Kendi aracıyla yolculuk yapacaklara önce bir istatistik verelim. Avrupa Uyku Araştırma Kurumu’nun 19 ülkede yaptığı “Direksiyon Başında Uyuya Kalma” anketine göre, kaza yüzde 80’den fazlası direksiyon başında uyuyakalmaktan kaynaklanıyor. Kazalar, sürücülerin kendilerini “çok uykulu” ya da “biraz uykulu” hissettikleri zamanlarda meydana geliyor. Yine ankete katılanlar kaza anında uykuya dalmalarının nedeni olarak en sık önceki gece yetersiz uyumayı gösteriyor(yüzde 42.5). Genel olarak kötü uyku alışkanlığı olduğunu söyleyenlerin oranı da az değil(yüzde 34). Çok uzun süreli sürüşü neden olarak gösterenler (yüzde 16) de oldu.
Direksiyon başında veya kazalarda uyuya kalma yaygınlığı erkeklerde önemli ölçüde daha yüksek. Uzmanların önerisi, aslında hepimizin gayet iyi bildiği gibi yola çıkmadan önce yeterince uykunuzu almaya bakın. Kazaların büyük kısmının 24.00 ile 08.00 saatleri arasında, yani gece meydana geliyor. Zira biyolojik ritmimiz gece uyumaya programlı. Altı saatten az uyumak, trafik kazası riskini 3 kat artırıyor.
Geçtiğimiz hafta bir kongre için ABD’ye 10 saat 40 dakika süren bir uçak yolcuğu yaptım. Uçaktan indiğimde bana diş ağrısı eşlik ediyordu. Doğrusu şiddetli bir ağrı değildi. Bir ağrı kesiciyle kontrol edebilirim sanıyordum.
Zor bir gece oldu. Bir yandan jet lag diğer yandan şiddeti giderek artan diş ağrısı gecelerin ne kadar uzun olabileceğini hatırlattı.
HER AĞRI KESİCİ ETKİ ETMİYOR
Ertesi günü ilk iş etrafımdakilerden ağrı kesici almak oldu. İçtim ama bir parça rahatlama dışında ağrıyı kesemedim. Reçetesiz satılan bir başka ağrı kesici aldım, iki tane birden yuttum. Yok, fayda etmedi. Yine zor bir gecenin ardından sabah bir başka ağrı kesici satın aldım. Fakat ağrım kesileceği yerde giderek artıyordu. Bu arada yürümesi gereken işler vardı. Konuştuğum, görüştüğüm herkese sanki hafifleyecekmişim gibi diş ağrısından şikayet ediyordum... Serbest zamanım vardı, şehri biraz daha fazla tanımak istiyordum. Ama ağrı beni odaya kapadı. İtiraf edeyim ki bir ara ağrıdan dolayı ağladım.
Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden beslenme uzmanı Cansu Darıcı, önemli sağlık sorunu ve kronik rahatsızlığı olan bulunanların, hamile ve emziren kadınların, karaciğer, kalp ve böbrek, diyabet, tansiyon hastalarının büyüme ve gelişme çağındaki çocukların doktorlarına mutlaka danışarak hareket etmesi gerektiğini hatırlatıyor. Kabızlık, mide yanması, reflü, uyku hali, unutkanlık, dikkatsizlik, baş dönmesi, baş ağrısı, kan şekeri düşüklüğü ve kilo artışı gibi sorunlarla karşılaşmamak için bazı küçük önlemler almak gerekiyor.
Darıcı’nın önerileri şunlar:
* Ramazan’da öğünlerinizi sahur ve iftarda iki ana öğün ve iftardan sonra 1-1.5 saat aralıklarla iki ara öğün toplam 4 öğün şeklinde düzenleyin.
* Yapılan en büyük hatalardan biri çok hızlı ve yüksek miktarda besin tüketmek. Sonucu sürpriz değil, kilo alınıyor. Bu nedenle yemeklerinizi mümkün olduğunca yavaş ve iyi çiğneyerek tüketin.
Bahar alerjisi ile soğuk algınlığının ortak belirtileri nedeniyle alerji tedavisinde gecikme de yaşanabiliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran’ın verdiği bilgiye göre, bahar alerjisi tedavi edilmediğinde yakınmalar daha kronikleşiyor. Hatta astıma neden olabiliyor.
Çayır- çimen polenleri, tahıl, ağaç ve yabani otlar gibi etkenlerin bahar alerjisine neden olabiliyor. Bahar alerjisinin tipik belirtileri arasında, burun akıntısı ve kaşıntısı, göz yaşarması ve kaşınması, gözlerde kızarıklık, sık gelen ve sabahları daha çok olan hapşırık atakları, öksürük ve nefes darlığı yer alıyor. Bu belirtileri hep aynı mevsimde yaşayanlar aslında kolayca alerjilerini anlayabilirler.
Ancak bahar alerjisi kader değil. İlaçlarla kontrolü mümkün. Prof. Dr. Baran, “Bahar alerjisi tedavi edilse de edilmese de bu kişilerde astım olma riski her zaman var.
Çünkü nefes yolu burundan başlayan ve akciğere kadar giden bir yol. Alerjik reaksiyon tüm bu yolu etkilediği için kişilerin yüzde 50’den fazlasında astım görülebiliyor” diyor. Sözü edilen belirtiler öksürük atakları, önlemeyen öksürükler, zaman zaman nefes darlığı şeklinde olabiliyor. Hem astımı hem alerjik riniti olan hastalarda alerjik rinit tedavi edildiğinde astım da geçebiliyor.
