Başka bir bayram başka bir tatil mümkün

1774 Kazdağı Termal Otel

Kuzey Ege’yi iyi bildiğimi düşünürdüm ama nedense Güre’yi hep pas geçmişim.
Geçen hafta sonu bir arkadaşımızın tavsiyesiyle 1774 Kazdağı Termal Butik Otel’e gittik.
Balıkesirli bir avukat olan Hasan Demiraslan, çok yoğun çalışarak geçirdiği 20 yılın ardından daha sakin yaşam hayaliyle 1 yıl kadar önce Kaz Dağları’nın eteklerinde, dağın en yüksek tepesinin adını verdiği bu termal oteli açmış.
25 odalı butik otel, sıcacık bir aile işletmesi. Gençlerden oluşan profesyonel bir ekip var ama eşi Tülay Hanım, heyecan içinde üniversite sınav sonuçlarını bekleyen kızları Elif ve iyi bir turizmci olmaya şimdiden aday küçük oğulları desteklerini esirgemiyor.
Otelin açık havuzu ve alt katında iki de termal havuzu bulunuyor. Beş süit odanın da özel hamamı var.

Çocukluğumda aile büyükleri Bursa ya da Gönen’de termal otellere giderdi, bazen biz de eşlik ederdik. Bu kez temizliği, hijyeni ve havuz saatlerinin odalara özel ayarlanması gibi detaylar sayesinde termal kültürünü çok daha fazla sevdim. Hasan Bey bize gönüllü rehberlik yapıp küçük bir Güre turu da yaptırdı.
Önce Kazdağı Müzesi’ni dolaştık. Bölgeyi tarihiyle, arkeolojik eserleriyle, mitolojisiyle, kültürüyle geçmişten bugüne anlatan bu özel müzeyi Uğur ve Murat Bostancıoğlu kardeşler 7 yıl önce babalarının anısına açmış.
Ardından bölgenin en özel köylerinden olan Kavurmacılar’ın tepelerinde kekik topladık.
Sonra da muhteşem Edremit Koyu manzarasına karşı modern dokunuşlu Taş Kahve’de soluklandık.
Kaptan Ercan Işıklı önce bölgeye âşık olup köyden taş bir ev almış, sonra da eşiyle burada yaşamaya karar vermiş. Kahvenin yanındaki evleri de alıp Inn Han adlı dört odalı bir pansiyon açmışlar.

Dünyanın oksijeni en bol ikinci bölgesinde geç uyanmak mümkün mü, sabah erkenden kalkıp Güre’ye de indik.
Kilometrelerce uzanan iki tarafı ağaçlık yürüyüş yolunda sabah sporumuzu yaptık.
Sonra sıra odalara servis sabah kahvaltısına geldi. Peynirden zeytine, zeytinyağından tereyağına sadece yöresel ve mevsiminde ürünlere yer verdikleri sabah kahvaltısını balkonda yaptık.
Kahvaltı da, hava durumuna göre bahçede veya terasta servis edilen akşam yemekleri de çok başarılı.
Aklınızda bulunsun, farklı
bir tatil seçeneği sunan bu tesis yıl boyunca açık.

Zafer Sarmaşık

Yarımadaya adını veren Gelibolu doğasıyla, çok kültürlü geçmişi ve vakur duruşuyla farklı bir kasaba.
Hayalim, yavaş şehir olması, sardalye tuzlu balık ve peynir helvası gibi ürünleriyle coğrafi işaret alması. Bir de tarihi boyunca ev sahipliği yaptığı farklı kültürlerin sentezi mutfağına özgü yemekleri sunan restoranları olması.
Temmuz başında gittiğimde birinin gerçekleştiğini gördüm. Gelibolu peynir helvasını Türkiye sahnesine çıkaran 70 yıllık aile geleneğini yaşatan Zafer Batır’ın oğulları Burak ve Berk Batır kardeşler bu eksikliğe el atmış.

Yaz başında Gelibolu’nun yeni yerleşim bölgesi Sarmaşıklı’da peynir helvası, yoğurt, dondurma gibi kendi yaptıkları ürünlerin yanı sıra yöre mutfağına özgü lezzetleri de sunacakları bir şube açmışlar. Sadece evlerde yapılan, genç kuşakların unuttuğu Gelibolu mantısı, ciğer sarma, akıtma gibi geleneksel yemeklerimizi yapacaklar. Ancak bu özel yemeklerin yapımı çok zahmetli olduğu için 1-2 gün önceden haber verip kaç kişi gelineceğini söylemek gerekiyor. Ama Gelibolu mantısı sürekli bulunuyor.
Süt tarhanalı içle hazırlanan, fırında kızartılan, tavuk suyuyla haşlanan, üzerine tavuk eti konarak yenen bayramlarımızın vazgeçilmez yemeği mantıda babaannemin elinin tadını yakaladım.
Menüde kahvaltı, köfte, su böreği ve hamburger gibi çeşitler de var. Bir fırsatını bulup yolunuzu Gelibolu’ya düşürün derim.
Tarihin de tadını çıkarın.

Denizden...

Günümüz yemek programlarının ünlü “Masterchef”i Mehmet Yalçınkaya’yla 5 yıl kadar önce şefliğini üstlendiği otelin restoranında tanışmıştım. Deniz ürünlerini ve balıkları yorumladığı tabakların sunumunu ve lezzetini çok beğenmiştim.
Geçen hafta sonu da Cunda’da yazdığı yemek kitabının tanıtımı için düzenlenen etkinlikte gördüm. “Denizden” adını koyduğu kitabında uzmanlık alanı olan deniz ürünleri ve balık yemekleri tariflerine yer vermiş.

Hem yapımı kolay hem de yaratıcı 84 tarif anlaşılır bir dille yazılmış.
Ben en kısa zamanda ‘balık tacı’ adını verdiği balık köftesini, ‘kızılcık tarhanalı levreği’, ‘mercan herse’yi ve Çanakkale adını verdiği terbiyeli patlıcanlı minekop’u deneyeceğim.
Mehmet Yalçınkaya balığın iade-i itibarının yanı sıra evlerde daha çok deniz ürünleri kullanılmasını, balık pişirilmesini sağlamayı amaçladığını söylüyor.
Denizlerimizi doğru kullanarak, daha az kirleterek şefin beklentisini, balıkların evlere dönmesini sağlayabiliriz.
Unutmayalım, denizler bize küstü, zor bir dönemden geçiyoruz...

Kanyon Ofis’e sanat dokunuşu

Uluslararası yeşil bina sertifikası BREEAM’in en yüksek derecesine Türkiye’de hak kazanan ilk ofis binası olan Kanyon Ofis’in lobisi, Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından yeniden tasarlanmış.
Bir buluşma ve yaşam alanı olarak da kullanılabilecek şekilde düzenlenen lobi alanını hafta içi Eczacıbaşı Topluluğu CEO’su Atalay Gümrah ve Yatırım Ofisi Başkanı Bülent Kozlu’nun ev sahipliğinde dolaştık. 
Kapıdan girenleri dünyaca ünlü iki sanatçı Olafur Eliasson’un “Birçok Geleceğin Varışı”, “Kaybolmakta Olan Zamanın Şekli” ve Sarah Morris’in “Sound Graph” adlı serisinden mekâna özel üretilen “Mülkiyet Bir Telafi Olarak Görülmeli” yapıtları karşılıyor.
Üçü de çok etkileyici, insan önlerinden uzun süre ayrılamıyor.