Paylaş
Mahmut Yıldırım adı ilk kez 1991 yılında TBMM İnsan Hakları Komisyonu'na Tunceli'den gelen, ‘‘Yeşil (Sakallı) kod adlı bir kişi işkence yapıyor’’ şeklindeki şikâyet mektupları ile ortaya çıkıyor. Komisyon, bölgede yaptığı incelemede olayın doğruluğunu rapor ediyor. Tunceli Bölge Jandarma Komutanı'nın, Komisyon'a gönderdiği, ‘‘Bu kişinin işine son verdik’’ yönündeki yazısıyla ‘‘Yeşil’’ ismi resmi belgelere geçiyor.
TBMM Susurluk Komisyonu'nda, dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanvekili Hanefi Avcı'nın açıklamaları ile Mahmut Yıldırım'ın adı yeniden ön plana çıkıyor. Neredeyse her faili meçhul cinayette, tehditle para tahsilatlarında, Mahmut Yıldırım adına rastlanıyor. Başbakan Mesut Yılmaz, ‘‘Yeşil ölmüş olabilir’’ diyor. Bunu da MİT eski Müsteşarı Sönmez Köksal ile MİT Kontrterör eski Daire Başkan Vekili Mehmet Eymür'ün varsayımlarına dayandırıyor.
Yılmaz'ın aktardığına göre, Köksal, ‘‘Aradan bu kadar zaman geçti. İzine rastlanması gerekirdi’’ derken, Eymür ‘‘Çok geveze biriydi. Şimdiye kadar dayanamaz konuşurdu. Ölmüş olabilir...’’ diyor.
Yeşil'in, Antalya ve Ankara'daki evlerine baskın yapılıyor.
Sonunda, Yeşil'in yakın arkadaşı iki kişi dün konuşmaya karar veriyor.
CENGİZ KİMDİR?
Söze, Tunceli ve Diyarbakır'daki faaliyetlerini anlatarak başlıyorlar. Yeşil'in, faili meçhul cinayete kurban giden JİTEM'in kurucusu Jandarma Binbaşı Cem Ersever'in adamı olduğunu belirtiyorlar. Susurluk sonrası ortaya çıkmamış yeni bir ismi ortaya atıyorlar ve şunları söylüyorlar:
‘‘Cem'in yanında çalışan sadece Mahmut (Yeşil) değildi. Tunceli bölgesinde Haydar, İstanbul'da ise Fırat kod adıyla tanınan Cengiz diye biri daha vardı. Her ne kadar Cengiz'i bazı kişiler Cem Ersever'in akrabası sanırlarsa da değil. Cengiz de, Mahmut gibi Elazığ nüfusuna kayıtlı.’’
Ardından Haydar veya Fırat olarak tanınan Cengiz ile ilgili bilgiler aktarmaya başlıyorlar:
‘‘Mahmut birçok eylemini o dönemde Cengiz'e yaptırırdı. Cengiz, Mahmut'un tetikçisi gibi görev yapardı. ’’
Cengiz'in, daha sonra Mahmut Yıldırım'ın bilgisi dışında da işler yapmaya başladığını ileri sürüyorlar. Bununla ilgili olarak da şunları söylüyorlar:
‘‘Cem'i, Muhsine ve Mustafa Deniz'i sorgulayan ve öldüren Cengiz'dir. Hatta 10 Temmuz 1991 tarihinde Diyarbakır'da Vedat Aydın'ı da Cengiz öldürdü...’’
ERSEVER'İ KİM ÖLDÜRDÜ?
Bugüne kadar Cem Ersever'i Yeşil'in öldürdüğü iddiasının ağırlık kazandığı hatırlatılınca da karşı çıkıyorlar. Şunları anlatıyorlar:
‘‘Mahmut, Muhsine Neval Boz isimli kızı bulup getirdi. Hataylı bir kızdı, Suriye'de öğrenciydi. PKK kuryesiydi. Mahmut bu kızı Cem ile tanıştırdı. 'Bu kızla ilgilen' dedi. Cem ile Muhsine birlikte çalışmaya başladı. Ancak bu ilişki aradan geçen zaman içinde aşka dönüştü. Cem, Muhsine'ye aşkı yüzünden evinden ayrı yaşamaya başladı.’’
