Daha önce “İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olmasına kaldı dokuz ay. Ortada proje yok” demiştim. Şimdi kaldı beş ay.
En son kabul edilen 281 projeden sadece 60’ı tamamlanmıştı. İstanbul proje açısından en fakir şehirler arasında gösteriliyordu. Vallahi Emrah Yücel’in “İstanbul on My Mind” filmini eleştirdiğime bile pişmanım artık. Üstelik ortada para da var. Devlet 2010 Ajansı’na proje üretmesi için 805 milyon liralık bütçe ayırdı. Bu parayla en başta müzelerimizin ve tarihi mekânlarımızın elden geçirilmesi gerekiyordu. 2010 Ajansı ve Kültür Bakanlığı bu işi çok iyi yürütüyor, orada sorun yok. Sorun ses getirecek projeler üretmekte... Bu noktada Türkiye’nin önüne hiç beklemediği anda büyük bir şans doğdu. İstanbul, 2010 MTV Avrupa Müzik Ödülleri’ni (EMA) düzenleyecek aday şehirler arasına girdi. Hatta favori de gösteriliyor. Çünkü bu tören genelde Avrupa kültür başkentlerinde düzenleniyor. Geçtiğimiz yıl Liverpool Avrupa Kültür Başkenti’ydi ve EMA töreniyle büyük ses getirdi. Bu törenin bizim basında bile nasıl haber olduğunu hepimiz biliyoruz. Madonna, Eminem, Beyonce, Red Hot Chili Peppers, Justin Timberlake, Britney Spears gibi dünyanın en iyi, en ünlü şarkıcıları sahne alıyor MTV törenlerinde. Asıl önemli olan ise hepsinin aynı gecede bir araya gelmesi. Geçtiğimiz yıl Liverpool’da sahnede performans sergileyen sanatçıların sayısı yaklaşık 40’tı. Bir de Sir Paul McCartney, Bono gibi ödül veren efsaneler vardı. VIP konuklarla beraber 100’ü aşkın klas sanatçı Liverpool’a çıkarma yapmıştı. Aslında EMA’ya sadece müzik ödülü olarak bakmak yanlış. Büyük bir kültürel olay. Avrupa’nın farklı şehirlerinden gençler Londra’da toplanıp yürüyerek Liverpool’a gitmişti. Bu olay için “Beatles’ın doğduğu şehir Liverpool’a haç ziyareti” deniyordu. Tüm dünya basınının gözü Liverpool’a çevrilmişti. Törenin promosyonu aylar sürmüştü. Törende o gece ABD Başkanı seçilen Barack Obama ile ilgili sanatçıların yaptığı açıklamalar büyük yankı uyandırmıştı. Kısacası eğer 2010 Ajansı ve Kültür Bakanlığı istenen desteği verirse ve İstanbul aday ülkeler arasından sıyrılırsa, bu Türkiye için büyük şans olacak. Bu tören aynı zamanda İstanbul için büyük bir tanıtım ve prestij kaynağı da olabilir. Türkiye’de daha önce böyle büyük çapta bir organizasyon gerçekleştirilmedi. MTV’siz gerçekleştirmek de çok zor. Çünkü bu törenin bütçesi büyük oranda MTV ve sponsorları tarafından karşılanıyor. Bir de Türkiye’nin yurtdışında çizdiği güvensiz ülke imajı ortada. Yunanistan’a kadar gelen turist bir türlü karşı tarafa geçmiyor. EMA ile 100’e yakın dünya starını aynı anda İstanbul’a getirmek, ülkemizin güvenlik açısından sorunsuz bir ülke olduğunun kanıtı olacak. Tabii 2010 Ajansı harekete geçerse ve aday ülkeler arasından sıyrılırsak.
Tanrılar kurban istiyor
Bursa’da, 27 yaşındaki su dağıtıcısı Naci K. asansörde boş damacanayla mastürbasyon yaparken tespit edilmişti. Naci’yi tespit eden asansördeki kameraydı. Olayın bundan sonrasını hepimiz biliyoruz. Naci, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı ve tüm Türkiye de bu olayla dalgasını geçmişti ama gerçek hayatın hiç şakası yoktu. Naci şimdi yargılanmayı bekliyor. Avukatlar da asansörün halka açık bir alan olup olmadığını, Naci’ye ceza verilip verilmeyeceğini tartışıyor. Habertürk gazetesine konuşan avukat İbrahim Coşkun, “Asansörün kapalı alan olması nedeniyle olay suç teşkil etmez. TCK’nın 225. maddesine göre, teşhircilik yapanın hayasızca, herkesin görebileceği genel bir yerde bu suçu işlemiş olması gerekir” demiş. Avukat Nesrin Tataroğlu Ağlan’ın açıklaması ise şöyle: “Asansör ortak alan olduğu için bu olayda teşhircilik suçu gerçekleşmiş durumdadır. Olayın faili, yasanın gerektirdiği şekilde cezalandırılmalıdır. Hatta örnek olması açısından verilecek cezada en üst sınırlar uygulanmalıdır ki, caydırıcılık ilkesi de vücut bulmalı.” Üst sınır ne acaba? Galiba tüm Türkiye’yi kahkahaya boğan Naci’nin yakında dramını da izleyeceğiz. Okuyucu yorumlarına bakıyorum, eğlence tam gaz devam ediyor: “Damacana şikayetçi değilse mesele yok”, “Damacanaya tazminat ödenmeli”, “Bence en garip seks dalında Naci’ye ödül verilsin”... Naci’nin en garip seks dalında ödül alamayacağı kesin. Bisikletle, arabayla seks yapanlar da var. Bence asıl tartışılması gereken kameralar... Dedim ya, bisikletle seks yapan bile var. Kendinizi Naci’nin yerine koyun. En garip fantezilerinizin tüm Türkiye tarafından izlendiğini ve tartışıldığını düşünün. Asansörde kamera olmasaydı, Naci ve damacanasını ruhumuz bile duymayacaktı. Kameralar artık her yerde. Şimdi bir de bunlara 3G teknolojisi eklendi. En kısa zamanda 3G’den de skandallar bekliyorum. Bir de şu var; cinselliği ve çıplaklığı televizyonda, sinemada, internette sonuna kadar kullanıyoruz. İki dizi kahramanının öpüşmesi bile internette tıklanma rekoru kırıyor. İnternetten çocuk pornosu indirmede birinciyiz. Turistlere tecavüz vakalarında ise Avrupa’da şampiyonluğa oynuyoruz. Sonra da ibret olsun diye Naci’nin en ağır cezaya çarptırılmasını istiyoruz. Çok ikiyüzlüyüz be kardeşim. Bence Naci’ninki sapıklık değil bir fantezi kazasıydı.
Bu film çok izlenecek
“Nefes” filminin fragmanı internette dolaşıyor, efsanesi kulaktan kulağa yayılıyor. Filmin yönetmeni Levent Semerci’nin reklamcı geçmişi var. Film nasıl tanıtılır çok iyi biliyor. Hiç basın açıklaması, röportaj yok. Sadece filmden kareler ve görüntüler servis ediliyor. Çekimleri tam iki sene süren bu filmin sitesine girin. Çatışma sahnelerini görünce hayret edeceksiniz. Bir de şu linke tıklayın: