Paylaş
Okuldan arta kalan her fırsatı farklı işler yaparak değerlendiren Atila Ertem, üniversitenin ardından kariyerine devlet memuru olarak devam eder. 80’li yıllarda ise yolu Alman Rapunzel Organik ile kesişir. Memurluktan profesyonel iş hayatına geçen Ertem, bir süre sonra da şirketin Türkiye’de küçük ortağı olur. 2009’da ani bir kararla ortaklıktan ayrılan Atila Ertem, organik sektörüne danışmanlık yaparak yoluna devam eder. Ancak oğlunun İstanbul’daki şehir hayatından sıkılmasıyla, İzmir’de kurduğu OTS Organik Tarım’la yeni bir sayfa açar. Organik ürünlerde odağını iç piyasaya çeviren Ertem, bugün birçok noktada tüketiciyle buluşuyor. Gündemde ise birbirinden farklı yeni ürünler var.
ATİLA Ertem.... Organiği yaşam felsefesi haline getiren ve bunu da girişimci ruhla harmanlayarak, hem STK hem de şirket ayağında yıllardır mücadele veren bir isim. Organikle tanışmasına vesile olan üzüm tüccarı merhum Veli Amca’nın tabiriyle sektörün ‘deli çocuğu’, OTS Organik Tarım’ın kurucusu Atila Ertem’le, hem girişimcilik serüvenini, hem gelecek planlarını hem de sektörü konuştuk. 1954 doğumlu olan Ertem, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nda çalışan babasının görevi gereği çocukluk ve gençlik yıllarının Isparta, Burdur, Denizli ve İzmir hattında geçtiğini anlatarak, hikayesinin devamının şöyle aktardı:
NANE ŞEKERİ, SAKIZ DİYEREK BAŞLADI
“Dokuz yaşında yaz tatilinde canım sıkılınca babama çalışmak istediğimi söyledim. Babamın, ‘tatili kendine ayır’ demesine rağmen çok ısrarcı olunca da bana Denizli’deki tren istasyonunda satış yapabileceğimi söyledi. Ve satmam için bir kutu mabel sakızı ile nane şekeri aldı. Tahtadan da bir tezgah yaptı. İstasyon önünde ‘nane şekeri, sakız’ diyerek, girişimcilik serüvenim başlamış oldu. Para kazanmayı sevdim. Daha sonraki yıllarda gazoz sattım. Sinemada çalıştım. Boyum uzun olduğu için afişleri değiştirdim. Domates kasası çaktım. Terlik fabrikasında çalıştım. 15 yaşında geldiğimiz İzmir’de de bayram öncesi Kemeraltı’nda kravat sattım. Bir haftada kazandığım para bir aylık memur maaşından fazlaydı. İlk başta hobi olarak başladığım bu süreç zamanla hoşuma gitti. Ama Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde okuduğum dönemde hem derslerimin ağırlığı hem de yaz stajlarım nedeniyle çalışmaya pek zamanım olmadı.”
HEYECAN KAYBOLDU, ORTAKLIK BİTTİ
Üniversitenin ardından Atila Ertem’in, Tarım Bakanlığı bursuyla okuduğu için memuriyet süreci başlar. Girişimci ruhun da etkisiyle masa başı iş yerine sahada olmayı isteyen Ertem, Manisa Bağcılık Araştırma Müdürlüğü’ne atanır. Mesaiden arta kalan zamanlarda üzümün sahadaki durumunu da incelediğini söyleyen Ertem, “Üzüm ticareti yapan Veli Amca ile sohbetler ederdim. Ve ‘deli çocuk’ diyen Veli Amca’nın da dolaylı katkısıyla 1986’da organik işi yapan Alman Rapunzel şirketinin kurucusuyla tanıştım. Organik üzüm tedariği konusunda yardım isteğiyle başlayan süreç, iş teklifiyle sonuçlandı. Zor bir kararla memurluğu bırakıp Rapunzel’de proje yöneticisi oldum. Rapunzel 1998’de Türkiye’de şirket kurma kararı aldı ve bende küçük ortak oldum. 2009’a kadar 25 ülkeye 15-20 milyon dolarlık ihracat yapan bir şirket haline geldik. 400 çalışana ulaştık. Büyüyorduk, ama kendimizi tekrar ediyorduk. Bu beni tatmin etmiyordu. Heyecanımı kaybettiğimi fark ettim” diyerek 2009’da radikal bir kararla ortaklıktan ayrılır.
