ÜLKEMİZDE öteden beri, özellikle hastane önlerindeki yığılmalardan hep şikayet edildi. Hatta, bu görüntülerden kurtulmak için SSK sağlık tesisleri şimdilik Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Yine olmadı. 2007/Temmuz ayından itibaren SGK ile sözleşmeli özel hastanelere gitmenin olanaklı kılınması bile bu yığılmaları önleyemedi.
Nihayet kesin çözüm bulundu: Artık kimse sevk zinciri sistemine uymadan bir üst basamak sağlık tesisine gider ise sağlık hizmeti bedelleri ve yol gideri, gündelik ve refakatçi giderleri SGK tarafından karşılanmayacak. Sağlıkta dönüşüm de sağlık hizmetlerine kolay erişim de buraya kadarmış.
Sevk zinciri olmalı mı?
Baştan söyleyelim; sevk zinciri sistemi şüphesiz olmalı ve uygulanmalı.. Zira, birinci basamakta çözülebilecek birçok hastalık vakası nedeniyle, ikinci basamak kamu ve özel sağlık tesisleri ile üçüncü basamak kamu sağlık tesislerine gereksiz yığılmalar önlensin. Önlensin ki, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetinin niteliğine uygun, daha komplike ve ancak yatarak tedavi edilebilecek hastalar sağlık hizmetlerine buralarda kolayca erişebilsin. Ancak, bu yaklaşım sağlığa erişimi tamamen ortadan kaldırıcı mahiyette olmamalı.
Süreç nasıl gelişti?
Esasen, 5510 Sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptali sonrasında 5754 sayılı Kanun ile önemli değişiklikler yapılmayan halinde bu husus şöyle düzenlenmişti:
Kanunun 70. maddesinin 3. fıkrasında sevk zincirine uymamanın yaptırımı; "İş kazası ile meslek hastalığı, afet ve savaş haliyle acil haller dışında, sevk zincirine uyulmadan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler tarafından sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularına yapılan başvurular sonucu alınan sağlık hizmetlerinin 72’nci madde gereği belirlenen tutarının yüzde 70’i Kurumca ödenir. Aradaki fark, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler tarafından ödenir" olarak belirlenmişti.
Yani sevk zinciri zorunluluğu getirildikten sonra, buna uymayan kişiler, sonraki basamakta oluşan tedavi masrafının yüzde 30’unu ödemek zorunda kalacaktı.
Sonra ne oldu?
Sonra ne mi oldu; Kanundaki bu hüküm 17.04.2008 tarihli ve 5754 Sayılı Kanunun 67. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Böylelikle sevk zincirine uymak zorunlu olmakla birlikte, buna uymamanın kanuni bir yaptırımı kalmamıştır.
Öte yandan yürürlükten kaldırılan hükmün çok daha ağırı, artık 5510 sayılı Kanunda dayanağı olmamasına rağmen, Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği’nin 40. maddesi ile Kanuna aykırı bir şekilde geri getirilmiştir. Yönetmeliğin 40. maddesi 4’üncü fıkrasına göre; "İş kazası ile meslek hastalığı, afet ve savaş hali ile acil haller dışında, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Kurumca belirlenen sevk zincirine uymaları zorunludur. Sevk zincirine uyulmaması halinde sağlık hizmetleri bedelleri ve yol gideri, gündelik ve refakatçi giderleri Kurumca karşılanmaz."
Görüldüğü üzere, sevk zincirine uyulmadığında SGK artık sağlık hizmeti bedellerinin bir kısmını değil, tamamını ödemeyecek. Dolayısıyla, sigortalı veya yakını bunu ödemek zorunda kalacak.
Uygulama nasıl sürüyor
Dahası, aynı yaklaşım 2008 yılı Sağlık Uygulama Tebliği’ne de taşınmıştır. Gerçekten de, aile hekimliğine geçilen dört ilde (Bayburt, Isparta, Gümüşhane ve Denizli) 1 Kasım 2008’den itibaren, aile hekimliğinden sevk alınmaksızın ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına yapılan müracaatlara ilişkin giderler SGK tarafından ödenmemektedir. Şüphesiz uygulama şimdilik 4 ille sınırlı ama, artarak genişleyecek. Yine 2008 yılı SUT’a göre, 1 Ocak 2009’dan itibaren aile hekimliğine geçilen tüm illerde sevk zinciri uygulanacak. Örneğin; İzmir’de de bu tarihten itibaren, aile hekimi sevki olmadan devlet hastanesine ya da özel hastane, özel tıp merkezine gidilir ise, tedavi giderlerinin tamamını ilgililer ceplerinden ödeyecek.
Yönetmelik ve tebliğ hükümleri yasal mı?
Bize göre Kanuna açıkça aykırı hükümler bunlar. Esasen, Kanunda sevk zinciri sistemi zorunlu kılınmakla birlikte, yaptırımına yer verilmemiştir. Kanuni dayanağı olmadan da ikincil düzenlemeler ile sevk zincirine uymamanın bu şekilde yaptırıma bağlanması açıkça kanuna ve hukuka aykırıdır. Düzenleme, genel sağlık sigortası primini ödeyen sigortalıları Kanuna aykırı olarak sağlık haklarının elinden alınması sonucunu doğurmaktadır.