Paylaş
Çok uzaklardan tam olarak izlemek mümkün olmuyordu ama, son derece ilginç bir haber galiba Türk gazete ve televizyonlarının hiçbirinde yer almadı.
Atlandıysa, büyük gazetecilik ayıbı.
Bilerek verilmediyse, medyanın düştüğü durum açısından düşündürücü.
Evet, 15 Şubat günü Zimbabwe'de halkoylaması yapıldı ve önerilen bir anayasa değişikliği yüzde 55 çoğunlukla reddedildi.
Değişiklik, Cumhurbaşkanı Robert Mugabe'nin altışar yıllık iki dönem daha başkanlık yapmasını öngörmekteydi. Zimbabwe'nin siyasal yaşamına 20 yıldır egemen olan Mugabe, Zanu-PF adındaki partinin başkanı ve 75 yaşında.
İlginçlik bununla bitmiyor: Halkoylamasında ‘‘evet’’ çıksın diye, oya sunulan aynı metne Anayasa'nın 57 maddesini de değiştiren bir hüküm eklemişler; buna göre, değişiklik kabul edilirse, İngiliz yönetiminden kalan beyazların elindeki topraklar da kamulaştırılacakmış.
Yine de sonuç ‘‘hayır’’ çıkmış. Beş milyon seçmenin 3 milyon 700 bini sandık başına bile gitmemiş.
Zimbabwe dediğiniz, Afrika'nın güneyinde, nüfusunun yaklaşık yüzde 85'i siyahlardan oluşan, ama 1960'ta bağımsızlaştıktan sonra 1980'e kadar ırkçı beyaz azınlıkça yönetilmiş bir ülke. Artık böyle bir yönetim de yok. Siyahların, üstelik bir maddesiyle kamulaştırılacak toprakları beyazlardan alıp kendilerine verme vaadini de taşıyan anayasa değişikliğini olumlu karşılamaları beklenirdi, değil mi? Hayır, böyle olmadı.
16 Şubat günlü Financial Times Gazetesi, böyle olmayışı Mugabe'ye karşı kendi renkdaşlarında bile oluşan yaygın bir bıkkınlık duygusuna bağlıyordu. Gazetenin haberine göre, sonuçlar belli olunca bayram eden muhalefet liderleri önümüzdeki nisanda yapılacak olan genel seçimde Mugabe'nin partisini iktidardan uzaklaştırma konusunda da son derece umutluymuşlar.
Türk demokrasisinin düne kadar sömürge durumunda olan bir Kara Afrika ülkesiyle aynı paralele düşmüş olması hazin bir olaydır. ‘‘Beş artı beş’’ formülünü Meclis'ten geçirmek için kuyruğuna ‘‘kıyak emeklilik’’ ve ‘‘parti kapatmayı zorlaştırma’’ maddelerini eklemeye kalkışmanın başka anlamı var mı?
Bu halkın Zimbabwe'liler kadar da mı kişiliği yoktur ki, orada başarısız kalan yöntemlere burada başvurulabiliyor? Başbakan, kendi kişiliğini, partisini ve ülkeyi böyle bir rezalete niçin sürükledi? Söylediği gibi, siyasal istikrarı koruma endişesi mi? Yoksa, Fethullah olayında olduğu gibi, böyle bir formülün dış egemen çevrelerce de istenmekte oluşunu sezinlemiş olması mı?
Bir şey daha var ki, rezaletin üstüne asıl o tuz biber ekmiştir: Başbakan'ın kuyruklu formül konusunda tereddüt geçiren ANAP başkanına yönelttiği ‘‘liderlik gereğini yerine getirememe’’ suçlaması.
Hem de bu konudaki gizli oylamanın tam da böyle bir ‘‘gereği’’ önlemek için konduğunu unutarak.
DSP'deki liderlik ‘‘diarşi’’sinin bu işi, sistemde rezalet görüntüsünü pekiştirmekten öteye, kendi grup üyelerinin hepsini emir kulu sayma hakaretine kadar vardırmış olması gerçekten ibretle izlenecek bir olaydır.
Paylaş