SOSYAL güvenlik reformu olarak bilinen 5510 sayılı Kanun yasalaşmadan önceki ve sonraki süreçte hak kaybına neden olacağı yönündeki eleştirilerin dışında, "anlaşılmaz" oluşu, "Türkçe yazım kurallarına uygun olmadığı", "anlatım bozuklukları ile dolu olduğu" şeklinde de eleştirilmekteydi.
Bu eleştiriler sanırım devam edecek. Kanundan sonra çıkarılan yönetmelik, tebliğ ve genelgelerde de bu "ilke(sizlik)!.." devam ediyor. Örneklerle göstermeye çalışalım.
Gelir bağlanmış olanlar çalışırlarsa
1- Kanun ne diyor?
5510 sayılı Kanunun 60. maddesi ikinci fıkrasının son cümlesi: "...Birinci fıkranın (f) bendi kapsamında gelir alması nedeniyle genel sağlık sigortalısı sayılanlar, aynı zamanda diğer bentler gereği de genel sağlık sigortalısı sayılması halinde (f) bendi dışındaki bentler kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır" diyor.
Yani, sigortalı, iş kazasına uğramış ve meslekte kazanma gücünü de en az %10 oranında kaybetmiş ise, SGK ona "gelir" dediğimiz ve her ay sürekli yapılan parasal ödemede bulunmaktadır. İşte bu kişi, gelir alırken bir de başka bir işte çalışır ise, yani işçi olarak, esnaf olarak ya da memur olarak bu ikinci statüsünde "genel sağlık sigortalısı" sayılacak ve sağlık primleri ödenmek suretiyle sağlık hizmeti alabilecektir.
Çalışmasaydı, ayrıca sağlık primi ödemeden sağlık hizmeti alabilecekti.
2- Yönetmelik ve tebliğ ne diyor?
Kanun yukarıda yer verdiğimiz şekilde sadece "gelir" alanların belirtilen durumlarını düzenlemişken; aşağıda yer vereceğimiz üzere yönetmelik ve tebliğde buna bir de "aylık" alanlar ilave edilmiştir.
Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 11. maddesi birinci fıkrasında aynen; "5510 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine göre Kanun veya Kanundan önce yürürlükte bulunan mülga 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlara göre gelir veya aylık alması nedeniyle genel sağlık sigortalısı sayılanlar, aynı zamanda Kanunun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının diğer bentleri gereği de genel sağlık sigortalısı sayılmaları halinde en son durumlarına göre genel sağlık sigortalısı sayılır" denilmiştir.
Aynı şekilde, 5510 Sayılı Kanun Gereğince Genel Sağlık Sigortalısı Sayılanlar, Sayılmayanlar, Sigortalılığın Başlangıcı, Kuruma Bildirilmesi Hakkında Tebliğ’in (H) bölümü 1. maddesinde; "5510 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine göre Kanun veya Kanundan önce yürürlükte bulunan mülga 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlara göre gelir veya aylık alması nedeniyle genel sağlık sigortalısı sayılanlar, aynı zamanda 5510 sayılı Kanunun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının diğer bentleri gereği de genel sağlık sigortalısı sayılmaları halinde en son durumlarına göre genel sağlık sigortalısı sayılır"denilmiştir.
Şu halde, yönetmelik ve tebliğ hükümlerine göre; gelir bağlananların dışında malüllük, yaşlılık ve ölüm aylığı ile vazife malüllüğü aylığı alanlar, bu statülerinin dışında başka bir statüde bulunmaları halinde ikinci statüleri kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılmışlardır. Çelişkiyi bir örnekle açıklayalım; diyelim öteden beri yaşlılık aylığı alan birisi "geçici köy korucusu" olur ise, sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi için işvereni Devlet tarafından sağlık primlerinin ödenmesi gerekmektedir. Aksi halde sağlık hizmeti alamaz.
Sağlık hizmetlerinden yararlanmada çalışan herkes mi her ay 30 tam gün üzerinden prim ödeyecek?
