Paylaş
Ben her zamanki gibi iyimserler tarafındayım. Yaza doğru yavaş yavaş da olsa birbirlerinden güç alan bu iki sektörün canlanacağına inanıyorum.
Bu düşüncemde de yalnız değilmişim.
Geçtiğimiz hafta sonu Accor Otelleri Lüks Markalar Türkiye ve Azerbaycan’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Swissotel The Bosphorus Genel Müdürü Uğur Talayhan ile bir araya gelip sektör üzerine sohbet ettik.
Talayhan, “Türkiye’deki lüks oteller dünyanın birçok destinasyonundaki rakiplerine nazaran ciddi performansları ve profesyonellikleriyle fark yaratıyor” diyor.
Grubun Avrupa bölgesindeki 50’ye yakın lüks marka otelleri içerisinde İstanbul, pandemi sürecinde hem kriz yönetimi hem de finansal başarısıyla öne çıkmış.
Sebepleri neler?
Uğur Talayhan’a göre bunun başlıca sebebi, nisan, mayıs ve haziran aylarında İstanbul’a gelen turist sayısında yüzde 95’in üzerinde bir düşüş olmasına rağmen otellerin süreci açık kalarak iyi yönetmesi.
Turizm Bakanlığı’nın son derece başarılı olan Güvenli Turizm sertifikasyonlarını hızlıca tamamlaması, operasyonlarını yeni standartlara göre düzenlemesi.
Ve bunların iletişiminin yerli ve yabancı misafirlerle doğru şekilde yapılması.
Talayhan, Türkiye’nin başarılı şekilde yönettiği ve turizm sektörünün Avrupa ülkelerine göre daha az etkilenmesini sağlayan sınır politikasının da bunda etkili olduğunu düşünüyor, “Avrupa ülkelerine seyahat edemeyen Ruslar ve Türkiye’ye kara yoluyla seyahat edebilen Romen ve Bulgarların en çok tercih ettiği destinasyonların başında İstanbul geldi.
Otellerin mal sahiplerinin ciddi destekleri de çok önemliydi.
Otel markalarının işlettiği binaların sahiplerinin çoğu Türkiye’nin köklü grupları.
Onların finansal ve moral destekleri olmasa belki de otellerin bu performansları sergilemeleri mümkün olmazdı” diyor.
ŞEF KÖKENLİ OLMAK FARK YARATIYOR
Otel restoranlarının yeme-içme sektöründe farklı bir yeri var. Bir otel restoranı farklı mutfak geleneğinden gelen konuklarının beklentilerini karşılamak zorunda.
Swissotel de bünyesindeki Roof 16, Gabbro, Swiss Chalet ve Sabrosa gibi restoranlarıyla bu çeşitliliği başarıyla sağlayan oteller arasında.
Bu başarıda sektöre 17 yaşında mutfakta adım atan, 27 yaşında şef olan, sonra yiyecek içecek müdürü, ardından da otel müdürü olan Uğur Talayhan’ın ve kurduğu ekibin payı büyük.
Menüleri oluşturan Executive şef Ali Ronay’ın da güçlü bir otel mutfakları deneyimi var.
Sabrosa’nın mutfağının başındaki Perulu şef Bruno Santa Cruz’un da öyle. Bana göre İstanbul’daki en iyi ceviche’leri o yapar. Pazar akşamı yaptığı ızgara lüfer de bizim balıklarımızı pişirmede de uzmanlaştığını gösteriyordu...
ZEHİRSİZ SOFRALAR
BMC Public Health adlı dergide yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, 1990’da yıllık yaklaşık 25 milyon olan pestisit zehirlenmeleri 2020’de 385 milyona yükselmiş. Dünyadaki 860 milyon çiftçi ve tarım işçisinin yarısına yakını her yıl zehirleniyormuş.
Türkiye’de de 100’ü aşkın kurum ve inisiyatifin oluşturduğu Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, 2019’da “Zehirsiz Kampanya” başlatmıştı.
Tarım ve Orman Bakanlığı 25 pestisit etken maddenin yasaklanmasına, 7 etken maddenin de kısıtlanmasına karar vermişti.
Zehirsiz Kampanya’nın şimdi yeni talepleri var.
Öncelik, tarımda kullanılan 9 etken maddenin acilen yasaklanmasında.
Ardından da doğa dostu tarım yöntemleri uygulanması geliyor...
YARATICILIĞIMIZ KAMÇILANDI
Pandemi koşullarına, yaşanan üzüntülere karşın arada güzel haberler de alıyoruz sektörden. Pandemi koşullarına, yaşanan üzüntülere karşın arada güzel haberler de alıyoruz sektörden. Hafta içinde konuştuğum, “Hiç” zeytinyağı markası ve Hiç Lokanta ve Tadım Atölyesi’nin kurucusu Duygu Özerson Elakdar “2020, bu kadar zorlanmanın sonucunda yaratıcılık ve üretkenliğimizin kamçılanarak arttığını gördüğüm bir yıl oldu, bizim açımızdan kazanımlarla dolu geçti” diyor. Tam kadro bir arada çalışabildikleri, tüm enerjilerini kullanabilecekleri diğer alanlara yoğunlaşmışlar.
Online satış kanallarına Hiç Lokanta’nın yarattığı birçok yeni ürünü katmışlar. Urla Cooking Class’ı açmışlar. Gastronomi ve tarım turizmi deneyimi sundukları atölyeler yapmaya, hasat turları düzenlemeye başlamışlar. Hiç Oliveoil, Amerika’da Whole Foods’a ilk giren tek Türk zeytinyağı markasıydı, şimdi ihracat bağlarını da güçlendirmişler.Artık sırada kapalı olan lokantalarını açma heyecanı var...
EN ÖZEL KONUK
Pazar günü otelde çok özel genç bir sporcuyla, Büşra Ün’le tanıştım. Büşra teniste Türkiye şampiyonu. Aynı zamanda Paralimpik Oyunları’na tekerlekli sandalyesiyle katılan ilk Türk kadın tenisçi.
İzmir’de doğup büyüyen, 27 yaşında olan Büşra’nın 6.5 aylıkken vücudunda kötü huylu tümör olduğu tespit edilmiş. 2 yıllık kemoterapi, 2 ameliyat sonrasında tümör yok edilmiş ancak tedavi sürecinde tümörün sinirlerine verdiği hasardan dolayı tekerlekli sandalyeyle yaşamını sürdürüyor.
Buca Anadolu Lisesi’nde okurken 15 yaşında tenisle tanışmış. Adnan Menderes Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü’nü bitirmiş. Halen Cardiff Metropolitan Üniversitesi’nde Spor Yöneticiliği ve Liderlik alanında lisans yapıyormuş.
2016’da Rio Paralimpik Oyunları’na katılmış. Şimdi ise Swissotel The Bosphorus sponsorluğunda 2021’e ertelenen Tokyo Paralimpik Oyunları’na hazırlanıyor.
Aklına, espri yeteneğine hayran olduğum Büşra Ün “Ülkem adına ilklere imza atmak, şampiyon olmak tabii ki çok hoşuma gidiyor ama asıl hedefim benim gibi idealleri olan sporcular için şartları daha kolay hale getirmek.
Sporcuların hangi zorluklarla karşılaşacağını bildiğim için spor yöneticiliği alanında ilerlemeyi seçtim” diyor. Ün’ün adını başarılarıyla daha çok duyacağımıza inanıyorum...
Paylaş