Yüz felci erken müdehale (ilk 24 saat) edilirse kalıcı hasar bırakmıyor. Yüz kasları için masaj ve egzersizler tedaviyi hızlandırıyor.
Yüz felci tekrar edebiliyor. Bir kez geçirdiğinizde sıranızı savdığınızı düşünmeyin. Önlemler almaya devam edin. Bu sıkıcı sorunla tekrar karşılaşmamak için aşağıdaki önlemleri alabilirsiniz:
* Bilhassa soğuk havalarda yüzünüzü direkt rüzgârdan koruyun. İster yürüyün, ister araçta bulunun ya da kendiniz kullanın camdan gelecek rüzgarın yüzünüze vurması felce davetiye çıkarmak.
* Saçlarınızı iyice kurutmadan dışarıya çıkmayın. Islak saça, rüzgar da temas edince risk büyük oranda artıyor. Şapka vs. ile rüzgarla teması önlem almak işe yapabilir.
* Malum vücut kendini soğutmak için terliyor. Terle soğuyan yüzünüze bir de araba camından vs. rüzgâr temas ettiğinde yine risk yükseliyor.
Kulak arkasındaki ağrıya dikkat
Kolera ağır su kaybı ve ishalle seyreden, salgın ve ölümlere yol açabilen bir hastalık. Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerinde salgınlar yapıyor. Halen 80 ülkede görülen kolera, yılda yaklaşık 120 bin insanın ölümüne yol açıyor. İnsandan insana geçebiliyor. Temel nedeni kirli su. Ayrıca yiyecek ve sineklerle de bulaşabiliyor. Hastalık etkeni bakterilerin alınmasının üzerinden 2 saat ile 5 gün içinde başlıyor ve vaka sayısı hızla artıyor. Diğer ishalli hastalıkların aksine, sağlıklı yetişkinleri de birkaç saat içinde öldürebiliyor. Koleraya yol açan mikropların bazı türleri durgun sular ve denizlerde yaygın olarak bulunuyor. Deniz kabuklularında çoğalıyor.
Deniz ürünleri yemeyin!
Kolera görülen bölgelere seyahat edenlerin kullandıkları suyun temizliğinden emin olması gerekiyor. İçme suyu, dişleri fırçalama, yıkanma, yiyecek hazırlama, buz suyunuz kapalı satılan sulardan olmalı. Bu olanağınız yoksa, kaynatılmış sular veya kimyasal işleme tabi tutulmuş güvenli suları kullanmalısınız. Ayrıca şunlara da dikkat edin:
Araştırmalar kolon kanseri oluşumunda hayvansal yağ ve kırmızı et tüketiminin etkili olduğunu ortaya koyuyor. Türk Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Alabaz, kolon kanserinin yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsizlikle yakından ilgili olduğunu söylüyor. Prof. Dr. Alabaz şu uyarılarda bulunuyor:
“Kolon kanserinin oluşmasında hayvansal yağların etkili olduğunu biliyoruz. Özellikle kırmızı et ne çok yanmış, ne de az pişmiş olmalı. İsli, dumanlı, fazla kömürleşmiş döner veya mangal etlerinden uzak durulmalı. Özellikle mangal alışkanlığı olanlar çok dikkat etmeli. Mangal ile et arasında 15 santimetre olmalı. Et mangalda fazla kalmamalı.”
Mangalda pişirilen besinler et ya da sebze fark etmeden aynı miktarda karbonmonoksit ve kükürtdioksite maruz kalıyor. Sebzelerde su oranı, ete oranla daha yüksek olduğundan kanserojenik etkisi daha düşük. Ancak vitamin değerlerini önemli oranda yitirdiklerini gözardı etmeyin. Doğru ve sağlıklı pişirmek için buhar veya fırını tercih etmekte yarar var.
MİDEYE DE ZARAR
Yüksek ateşte, hızla pişen ette ortaya çıkan nitrozaminler mide, yemek borusu hatta baş ve boyun kanseri üçerinde de etkili. Etin beyaz ya da kırmızı olması kanserojen etki açısından fark yaratmıyor. Risk bu pişirme şeklinde tüm gruplarda eşit.
2013 yılı başlarından bu yana avian influenza A(H7N9) virüsü ile enfekte olduğu laboratuvarca doğrulanmış toplam bin 364 insan vakası rapor edildi. Belli ki kuş gribi daha uzun süre hayatımızda olacak. Aralıklı da olsa dünyanın farklı coğrafyalarından kuş gribi bildirimleri yapılıyor. Kuş gribinin insandan insana bulaşmıyor olması iyi bir haber olsa da hayvanlardan insanlara, yakın temas halinde geçebiliyor.
Dünya Sağlık Örgütü bu olaya bağlı olarak giriş noktalarında özel tarama ya da seyahat-ticaret kısıtlamasını önermiyor. Ancak korunmak için birkaç öneride bulunuyor:
* Çiftliklerinden, canlı kümes hayvanı pazarlarındaki hayvanlarla temastan, kümes hayvanlarının kesilmiş olabileceği alanlara girmekten veya kümes hayvanları ya da başka hayvanların dışkısının bulaşabileceği yüzeylerle temastan kaçının.
* Ellerinizi sabun ve suyla sık sık yıkayın.