Mutfağımızla yerelden evrensele

İpek Yolu’nun gücünü kullanmak istiyorum

Fatma Şahin’in adı siyaset sahnesine Gaziantep’in ilk kadın milletvekili olarak çıkmıştı. Sonra da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ilk kadın bakanı oldu.
Şimdi ise 2015 yılında gastronomisiyle UNESCO’nun Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil olan Gaziantep’in Belediye Başkanı.
Gaziantep’in Yaratıcı Şehirler Ağı’na girme başvurusu bir önceki başkan Asım Güzelbey tarafından başlatıldı ama Şahin göreve geldikten sonra süreci hızlandırdı. Altı ay gibi kısa bir sürede, umut yok denmesine rağmen yılmadı ve hayalin gerçekleşmesini sağladı.
Tabii şimdi sıra işin en zor kısmında, yükümlülükleri yerine getirmekte.
Kadın istihdamının sağlanacağı, engelli ve mahalle mutfaklarının kurulacağı, şeflik, çıraklık, servis elemanı gibi meslek içi eğitimler verileceği yeni bir eylem planı üzerinde çalışılıyor. Kenti ve ürünlerini dünyaya tanıtacak ‘bulgur’, ‘fıstık’ ve ‘şire’ gibi uluslararası festival projeleri hayata geçiriliyor.

Bunlardan ilki Bulgur Festivali, Gaziantep Ticaret Borsası, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Makarna, Bulgur, Bakliyat ve Bitkisel Yağlar Tanıtım Grubu’nun işbirliği ve katkılarıyla 28-29 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festivale Mutfak Dostları Derneği de gönüllü olarak destek veriyor.
Amaç, kentin en çok ihraç edilen ürünleri arasında olan bulguru dünyaca ünlü şeflere, yeme-içme yazarlarına araştırmacılara tanıtmak, kullanım alanlarını genişletmek.
İki gün sürecek festival programında yemek yarışmaları, şeflerin atölyeleri, sunumları gibi etkinlikler var. Şefler suşi, risotto, hamburger gibi farklı mutfaklara özgü çeşitleri bulgurla da yapacaklarmış. Bence bizim yüzlerce çeşit bulgur pilavımız, bulgurlu köftelerimiz ve kısırımızı tattırmak bile yeter bulgurun önemini ve lezzetini anlatmak için.
Fatma Şahin, “Her medeniyet en zengin dönemini bu aksta yaşamış. İpek ve baharat yolunun gücünü kullanmak, yerelden evrensele varmak istiyorum. Amacım bölgenin zenginleşmesi. Diğer çevre kentlerle rekabet içinde olmalıyız” diyor. Umarım gastronomi kültürümüzün verdiği ivmeyle bin bir çeşit sorunla uğraşan bölgeyi ve ülkemizi daha iyi bir yerlere taşırız...

Anne sofrası gibi zarif  

Küçük Armutlu ve Reşitpaşa birbirine yakın bu iki semt, manzara, merkezde olma gibi artıları olmamasına karşın İstanbul yeme-içme dünyasının duraklarından biri olacağa benziyor.
İki yıl kadar önce özel davetler ve yemek atölyelerine ev sahipliği yapmak üzere açılan, bir süre önce günlük servise başlayan Mest de bu özel yerler arasında.
Mest dostlarla, arkadaşlarla sohbet ederken iyi yemek de yenilen bir lokanta. Tabii yemeklere insanı rahatlatan yalın dekorasyonu, müzikleri, mekanın sahibi Can Ünsal’ın etrafa yaydığı pozitif enerjiyi ve sıcaklığı da eklemek lazım.
Can Ünsal, “Buraya gelenler kendilerini annelerinin zarif davet sofrasında gibi hissetsin istiyorum” diyor. Mest gerçekten de böyle bir yer. Çünkü konsept ve mönüyü annesi Beyhan Gence ile birlikte hazırlamışlar.
Mest’tin özel lezzetleri arasına giren, ‘közlenmiş patlıcan eşliğinde sunulan kokoreç dilim’, ‘ördek konfit’i de tattım. İkisi de şöhretlerini hak edecek denli başarılıydı.
Taze ve kaliteli malzemeleriyle ‘zeytinyağlı avokadolu pancar’ da, ‘levrek ceviche’ de, ‘domates ve avokadolu karides’ de şefe güven duyuracak, lezzeti yerinde başlangıçlardı.
Tatlılara gelince, Can Ünsal onlarla çok gurur duyuyor ve bu boşuna bir övünme değil.
Özellikle çikolatalı profiterol çok iyi. Zaten yemeklerin kötü olması zor. Can’ın başında Demokles’in kılıcı gibi eleştirmen, yemek yazarı bir baba Artun Ünsal var!
Hafta başında bizim ‘Kırk kadın gazeteci’ grubumuz da ikinci büyük buluşmasını Mest’te yapıyor. Yemekler tüm ekibe sürpriz olacak. Toplu yemek, parti izlenimlerimi de yazacağım tabii...

