktan sonra Türkiye'ye döndü, ‘‘Arslan’’ soyadını aldı ve dünyadan 78 yaşında, 1988 Mayıs'ında İzmir'de ayrıldı. Tek çocuğu olan kızı Melekşah Arslan şimdi İstanbul'da yaşıyor ve bu yazıda kullandığım resimleri, belgeleri ve Rahmi Bey'in evrakını bana o verdi.
ARŞİV FARELERİNE: ‘‘Osmanlı Arşivleri'ni kurtarma’’ bahanesiyle İkitelli Çayırı'na gömülmekte olan 3 trilyon konusuna bu hafta sayfada yerim kalmadığı için láyıkıyla giremiyorum. Ama hiç meraklanmayın, maceralarınızı önümüzdeki pazar yazmaya devam edeceğim. Sırada bir inşaat şirketinden başbakanlığa yapılan yatay bir geçiş, bir bakan tarafından Atatürk Havalimanı'nda ağıza tıkılan bir transfer teklifi ve arşivde yaşanan ama belgelerin başına belá olan bir aşk hikáyesi var. Bir hafta sabrediverin!..
Paylaş