Roberto Carlos, İngiltere Milli Futbol Takımı’nın yeni teknik direktörü Fabio Capello’ya "David Beckham’ı takıma almalısın" tavsiyesinde bulununca Beckham, Carlos’a telefon açmış. Şimdi bu konuşmayı dinliyoruz.
Beckham: Teşekkürler Carlos.
Carlos: Önemli değil.
Beckham: ABD tımarhane gibi. Futboldan anlamıyorlar.
Carlos: Fener’e gel ilah olursun.Burada herkes deli gibi futbol seviyor. Şampiyonlar Ligi’nde devam ediyoruz. Sen de devler liginde kendine gelirsin.
Beckham: Bunlar bana çok para verdi, bırakmazlar. Keşke izin alabilsem de gelebilsem.
Şok gazetesindeki arkadaşlar, böyle bir haber yapmışlar. Hele "Sen de devler liginde kendine gelirsin" bölümü yok mu, orası çok komik. Dünyada bu tür asparagas haberlerin en güzel örneğini şu an yayında olmayan Weekly World News gazetesi yapmıştı.
Bu gazetenin "Hesap ödenmeyince doktor ayırdığı siyam ikizlerini geri dikti", "Fidel Castro’yu uzaylılar iyileştiriyor" gibi müthiş asparagas haberleri hálá dilden dile dolaşır. Ülkemizde de ’sadece’ bu tür haberler yapan bir bulvar gazete yayınlansa fena olmaz.
Dersimiz magazin
"İlk kez burada açıklıyorum; erkek arkadaşımla arama sahne hayatımın girmesini istemediğim için sahneyi bırakıyorum... Sadettin Bey’le ilişkimiz 2007’ye damga vurdu... Helin’in estetik yaptırdığı doğru. İleride sarkan bir yerim olduğunda düzelttirebilirim... Sanatçı olmasam önemli bir işadamının sekreteri olmayı çok isterdim..."
Bu açıklamalar Hülya Avşar’a ait ve magazin eklerinde geniş yer aldı.
Avşar bu açıklamaları nerede yaptı?
Bir TV programında mı? Hayır. Basın toplantısında mı? Yine hayır.
Avşar bu açıklamaları Sarıyer Doğa Koleji’nde düzenlenen söyleşide yaptı. Küçük öğrenciler sordu, Avşar da yanıtladı.
Peki, öğrenciler bu söyleşiden ne tür faydalı bilgiler edindi?
İleride sarkan yerleri olursa estetik yaptıracaklarını, Hülya Abla’nın Sadettin Abi’yi çok sevdiği için sahnelere veda ettiğini...
Şimdi kime kızmalı; okulu kadın programına çeviren müdüre mi, yoksa karşısındakilerin küçük öğrenciler olduğunu unutan Avşar’a mı? Belki de hiçbirine...
Okan’ı kimse geçemez
Okan Bayülgen, "Ara verdiğim iyi oldu, artık canım istediğinde Vefa Bozacısı’na gidebiliyorum. Ama benim ’Makina’mın yanına kimse yaklaşamadı... ’Makina’ olmayınca seyirci de erken uyumaya başladı" dedi.
Okan’ın söylediklerinin hepsi doğru ama keşke bunları kendisi söylemeseydi.
Starlarımız arada böyle büyük konuşmayı seviyor.
Ancak bazen ego yapayım derken de çuvallıyorlar.
Okan şu anda "Makina"nın yerine yayına gelen "Hacıyatmaz"ın yapımcısı değil mi? "Benim ’Makina’ma kimse yaklaşamadı" diyerek bir anlamda yapımcı olarak bu işi kıvıramadığını deklare etmiş olmuyor mu?
n "Maçtan önce 15 dakika döveceksin, ağzını burnunu kıracaksın. Yoksa verimli olamıyor."
(Binbir Gece dizisinde Ali Kemal, uzun süredir sevişemediği karısına derdini anlatırken...)
n Selahattin Duman (Vatan Gazetesi yazarı): "Elif Şafak’ın son romanını (Siyah Süt) okumak için gazetece büyük mücadele veriyoruz. Ben ilk 8 sayfadan sonra dağıldım. Zaten kitabı da Reha Muhtar’dan ödünç almıştım. O da illa ki benimle yarışacak ya! "Zor okunuyor" dediğimde "Ver bana. Ben çabucak okuyayım" dedi. Bir hafta geçti. Sadece kapağı okumuş. Ama çok etkilenmiş."