Murat Bardakçı: Bayan Rotschild, Topkapı Sarayı’nı İsrail’e taşıyor

Murat BARDAKÇI
Haberin Devamı

Topkapı Sarayı'nın en seçkin parçalarından bir kısmı, sergilenmeleri için üç aylığına İsrail'e gönderilecek. Kudüs'teki İsrail Müzesi'nde açılacak olan serginin yaklaşık bir milyon doları bulacağı tahmin edilen masraflarını dünyanın en zengin musevi bankerlerinden olan Rotschild ailesi üstlendi.

Türkiye'yle İsrail arasında son yıllarda yaşanan askeri ve siyasi yakınlaşma etkisini kültürel alanda da gösterdi ve Topkapı Sarayı'nın en seçkin parçalarından bir bölümünün üç aylığına İsrail'e gönderilerek Kudüs'te sergilenmesi kararlaştırıldı. Yaklaşık bir milyon doları bulacağı tahmin edilen sergi masraflarını dünyanın en zengin musevi bankerlerinden olan Rotschild ailesi karşılıyor.

İsrail'le Türkiye arasında 1997'de imzalanan kültür andlaşmasına bir madde olarak konan sergi projesinin hayata geçirilemesine Kültür Bakanı İstemihan Talay'la İsrailli meslekdaşı Mathan Vilnai arasında yapılan görüşmelerden sonra karar verildi. Taraflar, Topkapı Sarayı'nda bulunan 175 civarındaki çok değerli tarihi eserin Kudüs'teki İsrail Müzesi'nin üç büyük salonunda üç ay boyunca teşhir edilmesi konusunda anlaşmaya vardılar. Kudüs'e gönderilecek eserler arasında bazı padişahların kaftanları, 18. yüzyılın en meşhur minyatürcüsü Levni'nin birkaç eseri, hükümdar portrelerinin yeraldığı bir padişah albümü, Kanuni Sultan Süleyman'ın karısı Hürrem Sultan'ın tezhipli bir vakfiyesiyle mücevherli miğferler ve yine mücevherli bazı eski siláhlar bulunuyor.

Bu yılın Kasım ayında açılacak olan serginin bütün masraflarıyla eserlerin nakliye ve sigorta bedelleri İsrail tarafından karşılanacak ve Türk Kültür Bakanlığı ile Osmanlı Bankası da projenin bir bölümüne sponsor olarak mali katkıda bulunacak. İsrail'in İstanbul'da uzun yıllardır görev yapan Kültür Ataşesi Zali de Toledo'nun çabalarıyla gerçekleştirilecek olan sergi için gerekli bir milyon doları ise dünyanın önde gelen musevi sermaye gruplarından olan Rotschild ailesinin gelini Barones Nadine de Rotschild verecek. İsrail Müzesi'nin fahri başkanı olan Barones de Rotschild önümüzdeki Mayıs ayının ilk haftasında Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın davetlisi olarak Türkiye'ye gelecek.

Sergiyle ilgili olarak dün görüştüğüm Kültür Bakanı İstemihan Talay, ‘‘Saraydaki bazı değerli objelerin Kudüs'e Türkiye'yle İsrail arasında varolan dostluğun bir göstergesi olarak gönderileceğini’’ söyledi ve nihai anlaşmanın İstanbul'da Türk kültür camisıyla musevi cemaatinin biraraya geleceği bir toplantıda imzalanacağını anlattı. Toplantıda Barones de Rotschild'in de hazır bulunmasıyla konunun bütün dünya basınınında yer alacağını söyleyen bakan, ‘‘Topkapı Sarayı'nda sadece Osmanlı'nın değil, Anadolu'daki bin yıllık geçmişin özgün bir birikimi ve yaşam tarzı var. Bu birikimi giderek daha yakın ilişkiler kurduğumuz İsrail'le paylaşacağız’’ dedi.

