Paylaş
BU köşenin aksine, Çölaşan'ın sütununda deniz yazısı pek çıkmaz.
Kendisinin de, çok şeyi vardır ama, teknesi yoktur. Buna karşın, dün dayanamamış, eline sağlık, bir deniz yazısı yazmış.
Niçin?
Çünkü, bu yaz bir deniz gezisine çıkmıştı. ‘‘Yunan limanlarında, Akdeniz ve Ege'de adamların apartman gibi, sekiz katlı, on katlı dev gemiler’’ini görmüş. ‘‘İrili ufaklı yolcu gemileri, feribotlar vızır vızır çalışıyor, dünyanın turistini taşıyan bu gemiler sayesinde hem on binlerce Yunanlı ekmek yiyor, hem de Yunanistan korkunç döviz kazanıyor’’muş.
Anıları canlıyken, bir de geçen haftanın gazetelerinde Türkiye Denizcilik İşletmeleri'nin elindeki bütün yolcu gemilerinin satışına ilişkin ilanı da görünce, ‘‘Ölmüş eşek fiyatına satılacaklar’’ diye isyan edip kaleme sarılmış.
Denizcilikte ‘‘ölmüş eşek fiyatına satış’’ın adı ‘‘hurdacıya satış’’tır.
Bir farkla ki, eşekler ölürken satılır; gemiler ölmeden.
Daha doğrusu, işlevine göre tipini iyi seçmişseniz, bakımını yapıp çürüyen saclarını değiştirerek boyasını zamanında vurmuşsanız, hatta gerektiğinde makinesini yenilemişseniz, gemiler kolay kolay ölmez. Bir anlama canlı ve ruhlu oldukları için, kendileri ölmek istemez, öldürülürler.
Ruhları, içlerinde yaşayan ve onları gezdirip yaşatan gemicilerdir.
İnanmıyorsanız, sefer dışı bırakılıp ‘‘hurda fiyatı’’na satılığa çıkarılan Marmara hattı gemilerinden birinde çalışmış bir uzakyol kaptanının şu satırlarını okuyun: ‘‘Denizyolları İşletmesi'nin M/V Ayvalık gemisi jilete gidecek; oysa, Şirket'in imkánları, neslinin bu son temsilcisini yüzdürmeye müsait. 1952 Hollanda yapısı bu güzel gemi kader gününü bekliyor, Daha önceki yönetimler nostaljik gemileri yok etti; son kalan bu gemi için lütfen girişimde bulununuz.’’
‘‘Çocuğumu yaşatın!’’ diyen bir babanın çırpınışına benzemiyor mu?
Ama, ne yazık ki, ‘‘imkánları müsait’’ dediği şirket, imkánları müsait olmadığı bahanesiyle darmadağın edilip yok ediliyor.
Önce, gemiler. ‘‘İşe yarar’’ denen üçü ayrı; öbürleri toptan, ölmüş eşekler gibi.
Sonra, emekli süvarilerin ortaklaşa yazdıkları mektuptaki deyimleriyle ‘‘Karaköy'den Salıpazarı'na kadar uzanan’’ binalar, dükkánlar, antrepolar, arsalar, malzeme depoları, çatanalar, palamar botları...
Belki de, ayyıldızlı ve çapraz çapalı güzelim fors.
Sümerbank'ın, Etibank'ın, Denizcilik Bankası'nın adları gibi.
O adlar artık nasıl sektörleriyle hiç ilgili olmayan alanlara kayıp gittilerse, yıllar yılı Barselona'dan Hayfa'ya, Marsilya'dan İskenderiye'ye gururla ayyıldız gezdirmiş olan o fors da günün birinde bambaşka yerlerde karşımıza çıkacaktır.
Denizciliğe, deniz taşımacılığına, gemilere ve kıyı insanlarına karşı işlenmiş unutulmaz, ama sorumluları belli bir ihanetin simgesi olarak.
Paylaş