I. Dünya Savaşı gazisi Alman Johan Jambor, Polonyalı bir rahibe, savaş sırasında bacağından ve cinsel organından yaralanan Hitler’in tek testisli olduğunu gördüğünü anlatmış. Rahip amca da Jambor öldükten tam 23 yıl sonra bu tarihi gerçeği açıklamış...
Bild gazetesinde yayınlanan bu haber bizde de en çok okunanlar arasında yer aldı.
Ne haber ama!Â
"Hitler tek testisiyle dünyaya meydan okudu, ya iki testisli olsaydı" dememizi mi bekliyorlar? Ya da 6 milyon Yahudi’yi katletmesinin sebepleri arasında tek testisli olmanın yarattığı kompleksin etkisi olduğuna mı inanmamızı istiyorlar?
Batıda Hitler’e dair bu tip alaycı haberler çok sevilir. Filistin’de ise evlerde Yaser Arafat’ın yanına Hitler’in resmi konulur.
"Bırakın adama çamur atmayı. Tek başına Amerika ve Rusya’ya kafa tuttu, sonuna kadar direndi. Korkaklar oturduğu yerden konuşmasın."
"Adam gibi adam. Ne var da Hitler’e kızıyorlar anlamıyorum. Adam ülkesi için yaptı her şeyi."
Her ne kadar bu yorumlar, geyik muhabbeti olsa da Salvador Dali gibi bir dahi de Hitler’i sevebiliyor.
Tüm dünyada yasaklanan Hitler’in kitabı "Kavgam"ın daha düne kadar Türkiye’de ’en çok satanlar’ listesinde yer alması da bir rastlantı olmasa gerek.
İnsanoğlu garip bir varlık. Milyonlarca insanı katleden bir caniyi bile sevebiliyor. Çünkü güce tapıyor. En çok da bu korkutuyor.
Lezbiyen Müslüman aranıyor
Ben değil, İsveç’te, Stockholm Üniversitesi’nde "Cinsiyet Çalışmaları" okuyan Anna Blomqvist adında bir öğrenci arkadaş arıyor.
Anna, Müslüman kültürde yaşayan lezbiyenlerle ilgili bir belgesel çekmek istiyor ve derdini de şöyle özetliyor: "Bu konuyu seçmemizin nedeni, batı dünyasında İslam’ın üzücü bir şekilde sürekli olarak kadının ve eşcinsellerin ezilmesiyle birlikte anılmasıdır. Biz bu konuyu araştırmak ve bu durumun Türkiye’de kendilerini lezbiyen olarak tanımlayan kadınlar için nasıl olduğunu anlamak istiyoruz... Temel olarak yapmak istediğimiz şey, bu kişileri, onların kendi günlük hayatlarında, okulda, işte, evde ve sosyal aktivitelerde gözlemlemek."
Bizde niye bu tarz belgeseller çekilmez mevzusuna hiç girmeyeceğim çünkü daha rahmetli Atıf Yılmaz’ın 20 yıl önce çektiği kadınsal mevzulara dair sembolik filmlerin bile üstüne çıkan olmadı.
En iyisi Anna çeksin, biz de "Elin gavuru ülkemizi nasıl göstermiş, vay vicdansız" deriz!
Eğer aradığınız sağlam bir yerli komedi ise Muro ve A.R.O.G’u bekleyin.
"Osmanlı Cumhuriyet"i dram mı, komedi mi belli değil. Belli olan tek şey, Gani Müjde’nin dram ve komediyi harmanlamak gibi zor bir işin altından kalkamamış olması.
Dram ve komediyi birleştirmek sinemada en zor iştir. Birleştirirseniz "Muhsin Bey", "Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni" gibi başyapıtlar ortaya çıkar.
Harmanlama işleminde kıvamı tutturamazsanız her şey fiyaskoya dönüşür. Ortası yoktur.
Keşke Gani Müjde, "Dram çektim" deseydi. O zaman belki kendini kurtarırdı. Ama o bu sefer de film batardı.
"Osmanlı Cumhuriyeti"nde güldüğünüz espri sayısı 4-5’i geçmiyor. Geriye ise son dönemde yükselişe geçen milliyetçi, ulusalcı duyguları okşayan, ilkokul kompozisyonları tadında, öğreten adam, mesajları kalıyor.
Şimdi herkes "Osmanlı Cumhuriyeti"ni eleştirecek ve aradan hiç de hak etmediği halde "Destere" sıyrılacak.
"Recep İvedik"te küfür vardı diyenler bu filmi hiç izlemesin.
Çünkü "Recep İvedik", "Destere"nin yanında Susam Sokağı kadar masum kalır.