Perspektifler

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine ilişkin ‘‘perspektif’’ hikâyesi sona ermek üzeredir.

Ankara, uzun süredir, 1960 andlaşmalarına dayanarak, ‘‘Türkiye ile Yunanistan'ın birlikte üye olmadıkları bir kuruluşa Kıbrıs Cumhuriyeti'ni alamazsınız’’ demiş ve Türkiye'nin tam üyeliği olmadan Kıbrıs'ın üyeliğinden söz edilemiyeceğini ileri sürmüştür. Bir ara, Kıbrıs'ın üyeliğine ilişkin görüşmelerin başlaması için Türkiye ile görüşmelerin de başlatılması gerektiği savunulmuş, arkasından da Türkiye'nin tam üyeliğine ilişkin bir ‘‘perspektif’’ verilirse, Kıbrıs'ın üyeliğine ses çıkarılmayabileceği ima edilmişti.

Türkçesi, ‘‘Siz bize Türkiye'nin tam üyelik görüşmeleri şu tarihte başlayıp yaklaşık şu tarihte sonuçlanabilir deyin, biz de Kıbrıs'ın üyeliğine göz yumalım’’ denmek istenmişti.

Bu yaklaşımın arkasında, ayrıca, ‘‘Perspektif verilirse, Kıbrıs'taki federatif çözüm için fazla güçlük çıkarmayız’’ gibilerden bir vaat de yatmaktaydı.

Şimdi, Avrupa Birliği Komisyonu'nun ‘‘Bir artı beş’’ formülü bu hayalleri de yıkmıştır. Bakanlar Konseyi'nce de onaylanma olasılığı yüksek olan bu formüle göre, ilk ağızda tam üyelik için ciddi görüşmelerin başlayacağı ülkeler artık belli: Kıbrıs Cumhuriyeti başta olmak üzere, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Estonya ve Slovenya.

‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti başta olmak üzere’’ sözünü dedirten, ‘‘artı’’dan önceki ‘‘bir’’ sözcüğüdür: Demek ki, Avrupa, Kıbrıs'ın ‘‘Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olarak üyeliğe kabul edilişini hızlandırmak niyetindedir.

Federatif çözüm görüşmelerinde Türk tarafına yapılan ‘‘Boşuna ayak sürümeyin; Kıbrıs'ı şu ya da bu biçimde tam üyeliğe alacağız’’ uyarısı mı?

Rum tarafına, ‘‘Görüşmeler boyunce gereksiz ayrıntılarda direnmeyin; çözüm ne olursa olsun, Avrupa Birliği içinde her şey istediğiniz sonucu zaten sağlayacak’’ yüreklendirmesi mi?

Belki de, Ankara'ya bir sesleniş: ‘‘Siz ne derseniz deyin, hatta çözüm olsun olmasın, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni üyeliğe alacağız; Kıbrıs, tarihsel açıdan Batı dünyası için taşıdığı simgesel anlam bir yana, Avrupa'nın Ortadoğu'daki ağırlığı bakımından da önemli olduğu için Avrupa Birliği dışında kalamaz!’’

Artık, Kıbrıs'ın üyeliği, çözüm olsun olmasın, kesindir. Çözüm olmazsa, sorunu vaktiyle Doğu Almanya için bulunmuş formülle çözmeyi düşünüyor olabilirler: KKTC, Rum ağırlıklı bir Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliği altına girmeye razı olduğu zaman, toprağı ve insanlarıyla kolayca Avrupalı olacaktır.

Strateji, Kıbrıs Türk toplumunu kendi içinde tereddüde düşürme ve Türkiye'den ayrı bir politikaya sürükleme stratejisidir.

Şimdi, Türkiye'nin önündeki perspektif kesin bir karanlığa bürünürken, Kıbrıs'taki Türk toplumunun önüne iki seçenekli ilginç bir perpektif konuyor:

Ya, anayasa ve toprak konularındaki çözüm arayışlarında katı davranarak ve Türkiye'nin tam üyeliği kesinleşinceye kadar Avrupa Birliği'ne uzak durarak bugünkü soyutlanmanızı ve her şeyden yoksun kalışınızı sürdüreceksiniz.

Ya da, anayasa ve toprak konularında istenen ödünleri vererek ve Avrupa Birliği üyeliği için şimdiden Rumlarla birlikte Brüksel temaslarına başlayarak birdenbire ‘‘Avrupa vatandaşı’’ olmanın bütün nimetlerine kavuşacaksınız.

Ya hiç, ya hep.

Şimdiye kadar kullanılan hiçbir diplomasi yöntemi bu yöntem kadar insafsız, zalimce ve insanlık dışı olmamıştır.

Yazarın Tüm Yazıları