Sihirli değnek

LİGİN başında herkes umutlu idi. Geçen sezonun sekizincisi Ankaragücü, yeni dönemde daha da başarılı olacaktı. Başkent'te bundan kimsenin şüphesi yoktu.

Ama Beştepe hesabı, Süper Lig'e uymadı. Haftalar ilerledikçe, işler sarpa sardı.

Bir sezon önce o iyi takımın mimarı Hakan Kutlu, kötü gidişin sorumlusu oldu. Acemice hataların getirdiği doğal süreç, Kutlu'nun Beştepe'ye vedasıyla sonuçlandı. Sonra Hikmet Karaman, Güvenç Kurtar, Ümit Kayıhan üçlüsü geldi gündeme.

Konuşuldu, tartışıldı ancak üçü de olmadı.

Ünal Karaman'ın adının anılmasıyla, takımın başına gelişi arasında sadece saatlik fark vardı. Geçen sezonki Konyaspor tecrübesi iyi gitmeyen Ünal Karaman için, "Geldiği gibi gider" diyenler oldu. "Bir Karaman gider, diğer Karaman gelir..." diye konuşanlar da çoktu.

Donuk heykel

Kayseri yenilgisi, kötü başlangıç idi. İstanbul Büyükşehir maçı da olaylarıyla akılda kaldı. Sonra Sihirli Değnek değmişcesine değişti her şey.

Fenerbahçe beraberliği, "Şans işte" diye yorumlandı. Ardından deplasmandaki Eskişehir galibiyeti, "Rakip kötüydü" diye dillendirildi. Galibiyetle biten Ankaraspor maçındaki istek, hırs ve mücadele gücü, pesimistleri pes ettirdi. Kimsenin diyecek bir şeyi, bulacak kusuru kalmamıştı.

Taraftarıyla barıştı, bütünleşti ve kazandı Ankaragücü..

İşin en komik tarafı da, Yenikent'teki maç boyunca istifa sesini duymayan tribündeki yöneticilerin, seyirciyi alkışladığı sırada "Yönetim istifa, başkan istifa" sloganlarıyla bir anda donuk heykel haline gelmesiydi. Öylece kalakaldılar, tribünün tam orta yerinde...

Sihirli Değnek değmişcesine...

Saygı göstermek

AVRUPA Futbol Federasyonları Birliği kısa adıyla UEFA, bir süredir bir kampanya yürütüyor.

UEFA Başkanı Michel Platini'nin girişimiyle, bu yılın başında ortaya çıkan ve 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda büyük ilgi gören "Saygı" (Respect) kampanyası, Avrupa'dan çeşitli kulüplerin teknik direktörleri tarafından da destek buluyor.

Juventus Teknik Direktörü Ranieri, Olympique Lyon çalıştırıcısı Claude Puel, Villereal Teknik Sorumlusu Pellegrini, rakibe saygı konusunda önemli açıklamalar yapıyor. Sadece rakip takım oyuncusu, teknik direktörü ve yöneticisine değil, tribünlere de saygı duyduklarını hoş cümlelerle dile getiriyorlar.

Bizden tek telime yok

Werder Bremen'in çalıştırıcısı Thomas Schaaf, Atletico Madrid'in teknik direktörü Javier Aguirre ve Manchester United FC'in çalıştırıcısı Sir Alex Ferguson da "Tüm unsurlarına gösterilecek saygının, futbolun marka değerini yükselteceğini; oyunun güzelleşmesine katkı sağlayacağını" ifade ediyorlar.

Türkiye'den tek kelime yok şimdiye dek.

Ya da bizim duyabileceğimiz, bir lafı eden henüz çıkmadı.

Ya da etti de, kendisi bile duymadı.

Sonra ağlayıp duruyoruz, "Biz niye böyleyiz? Futbolumuzun marka değeri neden düşüyor?" diye.

"Hakedilen değeri vermezsen, hakettiğin değeri görmezsin" demek mi gerekiyor yoksa.

Olayın, daha iyi anlaşılmasına katkı sağlar mı acaba?

Sorumlu Zoko'dur

TAM Galatasaray'ı yeniyordu ki, izin vermediler. Kim mi? Elbette Futbolun Derinliğindeki güçler..."

Hacettepe'nin Galatasaray'a yenildiği maçı, yukarıdaki üç cümleyle özetleyebilirdik ki, bu birçok insanın düşündüğü ile örtüşürdü.

Oysa ben, Hacettepe'nin yitirdiği maçta birinci sorumlunun santrfor Zoko olduğu düşüncesindeyim.

Sandro'nun golünün hemen arkasından, 1-0 öndeyken öyle bir gol kaçırdı ki..

Dışarı vurdu topu ve çözülmenin fitilini ateşledi.

Sonra penaltı pozisyonunda elini topa uzatıp, penaltıyı yaptı.

Teli'yi de yaktı

Üstelik gidip hakeme, "O el benimdi" demek yerine, olay yerinde sıvıştı ve Teli'yi yaktı. Bu arada, ekmeğine yağ süren hakem Süleyman Abay'ı..

Ve elbette Hacettepe takımını da.

İşin kolayı, işi tek başına hakeme yıkıp, ortadan kaybolmaktı.

Kaleci Recep'in yediği komik golleri de "Hacettepe'nin acı kaybının faturasına" yazmak mümkün. En yüklü bedel, kesinlikle Zoko'nun olmalıydı.

Ancak işin içinden, en kolay sıyrılan o oldu.

Hiç adı geçmedi, Zoko kaçırdı ve kaçtı.
Yazarın Tüm Yazıları