Mümtaz Soysal: Ulusal plan






Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Son yılların belki de en olumlu, hayırlı ve ufuklu gelişmesi, ekonomik ve sosyal güçlüklerden çıkabilmek için bu ülkenin gerçek bir ‘‘ulusal plan’’a muhtaç olduğunu nihayet herkesin anlamakta oluşudur.

Hükümetin bile.

Nereye gitmek istediği zaten belli olan ANAP ve pusulasını artık iyice şaşıran DSP başka türlü düşünse bile, MHP kanadının, dış kuruluşlar peşinde bilinçsizce sürüklenmek yerine, titremeden kendine dönmenin ve ulusal sorunlara ulusal çözümler üretmenin savunucusu olduğu bilinmekteydi. Şimdi, en azından Başbakan'ın da, Dünya Bankası'ndan herhangi birini değil, Üçüncü Dünya'ya uygun ‘‘kalkınma modelleri’’ üzerinde derinleşen Londra İktisat Okulu'nda eğitilmiş ve ‘‘yoksul ülke sorunları’’ konusunda uzmanlaşmış bir kişiyi imdada çağırmış olması bu gerçekçiliğin ilk belirtisi sayılabilir.

Başka türlü olamazdı zaten.

Bağımsız Sosyal Bilimciler İktisat Grubu'nun dünkü Cumhuriyet'te manşetten verilen bildirisi de, yalnız Türkiye'nin değil, bütün az gelişmiş ülkelerin ekonomileri üzerinde kafa yormuş ve uluslararası üne hak kazanmış iktisatçıların imzalarını taşımaktaydı: Korkut Boratav'lar, Oktar Türel'ler, Oğuz Oyan'lar, Yakup Kepenek'ler, Sinan Sönmez'ler, Erinç Yeldan'lar ve Türkiye'nin gerçekten değerli başka uzmanları. Hepsi, bu ülke açısından da neo-liberal ve monetarist politikaların iflasını, kamusal ve özel kaynakların birlikte seferber edilişine dayalı kapsamlı bir ulusal üretim atılımının kaçınılmazlığını ilan etmekteydiler.

Başka bir deyimle, Cottarelli terelelliliklerinin sonunu.

Dikkat ederseniz, onlar da ‘‘ulusal plan’’ sözünü kullanmışlar. Elbette, 1960'ların ve 70'lerin planlamaları anlamında değil, ama yine de Katılım Ortaklığı Belgesi'yle istenen cinsten ‘‘ulusal program’’lardan farklı.

Türkiye'yi yönetenler, ayrıntıları bile madde madde Brüksel'de yazılıp dikte edilen ve yanıtının bunlara uygun olması istenen o programa ‘‘ulusal’’ demek için herhalde bin dereden su getirmek zorunda olmalıdırlar. Unutmamak gerekiyor ki, o belgenin ‘‘Ekonomik Ölçütler’’indeki birinci madde şöyleydi: ‘‘Özellikle kamu harcamalarının denetim altına alınmasına ilişkin olarak IMF ve Dünya Bankası ile üzerinde mutabık kalınan halihazırdaki Enflasyonla Mücadele ve Yapısal Reform Programı'nın uygulanmasının sağlanması.’’

Aslında, o belge alınır alınmaz Avrupa Birliği'nin sorumlularına sormak gerekirdi: ‘‘Siz Avrupa mısınız, yoksa bütün Batı dünyasının ekonomik çıkarlarını korumakla görevlendirilmiş bir uzantılar topluluğu mu?’’

Gerçekten, ekonomide de Avrupa'nın değerlerini ve hedeflerini sıralayıp örneğin tek para bakımından olduğu gibi enflasyon, bütçe açığı ve kamu borçlanması oranlarında birtakım ölçütler koymak başka şeydir, Atlantik ötesindeki IMF ile Dünya Bankası'nın oluşturduğu bir ‘‘program’’ı Avrupalılığın koşulu olarak dayatmak başka.

Dayatıldı da ‘‘ne oldi?’’.

Öldü.

Her yere olduğu gibi, gidilecekse Avrupa'ya da, ölmüş eşek sırtında değil, dipdiri kaplanlarla gidilir.

Yazarın Tüm Yazıları