Paylaş
İlk günlerde Esen’e anketlerde ezici bir çoğunlukla destek veren halkımız arasında paparazziye hak verme eğilimi artıyor...
Kavgayı tetikleyen eğer Esen’in eski sevgilisi şebnem Ferah’ı Tuna Kiremitçi ile el ele görmesiyse bu işten en zararlı çıkacak kişi bence Radikal köşe yazarı Yıldırım Türker’dir.
O nasıl duygusal bir savunmaydı öyle. Esen’in saldırma nedenini öyle acıklı anlatmış ki, o yazıyı kim okusa gece magazinci avına çıkar. Bir de 40 kişilik kameralı bir grup Esen’in peşine düştü diyordu! (Bütün basındaki gececi muhabirleri toplasak 20’yi geçmez) Bu noktada Türker’e ‘objektif yazar nasıl olunur’u izah etmeme gerek yok herhalde. Bence bu vakada gazetecilik anlamında hakkıyla işini yapan yine magazinciler oldu. Her iki tarafa da söz verdiler, hatta Esen’in haklı olduğu noktaları öne çıkardılar ve hepsinden önemlisi özeleştiri yaptılar.
Bu işten en karlı çıkan ise köşe yazarları oldu. Yine bildik bir dilde magazincileri aşağılayıp tribüne oynadılar, çok okundular.
Ya hepiniz magazin yazıyorsunuz, kimi kandırıyorsunuz! ıddia ediyorum köşe yazarlarının ele aldıkları konuların istatistiği çıkarılsa eminim yüzde 50’den fazlası magazin mevzularıdır. Kürt açılımında bile Hülya Avşar’ı tartışıyorsunuz haftalardır yahu!
Peki, niye her seferinde “Vurun kahpeye” hesabı sadece magazin tartışılır medyada?
Spor medyasında dönen kirli ilişkiler, siyasetteki çıkar ilişkileri neden genel basın ahlaki içinde tartışılmaz?
Her neyse mevzu uzadı.
Özetle, Timuçin Esen vakasında durum, tıpkı Akira Kurosawa’nın bir çiftle haydut arasında geçen aşk-ihanet-cinayet öyküsünün dört farklı yorumla anlattığı “Rashomon” filmindeki gibi. Tam anlamıyla kim haklı, kim haksız net değil.
Herkes haklı ve herkesin bir hatası var.
Gelelim Türker’in ev ödevine: Önce “Rashomon”u DVD’ne tak, sonra magazin muhabirleriyle konuş, Esen ve saz arkadaşlarının attığı yumrukları izle, sonra o yazıyı tekrar yaz.
Fedon’la neden sadece yazın röportaj yapılır
Timuçin Esen vakasından sonra magazinciler özeleştiri yapıyor demiştim. Daha da fazlası yapılıyor. Günaydın’dan şirin Sever “şu klişe magazin jargonunu da bıraksak artık” diye yazdı.
Evet, magazinin yazı dilinde sürüyle klişe var. Bizim müdür de sürekli uyarıyor ama kaçıyor işte... Ben mesela geçenlerde bir filme “Görücüye çıkıyor” başlığı attıyordum az daha.
Klişelerden kurtulmak hakikaten zor. Bu kurtuluş savaşında benim de bir katkım olsun. ışte görüldüğü ilk yerde yok edilmesi gereken klişeler:
Ünlüler kervanına katıldı... (Nasıl bir kervandır bu, nereye gider bilen var mı?)
Ayşe’nin göğüs dekoltesi yürekleri hoplattı... (Bir sonraki aşama kalp krizi midir?)
Sanat hayatınıza nasıl başladınız?..
(Karşısındaki 40 yıllık bir duayen olsa da fark etmez. Dersini çalışmayan muhabir, röportajda tıkandığı noktada bu soruya sarılır.)
Sosyetenin ünlü siması... (Ünlü olmayan sosyete var mı)
Ahmet Bey ve zarif eşi (Belki kadın çirkefin teki.)
Seviyeli bir ilişki yaşıyorlar... (Yatakta bile birbirlerine ‘siz’ diye mi sesleniyorlar?)
Bir de “Fedon+yaz insanı” klişesi var. Magazin basını Fedon’u niye yazın hatırlar? Neden her yaz Fedon ile teknede röportaj yapılır. Fedon’un niye kışın haberi çıkmaz?
Doğuştan bronz tenli olduğu için mi?
Tuna Kiremitçi Fotomaç okuyor
Eğer Ekşisözlük’teki iddia doğruysa Tuna Kiremitçi geçenlerde Cihangir’de bir marketten alışveriş yaparken Radikal ve Fotomaç gazeteleri almış.
ıddianın en ilgi çekici bölümü ise Kiremitçi, Fotomaç gazetesini, Radikal’in arasına sıkıştırmış.
ışte entel insanın kaygılarına güzel bir örnek. Harbiden de Tuna Kiremitçi’nin bir elinde ekmek diğerinde Fotomaç gazetesiyle Cihangir’de dolaşması tuhaf kaçıyor değil mi? şöyle bir sahne canlandırın kafanızda: Aşk romanlarının yakışıklı yazarı, bir kafede açıyor Fotomaç’ı iddaa ya da at yarışı oynuyor. Fonda da şebnem Ferah’ın “Sil Baştan”ı çalıyor.
Böyle bir hareket yapsa benim gözümde büyür söyleyim.
Paylaş