Paylaş
Türkiye’nin en iyi restoranlarından biri olan 7 Mehmet’e yıllar önce bir ilk yaz akşamı kalabalık bir grupla gitmiş, bahçede denizin kıyısındaki masalarda oturmuştuk. Rüya gibi bir akşamdı. Yediğim her şey damağımda unutulmaz bir tat bırakmıştı.
İkinci gidişim yağmurlu ve kasvetli bir kış günüydü. İçerisi kalabalıktı, karşılayan salon görevlisi kapı girişinde salonun tüm kalabalığını izlemekten başka çaremizin olmadığı bir sütun dibine oturttu bizi.
Bir yere iki kişi giderseniz ve sizi tanımıyorlarsa hep en az talep gören yer gösterilir size, cam kenarı boş masalar olsa da! Yemekler yine çok iyiydi, etli yaprak sarması, iç pilav ve muhteşem manda yoğurdunun tadı da hâlâ damağımda ama geceyi erken sonlandırmıştık.
Bu kez en güzel mevsimde, eylülde Antalya’daydım. Bir dolunay akşamında 7 Mehmet’e gittik. Bahçede sakin bir köşedeydi iki gün öncesinden ayırttığımız yerimiz. Dolunayda nereye gitsem orası bana cennet olur ama hangi birini saysam...
Mısır ununda karidesten başlayarak her bir tabağın lezzeti anlatılır gibi değildi.
Isparta Yalvaç’tan gelen manda kaymağına yeteneğim olsa şarkı bestelerdim. Bal kabağının tadı da kaymağı aratmıyordu. İyi çıkan balkabaklarının çekirdeklerini toplayıp üreticiye veriyorlarmış. Tüm Türkiye’den nerenin nesi iyiyse oradan ürün topluyorlar. Mağara koşulu yaratıp keçi peynirlerini yıllandırıyorlarmış.
Böyle bir özenden tabii ki iyi yemek çıkıyor ortaya. Bu kadar büyük kapasiteli olup da bu denli kaliteli malzeme kullanan ve ne yerseniz yiyin çok lezzetli olan başka bir yer yok Türkiye’de. Bir şeftalili salata, böğürtlenli cacık bu kadar yalın ve yaratıcı olabilir. Küçük dokunuşlarla inanılmaz farklı lezzetler yakalıyorlar.
Çalışanlar da işini çok iyi yapıyor. Ne sorsanız cevabı var. İlişki kurma biçimleri de çok ölçülü. Bizimle ilgilenen Mevlut Balta 30 yıldır 7 Mehmet’te çalışıyormuş, kardeşi de aşçıymış.
Oğlu da üniversitede matematik okumasına karşın, şef olmak istediği için akşamları gelip mutfağa giriyormuş.
Üçüncü kuşak, dedesinin adını taşıyan Mehmet Akdağ aldığı bayrağı vizyonuyla çok daha ileriye taşıyor.
Antalyalılar şanslılar, istedikleri zaman gidebiliyorlar. Bizler için de fırsat yaratılması gerekli bir durak. Antalya’ya gitme nedeni. Böyle yerlerin sayısı arttıkça gastronomi turizmi de gelişecek, dallanıp budaklanacak...
Hukukçunun eğitimi toplumun geleceği
Türk Eğitim Vakfı, Türkiye Barolar Birliği ile çok önemli bir projeye imza attı.
Lisans düzeyinde hukuk eğitimi gören, başarılı öğrencilere destek olacaklar. İlk etapta Türkiye’nin her ilinden maddi desteğe ihtiyaç duyan en az bir hukuk öğrencisine burs vermeyi hedefliyorlar.
Aynı zamanda her bağışın hangi ilden yapıldığına dair veriler bağışçılar tarafından hukukcununegitimi.com internet sitesi üzerinden sisteme tanıtılıyor.
Bu yolla da hangi ilin kaç hukuk öğrencisine destek olacağı, şehirlerin iyilikte nasıl yarışacakları yakından takip edilebilecek.