SEKTÖRÜN UMUDUNU KIRMAMAK İÇİN
Rapunzel sürecinin ardından çalışmayı düşünmeyen Atila Ertem, birçok iş ve ortaklık teklifi alır. Ertem, “Ben bu süreçte danışmanlık yapmak istedim. Yılların bilgi birikimini geniş kitlelere ulaştırmanın daha doğru olduğunu düşündüm. Ulusal ve uluslararası birçok alanda danışmanlıklar yapmaya başladım. Bu süreç, İstanbul’da büyük bir şirkette çalışan oğlumun İzmir’de birlikte iş yapma isteğine kadar sürdü. Oğlumun kandırmasıyla 2013’te tekrar organik sektörünün reel tarafına döndüm. Ve ihracat yerine de iç piyasa odaklı çalışma kararı aldık. Tabii, oğlum bir yıl sonra İstanbul’a geri döndü. Ben de bu işi yapmak istemiyordum. Ama o dönem Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği’nin de (ETO) başkanıydım. ‘Bak ETO başkanı bile iç piyasada tutunamadı’ denmemesi ve bu işe giren girişimcilerin umudunu kırmamak adına yine kolları sıvadım. Piyasada eksik olana yöneldik. Çocuklar ve gençler için enerji diskleri, barları yaptık. Süt ve süt ürünlerinden, kuru meyveye kadar 120 çeşit ürüne ulaştık. İstememe rağmen butik ihracata da başladık” diyerek bugün birçok kanaldan tüketiciyle buluşan bir marka haline geldiklerini söylüyor.
KATMA DEĞERLİ HALE GETİRİYOR
GEÇMİŞTEN bu yana organik ürün anlamında birçok ilke imza atan Atila Ertem, dünyanın ilk organik yaprak sarması ve helvası bunlardan sadece birkaçı. Ertem, OTS şemsiyesi altında da yine olmayanın, yeniliğin peşinde olduğunu söyleyerek, “Tatlının yanına tuzlu barlar da çıkaracağız. Kayısı, incir, fındık gibi organik ürünleri işleyip tüketime cazip hale getiriyoruz. Şu an yeni ürünler üzerinde çalışıyoruz. Şeker hastaları için şekersiz ürünler geliyor. Glutensiz ürünler yapıyoruz. Burada da sözleşmeli tarım modeliyle yol alıyoruz. Üretimde ise formülü bize ait olan ürünlerimiz için çözüm ortaklarımız var” diyerek satış ve pazarlamaya odaklandıklarını paylaştı.
AYDA BİR ORGANİK MENÜ ÇIKSIN
ORGANİK sektörüne devletin çeşitli desteklerinin olduğunu hatırlatan Atila Ertem, ama bunun yeterli olmadığını savundu ve ekledi: “Tarım, Gıda, Hayvancılık Bakanlığı’nın Ankara’da günde bin 200 kişinin yemek yediği bir yemekhanesi var. Ayda bir burada organik menünü çıkarılmasının sektöre en büyük destek olacağını Bakan’ın kendisine söyledim. Almanya’da Yeşiller Partisi’nin iktidarda olduğu yıl deli dana hastalığı vardı ve ilgili bakan çözümün organik ürünlerde olduğunu söyledi. Ertesi yıl 4.5 milyon Alman organik ürün tüketimine başladı. Sağlık kuruluşları ve özel okullarla görüşüyoruz. Organik ürünlerin bu kurumların menüsüne girmesi gerek. Kimden alındığı önemli değil, yeter ki bu olsun.”
EL FRENİNİ ÇEKEREK BÜYÜYORUZ
BİR dönem ETO’nun da başkanlığını yapan Atila Ertem, Türkiye’de hala organiğin istenen seviyede olmadığını söyleyerek, şöyle devam etti: “Henüz organik bilinci oluşmadı. Avrupa’nın 30 kat gerisindeyiz. Orada kişi başı yıllık organik ürün için harcanan para 30-40 euro. Bu bizde sadece 1 euro. Almanya özelinde ise 150 euro. Kurum bazlı destekler var. Buralara ulaşacağız. Ciddi bir pazar var. Ben 4 yıllık şirketim, her yıl yüzde 90’nın üzerinde büyüyoruz. El frenini çekerek büyüyoruz. Onun için sektörün önü açık. Hedef 1 euroyu 10 yapmak.”
KISA KISA
* Atila Ertem, 30-40 yıllık birikimle hala danışmanlık yapmaya devam ediyor. Ertem, “Benim derdim sektörün büyümesi” diyor.
* Bugün Kemalpaşa Ören’de bir çiftlikte hayatını sürdüren Atila Ertem, “Orada yaşıyorum. Birçok ihtiyacımı da buradan karşılıyorum. Bulamadığım bir şey olursa da OTS’den alıyorum” diyerek deterjanı bile kendisinin yaptığını söylüyor.
* Organik sektörüne destek için 3-4 yıl önce bir organik restoran açan Atila Ertem, “O misyonunu tamamladı. Şimdi gündemde mevcut tesislerimizi birleştireceğimiz ekolojik bir tesis var” diyor.
Paylaş