Tarihin garip bir cilvesi mi, bilmem... 1900'lerin başında Türk yönetimi altında bulunan Filistin'deki ilk Yahudi yerleşim merkezlerinin kurulmasını sağlayan Baron Edmond James de Rotschild'in torununun karısı, aradan tam 100 sene geçtikten sonra şimdi Osmanlı eserlerinin Kudüs'te sergilenmesinin masraflarını üstleniyor.

Merak etmeyin, Kutsal Emanetler gitmiyor

Kudüs sergisinde Kutsal emanetlerin hiçbiri yeralmıyor. Serginin temel mesajını ‘‘İsrail'in geçmişte Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olduğunun vurgulanması’’ ve ‘‘Osmanlı yaşam biçiminin yansıtılması’’ düşünceleri oluşturuyor.

Hazırlıkları yürüten İsrailli yetkililer sergide bu yüzden dini objelere yer verilmeyeceğini ve Kudüs'e gönderilecek parçalar arasında Topkapı Sarayı'nın Kutsal Emanetler Dairesi'nde saklanan eserlerden hiçbirinin yer almadığını söylüyorlar. İslam ülkelerinin de tepkisini çekmemek için kutsal emanetler konusunda hiçbir talepte bulunmadıklarını anlatan İsrailliler, ‘‘Bugün dünya üzerindeki en eski İbranice yazıt, şimdi İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde bulunan Shiloah taşıdır. Bu taş İsrail'in olduğu kadar Tevrat'ın tarihi bakımından da büyük öneme sahiptir ama onu bile istemedik’’ diyorlar.

Naklettikleri paranın sahibi oldular

Dünyanın önde gelen sermaye gruplarından olan Rotschild ailesinin kökleri 16. yüzyılın Almanyası'na dayanıyor. Frankfurt'ta 1585'te ölen İsaac Elhanan Rotschild'den gelen aile ismini o dönem Avrupa'sının kral ve prenslerine yakınlıklarıyla duyurdu ve yıldızları savaşlar sırasında orduların ihtiyacı olan altın paraları saraylardan cephelere taşıma imtiyazını elde etmeleriyle parladı.

Zamanla krallara bile faizle borç para verecek derecede servet sahibi olan aile sonraları ticari alanda da faaliyet göstermeye başladı ve bazı Rotschildler 18. yüzyıldan itibaren Almanya'dan çıkarak Avrupa'nın değişik ülkelerine yerleştiler. Birkaç yıl içerisinde Fransa'yla İngiltere'nin para piyasasına hakim olan Rotschild ailesi bir yandan her iki memleketin önde gelen sermaye kaynağı halini alırken mensupları zamanla siyasete de atıldı. 1858'de İngiliz Avam Kamarası'na seçilen Lionel Rotschild İngiltere tarihine ‘‘Krallığın ilk yahudi milletvekili’’ olarak geçti ve parlamentonun 26 Temmuz'da yapılan yemin töreninde İncil'e el basarak yemin etmeyi reddederek Avam Kamarası'na yine ilk kez Tevrat'ın getirilmesini sağladı.

Rotschild ailesinin Avrupa'nın diğer ülkelerinde yaşayan üyeleri İkinci Dünya Savaşı sırasında Naziler'in en büyük hedeflerinden biri olmalarına rağmen yakalanmamayı başardılar. Aile mensuplarının tamamı İngiltere'ye ve Birleşik Amerika'ya geçerek bu defa müttefiklere, özellikle de General Charles de Gaulle'ün Hür Fransız Ordusu'na destek verdiler. Bugün Avrupa'nın ve İsrail'in birçok yerinde faaliyet gösteren Yahudi merkezleri Rotschild ailesi tarafından idare ediliyor.