Şarap şişelerini kırıp atarız

Someliyelik mesleğinin gastronomi ve turizm sektöründeki önemini vurgulamak, genç yetenekleri keşfetmek amacıyla International Wine and Spirits Academy’de (IWSA) düzenlenen ‘8. Türkiye Sommelier Yarışması’ hafta başında sonuçlandı.
Yarışmanın birincisi Sunset Restoran’dan Mustafa Zorluoğlu, 30 yaş altı galibi ise Ulus 29’un someliyesi Alp Açık oldu.
2008 yılında Avrupa’nın en iyi someliyesi seçilen, Londra yakınlarında Bray kasabasında bulunan üç Michelin yıldızlı Fat Duck’ın baş someliyesi İsa Bal da yarışmanın jüri üyeleri arasındaydı.
Bal salı akşamı IWSA’de ‘Wine&Dine’ İsa Bal ile sıra dışı Chardonnay’ler adlı bir atölye çalışması düzenledi.

Bal, dünyanın çeşitli ülkelerinden örneklerle beyaz üzümlerin kraliçesi denilen Chardonnay’lerin özelliklerini anlattı. Murat Bozok’un çok lezzetli yemekleri eşliğinde farklı ülke ve üreticilerin şaraplarını tattık.
Bal o akşam şarap dünyasında olan bitene dair ilginç anılarını da paylaştı.
Fat Duck’ta çok pahalı bir şarap açtıklarında şişesini mutlaka kırıp çöpe öyle atıyorlarmış.
“Değerli bir şarabın boş şişesi bile en az 200 lira ediyor.
Belli olmaz o şişe bir süre sonra dolu olarak bizim önümüze bile
gelir” diyor.

Dünya Burger günü

İster insanlarla, ister kavramlarla, ister yiyeceklerle ilgili olsun kutlamalar, özel günler tüm dünyada seviliyor ve ilgi görüyor.
Burger tutkunları için de 28 Mayıs Dünya Burger Günü ilan edilmiş.
Hellmann’s Burger Day İstanbul’un hamburgeriyle öne çıkan farklı mekanlarında yapılacak etkinliklerle kutlanacak.
Any Arnavutköy, Burger House, Burger Lab, Bosnjak Karaköy, Heisenberg, Ragione, Black Angus, Gran gibi mekanlarda burger çeşitleri, patates kızartması ve özel lezzetlerinin yanı sıra, indirimler ve sürpriz etkinlikler de var.
Any Arnavutköy’de güne özel kurulacak “Sauce LAB” bölümünde ünlü şef Gabriele Sponza hazır soslara farklı yorumlar katarak onları daha özel hale getirecekmiş. İyi bir burger, köftesi kadar mayonez, ketçap ve hardalıyla da fark yaratır.
Burger Savaşları, Sosyal Burger seçimi ise Karaköy Burger Lab’de yapılacak.
Tüm burger severlere 28 Mayıs’ta keyifli ve bol lezzetli bir gün geçirmelerini dileyelim.
Burger tutkunlarına bir öneri de benden... Ertesi günü etsiz sadece sebzeyle geçirirseniz, biraz da yürüyüş yaparsanız suçluluk duymanıza da gerek kalmaz...