Paylaş
Reis Çelik’in “Işıklar Sönmesin” filmi, Uğur Yücel’in “Yazı Tura”sı, Yeşim Ustaoğlu’nun “Güneşe Yolculuk”u, Handan İpekçi’nin “Büyük Adam Küçük Aşk”ı gibi bazı denemeler oldu. Ama onlar da ana sorunun kıyısında daireler çizdiler, sembolik göndermeler yapmaktan öteye geçemediler ve hiçbiri resmi ideolojiyi tam karşısına alamadı.
Mahsun Kırmızıgül’ün “Güneşi Gördüm” filmi Yılmaz Güney’in bıraktığı mirasa sahip çıkma konusunda bu filmlerden bir adım önde.
Mahsun’un “Alem Buysa Kral Benim” şarkısıyla başlayan, Televole ekseninde devam eden, risottoyu lahmacuna tercih ederek evrim geçiren sanat serüvenini düşündüğüm de daha da şaşırıyorum. Evet, Mahsun, tüm Kürt ve sol entelijensiyasını geride bırakarak Güney’in mirasının varisi oldu.
Mayınların arasında, doğuda bir sınır köyünde başlayan “Güneşi Gördüm”, zorunlu göç uygulaması nedeniyle köylerinden ayrılmak zorunda kalan ailelerin dramını etkileyici bir dille anlatıyor.
Kırmızıgül, melodrama çok yüklendiği yönünde eleştiriler aldı. Evet, haklılar ama bence Mahsun da haklı. Çünkü melodram bu toprakların ortak dili. Sokaktaki vatandaşa bir şeylerin değişmesi gerektiğini ancak böyle anlatabilirsiniz.
Bir oğlu terörist diğer oğlu da asker olan bir babanın yaşadığı trajediyi yürekleri yakarcasına anlatırsanız bazı şeyler değişebilir.
Bu noktada daha önce basına hiç yansımamış bir bilgi vereyim: Aslında Mahsun daha da sert bir film çekti. Cannes Film Festivali’ne katılmak için gönderdiği farklı montaja sahip film daha siyasiydi. Ancak Mahsun, Cannes vizesi alamayınca birçok sahneyi filmden çıkardı. Belki de böylesi daha hayırlı oldu. Ortaya daha dengeli ve objektif bir yapım çıktı. Umarım bazıları bu filmden ders çıkarır.
Akademi üyelerini açıklıyorum
Biraz gündem dışı bir bilgi olacak ama The Hollywood Reporter dergisi, çoğumuzun merak ettiği Akademi üyelerinin kimlerden oluştuğunu açıkladı. 5810 Akademi üyesinin 1222 kişisi oyunculardan oluşuyor. Oyuncuları sırasıyla 462 yapımcı, 436 üretici yapımcı, 411 ses teknisyeni, 388 sinema yazarı, 375 yönetmen, 373 sanat yönetmeni, 370 halkla ilişkiler uzmanı, 335 kısa film ve animasyon yönetmeni, 272 görsel efekt uzmanı, 249 genel üye, 233 müzisyen, 227 kurgucu, 197 görüntü yönetmeni, 145 belgeselci, 115 makyaj uzmanı ve saç stilisti takip ediyor. Jüri böylesine geniş ve farklı alanlardan oluşunca haliyle ödüllere de kimse itiraz etmiyor.
Gay’lerin yeni ikonu
“Güneşi Gördüm” filminin en ilginç özelliklerinden biri de gay Kadri’nin öyküsüydü... Aslında bu yan öykü filmin en büyük dezavantajıydı. Mahsun, Kadri’nin öyküsünü uzun uzadıya anlattıkça ana temadan uzaklaştı, filmini zor toparladı ama ortaya eşcinsellerin haklarını da savunan bir yapıt çıktı. Ben gay’lerin haklarını bu kadar cesurca savunan, cinsel ayrımcılığa karşı sert söylemleri olan başka bir yerli film daha önce hiç izlemedim. Bakalım eşcinseller, Mahsun’un gay açılımı hakkında ne diyecek. Gay barlarda sahne almak dışında fazla bir icraatı olmayan Hande Yener eğer geçtiğimiz yıl ‘gay ikonu’ seçildiyse Mahsun bu filmiyle tüm zamanların ‘gay ikonu’ olmalı.
Cem Yılmaz, Şahan’a pusu kurdu
FİDA Film ve CMYLMZ Fikir Sanat, 2009’un kasım ve 2010’un şubat aylarında iki film vizyona sokacaklarını açıkladılar. Yani Cem Yılmaz ilk film bu yaz başı, ikincisini ise büyük ihtimalle kasım sonrası çekecek. Tabii bu açıklamayı yaparlarken bir taahhütte bulunmuyorlar! Ancak Yılmaz’ın düşük bütçeli yapımlara imza atacağı konuşuluyor. Filmlerden birinin 2010’un şubat ayında vizyona girmesi ise polemik yaratacak gibi. Şahan Gökbakar’ın bu yaz çekeceği “Recep İvedik 3”ün muhtemel vizyon tarihi de 2010’un şubat ayı. Gökbakar daha önceki iki filmini de şubat ayında vizyona sokmuştu. 2010 büyük bir kapışmaya sahne olacak galiba!
Paylaş