Mümtaz Soysal: Eşi görülmemiş






Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

ŞİMDİ sormak gerekiyor: ‘‘Eşi görülmemiş’’ olan nedir?

Cumhurbaşkanı'nın Milli Güvenlik Kurulu'ndaki tutumu mu, bu konuları açışı ve bu üslubu kullanışı mı?

Bilmiyoruz.

Çünkü, ilk defadır ki, bir MGK toplantısında konuşulmuş olanlar bu kadar ayrıntıyla gözler önüne serilmiş oluyor. Başbakan'ın açıklaması sayesinde.

Yoksa, MGK toplantıları, dışa pek bir şeyin sızmadığı, kimin kime ne dediğinin bilinmediği toplantılardır. Ünlü 28 Şubat MGK'sında nelerin nasıl konuşulduğundan tam olarak haberimiz var mı? Hatta, onu bırakalım, daha önceki cumhurbaşkanlarının bu kapalı toplantılarda kimlere nasıl hitap ettiklerini, neleri nasıl söylediklerini biliyor muyuz? Onları bilsek, Cumhurbaşkanı'nın tutumunda gerçek bir ‘‘eşi görülmemiş’’lik olup olmadığını söyleyebilirdik. Yıllar boyu MGK'da neler olup bittiğini görmedik ki, ‘‘görülmemişlik’’ sözü edebilelim.

O halde, gerçekten ‘‘eşi görülmemiş’’ olan nedir?

Gerçekten eşi görülmemiş olan, Türkiye Cumhuriyeti'nin MGK toplantılarından birinde bir başbakanın ‘‘alı al moru mor’’ ya da ‘‘sarısı sarı’’ çıkıp ‘‘Cumhurbaşkanı terbiye sınırları dışında konuştu da ondan dolayı çıktım’’ demesidir. Şimdiki hükümetin kurulmasına yol açan olaylar zincirinin başlangıcında, MGK önünde belki de başka hiçbir başbakanın muhatap olmadığı sıkıştırmalara muhatap olan Sayın Erbakan bile geceye kadar süren toplantıyı bırakmamış ve sadece iki ‘‘namaz arası’’ verilmesini rica etmekle yetinmişti.

Yine sorulmalıdır: Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'ı eleştirirken kanıtlı ve vurgulu konuşmasını ‘‘terbiye dışına’’ çıkış olarak niteleyip ona yapay kibarlıkla ‘‘terbiyesiz’’ demek, asıl ‘‘terbiye dışına çıkmak’’ değil midir?

Dahası, ‘‘devlet terbiyesi’’ diye de bir şey yok mudur? Devlet terbiyesi, bu çeşit devlet organlarında söylenenlere tutarlı yanıt vermeyi, kendi görüş ve tutumunu savunmayı, hatta hepsinden de öteye, yolsuzlukla ilgili böyle bir tartışmanın ‘‘devletin yüksek çıkarları’’yla ilişkili olduğunu düşünmeyi gerektirmez mi? Çıkıp gitmek, söylenenleri kabullenme, söyleyecek söz bulamama anlamına gelmez mi? Üstelik, böylesine kapalı bir toplantıda olupbiteni hemen açıklamak, her durumda medyayı kullanma gibi kötü bir alışkanlığın devamı sayılmaz mı?

Hele, şöyle bir açıklamayla ‘‘kriz’’in başlatıcısı kendisi olduğu halde, kameralar karşısına çıkıp ekonomik dalgalanmaları ‘‘olayı başlatmış olan’’ diyerek Cumhurbaşkanı'nın üstüne yıkmak hangi devlet terbiyesine sığar?

Hele bütün bunların yıllardır devleti ve halkı soyup soğana çevirmiş bir yolsuzluklar zinciri ve özellikle de ‘‘enerji rezaleti’’ dolayısıyla olduğunu düşünürseniz, asıl sorumluları hálá görev başında tutan bir siyasal sistemin hiç mi hiç ‘‘eşi görülmemiş’’ bir sistem olduğu sonucuna varabilirsiniz. Başka herhangi bir sistemde, söz konusu bakanlar da, onları tutanlar da çoktan hükümet dışına çıkmış olurlardı. Çıkmayışları, ‘‘terbiye dışı’’na çıkıştır.

Yazarın Tüm Yazıları