Paylaş
MUAMMER ELVEREN - AHMET KAYA'NIN SÜRGÜN HİKAYESİ / FOTO GALERİ
KÜRTÇE ŞARKI SÖYLENENE KADAR
Anlatayım…
Katafalka konduğunda, cenazesinde ve öldükten üç yıl sonra Paris’te yapılan anıt mezarının açılış töreninde Hürriyet gazetesi temsilcisi olarak hazır bulundum.
Cenazesi 18 Kasım 2000 tarihinde Kürt Enstitüsü’nde katafalka konduğunda Enstitü’ye alınan ve aralarında Mehdi Zana’nın da bulunduğu bir grup, Kaya’nın tabutu önünde sırayla saygı duruşunda bulundu ve açılan taziye defterine hislerini yazdı. Sanatçının eşi Gülten Kaya ve kızı Melisa tabutun önünde gözyaşlarını tutamıyordu.
Kaya’nın cenazesi Avrupa’nın çeşitli kentlerinden gelen kalabalık bir kortejle Yılmaz Güney’in de gömüldüğü Paris’teki tarihi Pere Lachaise mezarlığına defnedildi. Gülten Kaya çok duygulu bir konuşma yaptı: “Ahmet Kaya’nın en büyük özlemi Türkiye’ye dönmekti. Bu özlem içerisinde onu uğurladık. Ülkesine, Türkiye’ye küsmüştü. Bunun için burada kalması gerekiyordu, Türkiye’nin radyo-televizyonlarında Kürtçe şarkılar söylenene kadar mezarının burada kalmasını istiyorum”
Şimdi ise, TRT’nin Kürtçe yayın yapan bir kanalı bile var. Yani Gülten Hanım’ın ‘Kürtçe şarkılar söylenene kadar’ diye dile getirdiği isteği gerçekleşmiş oldu. Ancak Gülten Kaya, 20 Kasım 2013 akşamı CNN Türk televizyonunda yayınlanan 5N1K programına bağlanıp “Ahmet Kaya nerede olursa olsun, tarihe not düşülmüştür. Bir daha bu ayıbın kimseye yapılmaması adına tarihi değiştirmemek gerekiyor diye düşünüyorum. Bu ülke yeter ki ayıplarıyla yüzleşsin. Ahmet Kaya şimdilik sürgünde kalacak” açıklamasını yaparak henüz bu konuda kararsız olduğunun sinyalini verdi.
HAKSIZLIK TELAFİ EDİLSİN
Ahmet Kaya ile ölmeden bir süre önce görüşmüştüm. Kaya bu görüşmede bana kelimesi kelimesine şöyle demişti: “Ben Kürt asıllı bir Türk vatandaşıyım. PKK adlı örgüte yardım ve yataklık ettiğim iddia edilerek 3 yıl 9 ay cezaya çarptırılıyorum. Bu aşamada iç hukuk yollarının hiç tıkanmamasını ve benimle ilgili bu haksızlığın telafi edilmesini diliyorum. Yargıtay’a başvuracağım. Profesyonel müzik hayatım boyunca yasal ya da yasa dışı hiçbir siyasi parti ya da örgüte üye olmadım, olamam da, çünkü sanat, disiplin kaldırmayacak kadar özgürdür ve bütün parti ve örgütler üstü bir disipline sahiptir.”
SÜRGÜN ACISI
İşte bu duygularını hatırladıkça, hep şunu düşündüm… O günlerde Ahmet Kaya’ya ‘Türkiye’ye dönersen yargılanmayacaksın’ garantisi verilseydi, ertesi gün Türkiye’ye dönerdi. Ve belki bu nedenle hayatının son dönemlerinde yoğun olarak yaşadığı ‘sürgün acısı’ yüreğine oturmaz ve hala aramızda olurdu.
Çünkü çeşitli insan hakları toplantılarında, Fransa Ulusal Meclisi ve Sorbonne Üniversitesinde yapılan Kürt konferanslarında gördüğüm Ahmet Kaya, Fransa’da bulunmaktan ve ismi kullanılarak sağa, sola götürülmekten mutlu değildi ve hep üzgündü. Gerçekten de hiçbir toplantıda yüzünün güldüğünü hatırlamıyorum.
MEZARI, ONUN YAŞAM HİKAYESİ
Anıt mezarının mermerlerine işlenen motif ve yazılar da, Kaya’nın Türkiye’ye dönme arzusunu doğruluyordu.
Ahmet Kaya’ya, Türkiye’de ‘Marmara mermeri’ kullanılarak hazırlanan ‘anıt mezar’, ölümünden üç yıl sonra ünlülerin yattığı Pere-Lachaise mezarlığında törenle açıldı. Sanatçının eşi Gülten Kaya ‘Ahmet Kaya’nın evi’ adı verilen anıt mezarın sanatçının hak ettiği huzuru bulabilmesini sağlayacak bir yatak olarak düşünüldüğünü söyledi. Ahmet Kaya’nın portresi kazınan mezarın mermerleri en sevdiği çiçeklerle, kardelenlerle işlendi. Mermerin üst kısmına 'Hoşça kal sevgili ülkem' yazıldı.
Mezarı, adeta onun yaşamının bir özeti olarak şekillendirildi. Doğduğu topraklar, Mezopotamya’nın güneşi, Ege’nin nazar boncuğu, Kastamonu yazmasından bir selvi ağacı, içine doğduğu kültürün silueti ile birlikte, dostlarıyla yakmayı özlediği bacağı kırık mangalı, en çok sevdiği insanların insafına bıraktığı şehir İstanbul’un silueti, öksüz bıraktığı enstrümanları mezar taşının üzerine işlendi.
Yine bu toprakların müziğinde kullanılan aletlerden bir seçki ve ayrıca müziğin evrenselliğine inandığı için bağlamasının yanı başına piyanosu da mermer üzerinde yer aldı.
anıt mezarın üzerine Ahmet Kaya’nın yıllar önce söylediği“Tarifi imkânsız acılar içindeyim. Gurbette akşam oldu yine rüzgâr peşindeyim. Yurdumdan uzak yağmurlar içindeyim, akşam oldu, sürgün susuyor” dizeleri kazındı.
MEZARI TÜRKİYE’YE NAKLEDİLECEK Mİ?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 20 Kasım 2013 akşamı Murat Akgün’ün yönettiği “Gündem Özel” programında ‘ailesi isterse Ahmet Kaya’nın naaşı Türkiye’ye getirilebilir’ sinyalini verirken şöyle konuştu “Merhum Ahmet Kaya ile ilgili ailesine bir nakli yapılması gerekiyorsa bu konuda biz varız, buna hazırız dedik. Belki buradan gidişi çok farklıydı ama şu anda da dönüşü kesinlikle bizim açımızdan kolaydır. Biz bunun için üzerimize düşeni yerine getirmeye hazırız dedik.”
Başbakan Erdoğan daha önce de, 23 Şubat 2009 günü, Diyarbakır mitingi dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevaplarken, “Ertuğrul Günay Bey'e dedim. Ahmet Kaya'nın eşiyle bir görüş. Eğer kabrini buraya taşımak isterlerse aldıralım. Olumlu bir yaklaşım söz konusu... Belediye Başkanlığı'ndan Ahmet'le tanışırım. Sağ olsun hangi programa davet etsem gelmiştir. Ücret talep etmemiştir” açıklamasını yapmıştı.
Paris'e resmi bir ziyaret için giden Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış da, 21 Şubat 2013 tarihinde Yılmaz Güney ile Ahmet Kaya’nın kabirlerini ziyaret ederken Kaya ailesinin izin vermesi halinde mezarının Türkiye'ye taşınabileceğini söyledi. Bağış, “Ahmet Kaya, Sayın Başbakanımızı Pınarhisar Cezaevi'ne Şafak Türküsü ile uğurlamıştı. Cumhuriyetin 75’inci yıl konserinde ikisi de özgürlüklerin kısıtlanmadığı bir Cumhuriyet vurgusu yapmışlardı. Başbakanımızın o zaman kimsenin kimseye yan gözle bakmadığı bir Cumhuriyet arzusunu hamdolsun milletimiz sahiplendi. Ahmet Kaya'nın artık şarkı söyleyenlerin, şiir okuyanların tutuklanmayacağı Cumhuriyetlerde buluşma temennisini milletimiz unutmadı” dedi.
MEZARI PARİS’TE KALACAK
Ahmet Kaya, bu ülkenin yetiştirdiği önemli sanatçılarından biriydi. Türkiye’den ayrılışı, ‘Sürgün Yeri’ dediği Paris’te son günlerini yaşayışı acı dolu bir süreçti. O bu süreç içinde haksızlığa uğradığını, anlaşılamadığını ve ülkesini çok özlediğini söylüyordu.
Evet, Ahmet Kaya’nın Türkiye’ye getirilmesiyle ilgili notlarım böyle. Bütün bu açıklamalara rağmen Gülten Hanım halen “Ahmet Kaya şimdilik sürgünde kalacak” diyorsa, sanıyorum Yılmaz Güney gibi Ahmet Kaya’nın mezarı da Paris’te kalacak. Bunu yazmamın nedeni var ama şimdilik “Öyle hissediyorum” demekle yetineceğim.
Paylaş