Türk Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Rona Yırcalı “Gelecek vadeden hukuk fakültesi öğrencilerinin toplumumuza, adalet sistemimize kazandırılması için bir seferberlik ruhuyla hayata geçirdiğimiz projemizin birey veya kurum fark etmeksizin, toplumumuzun her kesiminden aynı ilham ve heyecanla destek görmesi, bu yolda büyük önem arz etmektedir.
Az veya çok demeden yapılan tüm bağışlar sadece geleceğin hukukçuları için değil, aynı zamanda hukuk temelleri üzerinde yükselen daha aydınlık bir ülkenin parlak geleceği için yakılmış bir kıvılcım niteliğinde olacaktır” diyor. Hukuk, adalet hepimizin güvencesi...
Niyazi Ali’nin Yeri
Alaçatı Plage İsolee’nin içinde denizin hemen yanı başında bu yaz başı açılan Niyazi Ali’nin Yeri son dönemde İzmir, Çeşme, Alaçatı ve Urla hattında gittiğim en iyi balık restoranı. Hem malzeme kalitesi, hem lezzet, hem sunum hem de servis kalitesiyle fark yaratıyor.
Ekip de çok başarılı. Sadece balıkları ve deniz ürünleri değil Ege otlarıyla ve mevsimin sebzeleriyle yaptıkları tüm soğuklar ve ara sıcaklarla unutulmayacak lezzetler sunuyorlar.
Nohutlu ahtapotun ve ılık karideslerin tadı hâlâ damağımda. Ali Bey uzun yıllar babası Niyazi Bey ile çalışmış. Bu yıl da kendi kanatlarıyla uçmaya karar vermiş. Ancak mekan sadece yaz döneminde açık. Önümüzdeki sezon için şimdiden bir kenara not alın. Keşke böylesi kaliteli yerler kışları da İstanbul’da olsa...
Seraser
Antalya Kaleiçi her geçen gün daha güzelleşiyor restore edilen evleri ve yeni yeni açılan restoranlarıyla. 10 yıl kadar önce açılan, alanında türünün öncüsü olan Seraser Fine Dining Restaurant da kente değer katan mekanlardan.
Projenin ardında turizmci Tankut ailesi var. Aile büyüklerine ait tarihi konağı ve çevresindeki evleri restore etmişler. Tuvana Butik Otel ve farklı konseptte restoranlar olarak işletiyorlar.
Seraser’in menüsü ağırlıklı Akdeniz mutfağından oluşuyor. Kuzu etli yaban mersinli frik buğdayı, Milano usulü risotto, kara orman meyveli soslu ördek ve bıldırcın dolması gibi farklı tarzda yemekler yer alıyor.
Tattığımız yemeklerin her biri hem malzeme kalitesi hem de lezzetiyle başarılıydı. Denemedim ama ayrı bir sushi menüsü de yapmışlar. Canlı müzik ya da DJ performansları da geçmişten bugüne uzanan büyüleyici dekorasyonla bütünleşiyor. Servis ve sunumları da çok zarif.
Grubun, Seraser’in yanında Gastro Pub Pio ve Il Vicino Pizzeria olmak üzere iki farklı konseptte çok hoş yerleri daha var. Yemek öncesi tadına baktığım pizzalar da çok lezzetliydi. Bir sonraki gidişim için ikisini de listeme aldım...
Sosyal medyanın İstanbul Rehberi
Her ne kadar Facebook eskisi kadar popüler değil dense de 1 milyar insan Facebook’ta bir grubun üyesiymiş. Bu yıl 16. İstanbul Bienali’nin sponsorları arasında olan Facebook, İstanbul için bir kültür sanat rehberi hazırlatmış.
Rehberde sanat odaklı Sanat Mecmuası, Sanat Aktivite ve Streetart İstanbul olmak üzere üç Facebook topluluğu üyelerinin seçimiyle hazırlanan liste yer alıyor.
Sanat merkezleri, galeriler, etkinlikler, festivaller ve konser mekanlarının yer aldığı rehber Bienal mekanlarında ücretsiz dağıtılıyor.
Dilerim Facebook böyle bir
rehberi İstanbul’un gastronomik durakları için de hazırlar...
Paylaş