Ardından Ersever'in neden öldürüldüğünü anlatmaya başlıyorlar. Bugüne kadar bilinenlere farklı bir açı getirerek şunları anlatıyorlar:
‘‘Bir süre sonra bilgi geldi. Cem, Muhsine ile birlikte yurtdışına gideceklerini ve CNN televizyonuna çok önemli açıklamalar yapacaklarını söylemiş. O dönemde Mahmut da bölgeden çıkmış ve Ankara'ya yerleşmişti. Mahmut da bunu öğrendi. Mahmut kaza geçirmişti ve Ankara'daki evinde tedavi görüyordu. Bir gün Cengiz Ankara'ya geldi. Cengiz, Mahmut'a 'Cem'in peşine düştüm' demiş. Cengiz, Ankara'da Cem'i buldu. Sonra Muhsine ve Cem'in yanında çalışan diğer adamı Mustafa Deniz'i de tuzağa düşürmüş. Hepsini sorguya çekmiş. Sorguda Mustafa aklanmış. Ama hepsini birden ortadan kaldırmışlar. Cengiz, Mahmut'a gelmiş ve 'Cem'in gereği yapıldı, tamam' demiş. Bunları bize Mahmut (Yeşil) anlattı.’’
APO'YA SUİKAST...
Abdullah Öcalan'a suikastın başlangıcı ve sonrasına dönük olarak da şu ilginç açıklamalarda bulunuyorlar: ‘‘Cengiz bir gün Filiz diye bir kızı Mahmut'un yanına getirdi. Cengiz, bu kızın 'Kod adının Rahşan olduğunu ve Apo'ya ulaşmamıza yardımcı olacağını' söyledi. Bütün planlar hazırlandı. Mahmut, Apo'yu ortadan kaldırma işini bizzat kendisinin yapmak istediğini söyledi. Bunun üzerine Cengiz, Mahmut'a, Metin Atmaca pasaportunu hazırlayıp getirdi. Mahmut, Filiz'i Suriye'ye gönderirken 'Sen git benim için yolları aç' dedi. Kısa süre sonra Mahmut, Metin Atmaca pasaportuyla Suriye'ye gitti. Suikast uzaktan kumandalı bomba ile gerçekleştirilecekti. Olaydan sonra Mahmut anlattı. Filiz bombaların yerleştirilmesine yardımcı olmuş. Mahmut'a, Apo'nun toplantıya geldiği haberi ulaşınca uzaktan kumandaya basmış. Ama Apo gelmemiş, kurtulmuş. Hatta o sırada çok PKK'lı öldü. Apo'nun kurtulduğunu öğrenince Mahmut çok sinirlenmiş. Tam iki gün hiç durmadan dağlardan yürümüş. Türkiye'ye girdiğinde ise hemen bir kurban kestirmiş. 'Beni Allah korudu. Onun için Türkiye'ye girer girmez bir kurban kestirdim' derdi.’’
Antalya'daki evi Mahmut Yıldırım'a Cengiz'in aldığını ileri sürüyorlar; ‘‘Gidin, evin alımına yardımcı olan Saffet Başbuğ'a sorun. Parayı Cengiz mi vermiş, Mahmut mu?’’ diye tepki gösteriyorlar.
YEŞİL YAŞIYOR MU?
Yeşil'in yaşayıp yaşamadığına ilişkin sorumuza ise şöyle karşılık veriyorlar:
‘‘Mahmut, 29 Kasım 1996 günü Ankara'daki evinde otururken, 'Ben çarşıya gidiyorum' deyip ayrılmış. Ondan sonra hiç irtibat kuramadık. Ancak Cengiz zaman zaman Mahmut'un karısı ve çoçuklarına para getirmiş. Mahmut'un hayatta olduğunu, selam söylediğini ve parayı da kendisinin gönderdiğini belirtmiş. Hatta Cengiz, 10-15 gün öncesine kadar yine Mahmut'tan haber getirmiş. Ama Mahmut o tarihten beri hiç aramamış. Mahmut'un eşi ve kardeşi Cengiz'i aradığında 'Mahmut abim çok iyi. Sağlığı yerinde. Güvenli bir yerde' diyormuş. Mahmut'un yaşayıp yaşamadığını Cengiz biliyor...’’
Anlattıkları bunlar. İddialarına göre, bütün bunları devletin emniyeti ile ilgili birimler de biliyor. Yeşil muammasının çözümü için şimdi bütün yollar Haydar ve Fırat kod adını kullanan Cengiz'e çıkıyor.
Paylaş