Kanuna göre böyle bir zorunluluk yok. Bağımsız çalışanlar, isteğe bağlılar, çalışmayıp işsiz olsa bile zorunlu GSS’li olanlar (60/g bendi) ile kısmi süreli olarak çalışan işçiler için sağlık primlerinin her ay 30 gün üzerinden bildirilmesi şart. Diyelim, ücretsiz izinli olduğu, puantaj kaydı ile inşaatta ayın bazı günleri çalışmadığı, istirahatli olduğu için 30 günün altında sigorta günü olanlar yine de sağlık hizmeti alabilecekler. Şüphesiz bunun için temel şart: Sağlık tesisine başvurdukları tarihten geriye doğru bir yıl içinde en az 30 gün GSS primi ödenmiş ya da bildirilmiş olmasıdır.
2008/86 sayılı SGK Genelgesi ne diyor: "Genel sağlık sigortasına 30 gün prim ödemek zorunlu olduğundan, ay içerisinde 30 günden az çalışan veya ay içindeki toplam çalışma saatinin 4857 sayılı Kanuna göre belirlenen günlük normal çalışma saatine bölünmesi suretiyle çalışma gün sayısı hesaplanan sigortalılar, 30 güne tamamlayacak şekilde noksan genel sağlık sigortası primlerini isteğe bağlı sigortaya devam ederek tamamlayabileceklerdir."
Evet, soru şu: Genelgedeki bu ifadenin 5510 sayılı Kanundaki karşılığını gösterebilecekler mi bu düzenlemeyi yapanlar!
Sadece geçici işçilerin çalışmadıkları günlerin sağlık primlerini devlet ödeyecekmiş!
SGK’nin 2008/108 sayılı genelgesinin bölüm başlı aynen şu şekilde: "Ç-Kamu İdarelerinde İş Akitleri Askıda Kalan Geçici İşçilerin Genel Sağlık Sigortası Primleri"... Devamında da şöyle deniyor: Kamu idarelerine ait işyerlerinde çalıştırılan sigortalıların iş sözleşmelerinin askıda kaldığı aylara ait genel sağlık sigortası primi, bu aylarda ilgili kamu idaresi işyerlerince ilgili prim belge türüyle bildirimde bulunulacak sigortalılar için 82’nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazancın alt sınırının 30 günlük tutarı üzerinden ilgili kamu idaresince ödenecektir.
İyi de 5510 sayılı Kanunda böyle bir düzenleme var mı? Kamu idaresinde çalışan işçilerin iş akitlerinin askıda kalması demek sadece geçici işçilerin çalışmadıkları bir ya da iki aylık dönem midir?
Oysa; 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi dördüncü fıkrasının son cümlesi aynen; "Kamu idaresine ait işyerlerinde çalıştırılan sigortalıların iş sözleşmesinin askıda kaldığı aylara ait genel sağlık sigortası primi, 82’nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazancın alt sınırının 30 günlük tutarı üzerinden ilgili kamu idaresince ödenir" şeklindedir.
Görüldüğü gibi herhangi bir sınırlama yapmaksızın kamuda çalışan ve iş sözleşmeleri askıda kalan tüm işçilerin bu süredeki sağlık primleri ilgili kamu idaresince ödenecektir. Kanuna rağmen, genelgeyle kamu idaresinde iş sözleşmesi askıda kalanları sadece geçici işçiler ile sınırlamak açıkça hukuka aykırıdır.
O yüzden, "kim yazıyor kim oynuyor?" dedik başta.
İş sözleşmesinin askıda kaldığı haller 4857 sayılı Kanun ve İş Hukukunun konusudur. Burada da, geçici süreli askerlik, hastalık, ücretsiz izin, gebelik ve doğum, grev ve lokavt gibi haller iş sözleşmesinin askıda kaldığı halellerdir. Bu haller ister geçici işçi isterse diğer işçiler için olsun ayrımsız sözleşmenin askıda kaldığı durumlardır. Bu durumlarda da, kamu idaresi çalıştırdığı işçilerinin sağlık primlerini SGK’ye ödemek durumundadır.