Aile, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren canlanan ‘‘Yahudi vatanı kurulması’’ faaliyetlerinin de içinde yer aldı ve siyonist hareketin en büyük destekçilerinden biri oldu. 1900'lerin başlarında Osmanlı yönetimi altında bulunan Filistin'deki ilk yahudi yerleşim merkezleri Fransız baronu Edmond James de Rotschild'in sağladığı fonlarla kuruldu ve çöldeki ilk sulama faaliyetine de yine Baron de Rotschild'in mali desteğiyle başlandı.

Erol Sayan bir yazdı, pir yazdı

Türk Müziği’nin önemli isimlerinden olan bestekár Erol Sayan, Gösteri Dergisi’nde yayınlanan yazısında Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'na veryansın etti. Sayan ‘Bu koro müzik falan yapmıyor, sanki ezbere bant dolduruyor’ dedi.

Erol Sayan eserleri bir zamanların en çok okunan bestekárıydı. ‘‘Geçsin günler haftalar’’, ‘‘Kalbe dolan o ilk bakış’’, ‘‘Bana bir aşk masalından şarkılar söyle’’ gibisinden çok güzel eserler yapmıştı. Radyolar senelerce Erol Sayan'ın şarkılarıyla açılır, o şarkılarla kapanırdı.

Sonra besteciliği bıraktı, hocalık yapmaya, konservatuvarda repertuvar dersleri vermeye başladı. Eserleri eskiden sahnelerden radyolara, ev fasıllarından mehtaplı yaz gecelerinin ıslıklı terennümlere kadar hemen heryerde okunan Erol Sayan nedense bir suskunluğa büründü. Artık ne kendisi ortalardaydı, ne de şarkıları...

Erol Bey senelerdir devam eden suskunluğunu bu hafta bozdu, ama ne bozuş: Gösteri Dergisi'nin son sayısında yayınlanan yazısında milletin vergileriyle kurulup çalışan devlet destekli alaturka korolara, özellikle de Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'na veryansın etti. Bu topluluklarda yapılan ve ‘‘Türk Müziği’’ olduğu iddia edilen icra Erol Bey'i öylesine çileden çıkartmıştı ki Gösteri'deki yazısında koronun şefine de, okuyucularına da, saz sanatçılarına da söylemediğini bırakmıyordu. Ne koro şefinin yapılan müzikle uzaktan yakından bir ilgisinin bulunmadığı kalmıştı, ne okuyucularla saz sanatçılarının makam ve icradaki yeteneksizlikleri, ne de koroda müzik adına yapılan disiplinsizlikler. Erol Bey ‘‘Şefin konser ánında uygulamak istediği en ufak nüanslara bile vaktinde karşılık veremeyen bir koro akıl ve dikkat birliği ile 'canlı' bir konser vermiyor, ezbere bir bant dolduruyor demektir’’ diyordu ve bir müzik topluluğunun müzik dışılığı hakkında kibarlığı elden bırakmadan bundan daha ağır bir söz herhalde edilemezdi.

Türk Müziği'ne meraklıysanız ve bu müziğin icrası konusunda Türkiye'deki en tecrübeli ve en yetkili isimlerin başında gelen Erol Sayan'ın yerden göğe kadar haklı olduğu tenkidlerini merak ediyorsanız Gösteri'nin son sayısını mutlaka okuyun. Erol Bey'in yazdıklarından bendeniz hem büyük bir zevk hem de ilham aldım ve ‘‘Devlet Korosu’’ adını takınan toplulukların ‘‘Klasik Türk Müziği’’ olduğunu ileri sürdükleri icea garipliklerini sık sık gündeme getirmeye karar verdim. Vergilerimizle kurulan ama ‘‘amüzikal’’ yani ‘‘müzik dışı’’ fraklı şeflerin elinde kalan ritm ve müzik fakiri devlet korolarından, kendisini bestekár zanneden şeflerin kakafonik eserlerini seslendirme işkencesine mahkum edilen topluluklardan ve ‘‘Klasik Türk Müziği’’ adı altında piyasa müziğinin en pespayesini yapan gruplardan yakında bol bol bahsedeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları