Meltem Farah Aydın

Hayal kırıklıkları

2 Temmuz 2024
Bu hafta ‘5 Soru 5 Cevap’ta ‘Hayal kırıklıkları’ konusunda bize sıkça yöneltilen 5 soruyu sizler için cevaplandırdım…

1- Sevgilimle ilgili hayal kırıklığı yaşıyorum, başkaları bu hayal kırıklığımı küçümsüyor, derinden üzülüyorum. ‘Abartma’ deseler de başa çıkamıyorum, üzülmem hata mı?

Kimse senin ne hissetmen gerektiğini sana söyleyemez, hayal kırıklığının sonunda, üzülmek en doğal hakkın… Bu çok uzar, bir sorun teşkil eder. His basitçe hissedilir. Sana kimsenin ne hissetmen gerektiğini söylemesine izin verme, sadece bu uzarsa buradan çıkmalısın, çıkamazsan destek almalısın. Bazıları için küçük ve basit gelebilir ama senin kriter setinde çok önemli olabilir. Bunu sadece sen bilebilirsin…

2- Sevgilim sürekli vaatlerde bulunuyor ama inanın bir tanesini bile gerçekleştirmedi, bir yanım ona inanmak istiyor gerçekleşmeyeceğini bile bile, böylelikle dört yılımız geçti, onunla bir ömür hayal edemiyorum. Bana ne tavsiye dersiniz?

Evliliğin ve yaşam boyu beraberliğin provasını yaptınız ve sen bundan hoşlanmadın. Bundan sonra çok değişmeyeceğini söylemeliyim. Değişim geçici olacaktır. Sürekli vaatlerde bulunup, bunun arkasında durmaması ve gerçekleştirmemesi bundan sonra da böyle olacağının direkt göstergesidir. Böyle birine başka alanlarda da güvenmek çok zor. Sözüne güvenilmez. Güvenemediğin biriyle de dengeli, ahenkli bir partner ilişkisi yaşayamazsın. Karşına alıp konuştuğunda da yeni vaatler duyacağından eminim. Olmayan bir hayal dünyasına inanmak mı, gerçekleri önüne koyup objektif bir karar vermek mi? Duyguların ve mantığınla dengeli bir şekilde karar almalısın.

3- Hayatım boyunca tıp fakültesi okumak istedim. Üç kere üniversite sınavına girdim, dereceyle kazandım, okuldan mezun oldum, tam bir hayal kırıklığı içerisindeyim, kan görmeye dayanamıyorum, hasta görmeyi hiç sevmedim. Bütün emeklerim boşa gitti, bana ne tavsiye edersiniz?

Hayal kırıklığını anlıyorum ama bunu ön görememiş olman gayet normal, kaç kişi üniversite sınavından önce tıp fakültesi okumak istediği için hastanede çalışıyor sence? Kendini bu konuda suçlama lütfen. Sana hasta görmek zorunda olmadığın kan görmek zorunda olmadığın uzmanlık dallarını tavsiye edebilirim. Embriyoloji, anatomi, genetik, biyokimya gibi hasta görmek durumunda olmadığın, kan görmek durumunda olmadığın uzmanlık dallarını seçebilirsin. Bu kadar istediysen muhakkak cevabı vardır.

4- Evlendim iki çocuk sahibi oldum, hayat benim için tamamen hayal kırıklığı… Evlendikten sonra sofradan bir tabak eksildiği için ailem çok mutlu, asla arkamda değiller, mutsuz olmama rağmen geri dönemiyorum. Bundan hiç rahatsız değiller, Ailem, eşim, eşimin ailesi etrafındaki herkes benim için hayal kırıklığı, kimse beni görmüyor buradan nasıl çıkarım?

Acı bedeni seçmiş olmalısın, diğerleri hatalı, diğerleri hayal kırıklığı peki ya sen? Sence burada senin görevlerin, ödevlerin yok mu? Belki sınırını alanı koruyamıyorsun? Kendi öz değerin, öz sevgin, öz saygın konusunda çalışmalısın. Hayat gümüş tepsilerde sunumu yapmıyor. Bazı şeyleri sen elde ediyorsun. Diğerleri senin en büyük aynan ve özellikle ailen, eşin… ‘Ben görünmezim’ inancını taşıyorsun. 0-7 yaş travma, drama anı, şok çalışılmalı ve toparlanmalı… Herkes yanlış, herkes hatalı olamaz öyle değil mi? Hayal kırıklığının bir kısmı sana ait olmalı. Gereken cesareti ve çabayı göster lütfen. Kendindeki gölge yanları fark et. Değiş demiyorum dönüş diyorum. Yani kendinden daha iyi bir ben yaratabilirsin. Kendi gölge yanlarını fark et bunları dönüştür aynen düzelecektir.

Yazının Devamını Oku

Korkularımdan nasıl kurtulurum?

25 Haziran 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta ‘5 Soru 5 Cevap’ta ‘Korkularımdan nasıl kurtulurum?’ konusunda sıkça bize yöneltilen 5 soruyu yanıtladım…

Korkularımız son derece çekicidir ve başımıza gelme olasılığını artırır. Korkularımızdan arınmak bizi hafifletse de bazı korkular bize hizmet eder. Hayatta başarısız, hasta, yoksul olma korkumuz olmasaydı tembel ve kendimizi tamamen bırakmış biri olabilirdik ancak bu korkularımızın bir kısmı hizmet etse de belli bir seviyeden fazlası bize hayatı zindan edebilir. Bize sıkça sorulan korkular ise genelde aynı alanın etrafında dönmekte…

1- Uçak korkumu bir türlü yenemiyorum, biner binmez panikliyorum. Hayatımda rahat ve neşeli biri olarak tanınırım, bu korkumu hiç kendime yakıştıramasam da bir türlü yenemiyorum. İşimi son derece kötü etkiliyor, bana ne tavsiye edersiniz?

Uçak korkusunun altında temel olarak tek şey yatar o da kontrolün sizin elinizden çıkmış olmasıdır. Uçak korkusu, araç tutmasının altında kontrol edememeniz yatar. Ben size ‘Siz kontrolcüsünüz’ desem eminim olumlu yanıt alacağım çünkü danışanlarımda da bu hep böyle oldu. Kontrol etmek, kontrolcü olmak bizi hep aşağıya çeker önemli olan her durumu ve her olayı gerektiği kadar kontrol altında tutmamızdır. Kontrolcülük insanı yıpratır çünkü hiçbir şeyi kontrol edemeyeceğiz, her şeyin bizim kontrolümüzün altında olması mümkün değildir. Sadece gerektiği kadar kontrol altında tutabiliriz. Bunu kabullenmeniz bu konuda yol almanızı sağlar, ancak kontrolcülükle ilgili konularınızı, bilinçdışı sebeplerini ve bilinçdışı kayıtlarını tek tek çalışmak gerekir. Bunu biliyor olmak eminim sizi biraz daha rahatlatmıştır. İnanın çok zor değil hazır olduğunuzda çok kolay olduğunu göreceksiniz, biraz cesaret…

2- Hayatta en büyük korkum sevilmeyen biri olmaktır. Herkesin beni sevmesi için o kadar çok çaba sarf ettim ki artık çok yorgunum. Aileme, sevdiklerime ve yakınlarıma o kadar çok verici oluyorum ama sonunda yaranamıyorum, bir bakıyorum ki yine çok sevilen ya da vazgeçilemeyen biri olamıyorum. Bu korkumdan bir anda kurtulmak isterdim bana nasıl yardımcı olursunuz?

Keşke bir sihirli değnek olsa sana dokunsa ve hemen değişse değil mi? Peki sihirli değneğinin aslında senin bilinçdışın olduğunu söylesem ve sihirli değneğinin senin elinde olduğunu söylesem. Bu, hayatında seni nasıl değiştirirdi? Sen olduğun en son, temiz ve her halinle sevilmeye layıksın. Sevgiyi satın alma çabalarından lütfen vazgeç, sevgiyi satın almak için çaba, zaman ve enerjini tüketmene değmez inan bana. Seni seven olduğun her halinle sevsin. Tabii ki sevilebilir olmak için belli şartlar var, saf kalpli, saf niyetli, düzgün, dürüst bir insansan ve buna benzer erdemlerden sende varsa tabii ki çok sevileceksin. Sevilmek için kendinden taviz vermene gerek yok. Taviz verdikçe sende tükenir. Ama verme dengeni her zaman muhafaza etmelisin. Tabii diğerlerini bu şekilde alıştırdığın için vermemeye başladığında senden uzaklaşıp, gidebilirler, uğurlar ola… Senden beslenen kan emicileri göndermenin vakti gelmiş demektir. Onların yerine senin sevgine layık, temiz insanlar gelir hiç merak etme. Bu kadar sevilmek istiyorsan en büyük eksiğin kendine gösterdiğin sevgidir. Yani gösteremediğin sevgidir. Sen kendini sevdikçe, diğerleri de seni sevecek tabii ki seni sevmek için pek çok neden bulacağından eminim.

3- Yeni biriyle tanıştım, her şey yolunda gidiyor ve evlenme kararı aldık. Kendisi evde yılan beslediğinden bahsetti, uzun süre terapi aldım ve yılan korkumu yenmeye çalışsam da bir türlü yenemedim. Nişanlımı çok seviyorum, böyle bir nedenden ötürü onunla yollarımızın ayrılmasını hiç istemem. Sizce ne yapmalıyım, bu korkumu yenmem konusunda bana yardımcı olabilir misiniz?

Çok net bir şekilde söyleyebilirim ki yılan korkusu yenilemeyecek en önemli korkudur. İstersen yıllarca terapi al, istersen benden al, yine hiçbir şey değişmeyecek, yılan korkusu kalacak. Korkular arasında çalışılmaması gereken korkulardan biridir yılan korkusu… Sebebi ise tamamen hizmet etmesidir. Bilinçdışı kayıtlarımızda son derece kalıplaşmıştır. Partnerini seviyorsun diye bir yılanla yaşamak zorunda değilsin. Partnerin neden evde bu kadar sıra dışı bir hayvan besliyor bence çalışılması gereken tek konu bu… Bir de neden sen bu kadar partnerine uyumlu olmaya çalışıyorsun, neden sınırların yok, bence bu çalışılmalı… Yani yılanla yaşama konusunda sana yardımcı olamayacağım ve olamayacaklar. Bundan çok daha önemli bir konunun olduğu ortada ve partnerinin de bir desteğe ihtiyacı olduğu ortada…

4- On dört yıl önce anne oldum, ikiz çocuklarım var ve beynimi susturamıyorum. Sürekli başlarına bir şeyler gelmesinden korkuyorum. Bu korkumu bir türlü yenemiyorum ya da dikkatimi bir başka şeye veremiyorum. Eşimle yıllarca bu konuda savaş verdik ve en sonunda boşandık. Benim telaşlı hallerime artık dayanamadığını söyledi. İnanın çok da haksız değil, çekilmez bir hâl aldım. Çocuklarım erkek çocuklar olmasına rağmen son derece pısırık, içine kapanık ve tek başlarına kalamıyorlar. Eski eşim bunun sebebinin ben olduğunu söylüyor ve sürekli başıma kakıyor. Bunların sebebinin ben olduğunu biliyorum ama bir türlü yenemiyorum, sizce ne yapmalıyım?

Yazının Devamını Oku

Başarılı baba olmak mı rehber baba olmak mı?

18 Haziran 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta 5 Soru 5 Cevap’ta ‘Başarılı baba olmak mı, rehber baba olmak mı?’ konusunda en sık sorulan 5 soruyu yanıtladım.

1-Babam herkese o kadar ince, zarif, verici ve nezaketlidir ama bana karşı çok sert, vicdansız ve katı bir insan, başkalarının yanında bana iyi davranırken yalnız kaldığımızda sürekli eleştirir ve baskıdan hiç vazgeçmez, tükendim, artık ne yapacağımı şaşırdım, ne yapmalıyım?

Diğerlerinin yanında başka yalnızken başka davranmasının altında klinik destek alması gereken bir durum olabilir. ‘El iyisi’ diye tarif ettiğimiz tipolojilerde bir psikiyatrist desteği alması gerektiğini düşünüyorum, ancak kuvvetle ihtimal desteği kabul etmeyecektir. Bu durumda senin kendi ruh sağlığını koruma altına alman gerekir. En başta sürekli eleştirmesinin altında mükemmeliyetçilik yatabilir, seni uzantısı görüyor olabilir... Her ne olursa olsun bu sürekli böyleyse bu konu kendisiyle ilgili bir konu... Sen koşulsuz sevilmeye, şefkat görmeye layıksın. Baban bunu vermeyi bilemiyor. Kendisini suçlamadan bu konudan yara almadan nasıl çıkarsın? En önemli konu bu bence... Kendine şefkatli olmadığı için sana karşı şefkatsiz, kendine katı olduğu için sana karşı katı, kendi yetersiz hissettiği için seni yetersiz görüyor. Elinden geleni kendin için yapmayı öğrenmeli, bu konunun babanın konusu olduğunu fark etmelisin. Kendin için maddi, manevi yeterli bir hayat kurmak en önemli hedefin olmalı.

2-Ben özel bir üniversitede ikinci sınıfta okuyorum, alttan bir dersim var ve sürekli babamın tehdidi altındayım. O kadar çok ders çalışıyorum, ülkenin en iyi üniversitesinde hayalindeki bölümü kazandım, okulumda çok başarılı olsam da tek bir ders için bile şantaj görüyorum. Okulumun yıllık ücretleri ve toplam masraflarını haftalık bana atıyor, beni sevmesi için hep çok çalıştım, okuluma derece ile girdim, başarı ortalamam çok yüksek, hayatımda ilk kez bir derste zorlandım ve başıma gelmeyen kalmadı. İlk işe girdiğimde tüm parayı biriktirip ona EFT yapacağım günün hayali ile çalışıyorum. Beni asla sevmeyecek, başarılı oldum yine sevmedi, başarmak da yetmedi ve okuldan da uzaklaşıyorum. Ona nasıl davranmalıyım?

‘Başarılı olursam sevilirim’ bilinç dışı kaydı başarılı kitlede bulunan en yaygın hizmet etmeyen inançtır. Kişi diğerinin sevgisini kazanmak için çaba gösterir, ders çalışır, parlar ve böylece diğeri tarafından sevilecek ve görünecektir. İşler yolunda gider ve başarır, hedefine ulaşır ve diğeri çıtayı daha yükseğe taşır. Çok başarılı olduğunda bile sevilmediğini, görünmediğini gören kişi büyük hayal kırıklığına uğrar ve sonucunda kendisini tükenmiş hisseder. Bu hayalini gerçekleştirmiş bir danışanım olmuştu, kendisi tüm eğitim ücretini babasına göndermiş ve ‘Artık sana borcum kalmadı’ mesajını atmıştı. Cevap çok da şaşırtıcı değildi; ‘Bu yolladığın okul ve yurt masrafların, geliş, gidiş, yeme içme masrafını hesaplayamayacak kadar küçük düşündün, bir de ekonomist olacaksın, beni hiç şaşırtmadın...” Dün gibi hatırımda... Bu kişiliği asla memnun edemeyeceksin, şartları sağladığında memnun olmadığı başka şeyleri öne sürecektir. Sevmenin şartı yok. Babanın sevgisini başarı, unvan ve kariyerle satın alamayacaksın. Çok zengin olmanın, paran olmasının sevgiyle bir ilgisi yok. Parayı iade ettiğin gün başka bir hayal kırıklığı yaşayacaksın. Sen kendini sevmeyi öğren lütfen, kendini severken de baban gibi şart koyma, olduğun her halinle sev. Ayrıca kendin için okuyor, kendi ideallerin için çalışıyorsun. Kendini babanın negatif kamçısıyla motive etmek yerine kendi pozitif içsel motivasyonunu kur ve kendini onurlandır.

Yazının Devamını Oku

Üniversite sınavı hayatın dönüm noktası mı?

11 Haziran 2024
Sevgili Hürriyet okurları... ‘5 soru 5 cevap’ta bu hafta ‘Üniversite sınavındaki başarı hayatın dönüm noktası mı?’ başlığı altında toplanan ve en çok sorulan 5 soruyu yanıtladım...

1- Üniversite sınavı hayatımın dönüm noktası, geçen sene ailevi sebeplerden ötürü sınava giremedim, bu sene de ne kadar hazırlansam da yeterli hissetmiyorum, sınavdan çıktım ve bu senemin de boşuna gitmesine katlanamayacağım, hayatımızın iki güne bağlı olmasını bilmek beni çok üzüyor, ne tavsiye edersiniz?

Sonuç odaklı düşünüyorsun, sürece odaklanmalısın, elinden geleni yaptın mı? Yaptıysan kendinle gurur duymalısın. Çalıştın, emek verdin ve emeklerin zayi olmayacak bundan emin ol. Emeklerinin karşılığını er geç alacaksın. Sen elinden geleni yaptığın için rahat olmalısın, geri kalanı lütfen evrene bırak… O ne ve nasıl olması gerektiğini biliyor. Hayat başarın yüksek olsun. Ne okuduğun değil, okuldan nasıl çıktığın önemli. Sadece okuduğun okul değil, erdemli bir birey olman önemli, öyleysen hayat seni kayırır emin ol…

2- Hayat boyu başarı odaklı oldum, ailemdeki her birey en iyi okullardan mezun ve çoğu öğretim görevlisi oldu. Ben ailem tarafından kabul görmek için hep çok çalıştım. Şimdi çok başarılıyım, hayalimdeki üniversiteyi derece yaparak kazandım. Okulun yıldız öğrencisi kabul edilsem de kendimde çok şey eksik. Başardım ve ailemdeki bazı kişilerden hâlâ sevgiyi alamıyor olmam beni tüketti, ailem beni çok başarılı olsam da görmüyor, tükendim, dipteyim, nasıl çıkarım?

Bilinç dışı kayıtlarının önemli bir kısmı 0-7 yaşta oluşuyor. Bilinç dışınla belli ki ‘Sevildiğimi hissetmek için başarılı olmalıyım’, ’Başarılı olursam sevilirim, kabul görürüm, görünür olurum’ gibi kayıtlara sahipsin. Bu kayıtlara çalışılmalı, bu inançlardan serbest kalmadığın için tükeniyorsun. Sen bilinç dışınla şunu söylüyorsun ‘Bak o kadar çalıştım, başarılı oldum ve hâlâ sevilmiyorum, görünmüyorum, öyleyse bu imkânsız…’ Ve böylelikle tükenmiş hissettin. Sevilmenin şartı, koşulu yoktur. Sevilmek koşulsuzdur. Bu seninle ilgili bir konu değil ailendeki bireylerle ilgili bir konu… Koşulsuz sevmeyi öğrenmeliler, öğrenemeyebilirler eğer öyle olursa sen kendini sevmeyi öğrenmek zorundasın. Sen kendini başarılı olmaktan bağımsız sevmeyi öğrenebilirsen söz onlar bunu senden öğrenecekler. Kendini sev ve kendine şefkatli ol… Olduğun her halinle güzel yönlerinle görünmeye, sevilmeye, kabul görmeye layıksın, bu mümkün ve güvenli…

Yazının Devamını Oku

Şikâyet ederek frekansını düşürüyorsun

4 Haziran 2024
Sevgili Hürriyet okurları… Bu hafta ‘5 soru 5 cevap’ta ‘Şikâyet ederek enerjini hortumluyor, frekansını düşürüyorsun…’ başlığı altında toplanan 5 soruya 5 cevap hazırladım…

1. Arkadaşlarımla dertleşmeye ihtiyacım oluyor ve sıkıntılar yakamı bırakmadığı için sadece sorunlarımdan bahsediyor gibi olsam da aslında anlatmak istemiyorum, biri merak ediyor, soruyor ve başkası bir soru daha sorunca konu yine masaya yatırılıyor. Bu durumdan daha çok sıkılsam da nasıl çıkabileceğim konusunda fikrim yok sizce ne yapmalıyım?

İnan çok yabancı gelmedi. Aslına bakarsan hiç de samimi olmadığın kişiler de senin özelini merak ediyor olabilir. Bir kısmının niyeti gerçekten sana yardımcı olmak olsa da çoğu konunun detayını merak ediyor. Bazıları için diğerlerinin özelini bilmek ve sonrasında bunu masaya yatırıp başkalarıyla konuşmak ya da haber uçurmak hobi niteliğinde… Bu senin özelin ve gerektiği yerde sınır koymalısın, seni çok iyi anlıyorum, hak da veriyorum, her şey üst üste geldiğinde ilk gördüğün kişiye dökülüyorsun. Bu, senin özel alanın konusunda olumsuz yaratım yapmalarına da sebebiyet verebilir. Olumsuzluğa kaç kişi inanırsa o kadar enerjitik güç vermiş oluruz bence yeterince olumsuzluk varken bir de enerjitik olarak beslemeye gerek yok değil mi?

2. Birileri beni gördüğünde sadece sorunlarını anlatıp gidiyor, başkalarıyla ise bakıyorum gayet neşeliler. Ben onları destekliyorum ve sonrasında inanılmaz başım ağrıyor ve kendime hayrım kalmıyor bana neden hep sorunlarıyla geliyorlar?

Muhakkak iyi sır tutuyorsun, terkin yeteneğin yüksek, enerjin yüksek, güven veriyorsun ve çok vericisin. Tabii bunların olması onlara ayaküstü terapistlik yapman anlamına gelmiyor. Düpedüz enerjini hortumluyorlar ve sen de enerjini onların hortumlamasına izin veriyorsun. Empatsan da kendi enerjimden onlara teslim edersin. Buna hiç gerek yok. Elbette ki dertleşeceksiniz ve sana dertlerinden bahsedecekler ama bu sürekli oluyorsa bir sıkıntı var demektir. Arkadaşının çok ağır bir travma, bir yakınını kaybetmek, ağır bir trajediye maruz kalmak gibi bir durumu olduysa tabii bu durumu tenzih ederim, hayatında trajedi varken sana neşelenecek hali yok. Onun dışında sadece şikâyet ediliyorsa kendinden veriyorsun demektir. Her şikâyette kendi enerjinden düşer, başkaları dertleşiyor mu yoksa üzerine çöpünü mi döküyor? Bunu iyi ayırt etmelisin.

3. Frekansımızı şikâyet düşürüyorsa ne yaparsak yükselir?

Ne kadar şükür edersen o kadar frekansın yükselir, ne kadar şikâyet edersen o kadar frekansın düşer. Ben yapay bir şükürden bahsetmiyorum, gerçekten kalben şükür ediyorsan bunu her dile getirdiğinde frekansın artar, ne kadar dile getirirsen o kadar artar. Hayat bir seçim, şükrederek daha iyi hayatına çekebilir, şikâyet ederek daha kötüsünü hayatına çekebilirsin. Bu bir bakış açısı meselesi ve seçim.

4. Bazılarının hayatı çok iyi gidiyor, onlar tabii ki şükür edebilirler ben hayatımda o kadar zor şeyler yaşıyorum ki şükür edecek bir şeyim yok gibi hissediyorum ve bana şükrettiğim de saçma bir çocuk oyunu oynuyormuşum gibi geliyor ve kendimi kandırmaktan vazgeçiyorum, tıkandım sizce ne yapmalıyım?

En başta kurban bilincinden çıkmalısın. Şükür edecek hayatında eminim çok şey vardır. Mesela şu an bunları düşünüp bana yazabiliyorsun, yazacak elinde araçlar var ve şu an sana cevap veren birileri var. Buradan başlamaya ne dersin?

Yazının Devamını Oku

Evlenmek için kriter setinde neler olmalı?

28 Mayıs 2024
Sevgili Hürriyet okurları... ‘5 soru 5 cevap’ta bu hafta ‘Evlenmek için kriter setinde neler olmalı?’ konusunda aldığımız beş soruya beş yanıt hazırladım… Evlenmek için ya da bir partner seçmek için muhakkak kriter setlerimiz olmalı. Olmazsa olmazlarımız ilişki öncesinde konuşulmalı ve bu konuda netleşilmelidir. Asla vazgeçemeyeceğin kriterler neler hiç bu konuda düşündün mü?

1. Ortaokuldan beri sevgilimle beraberiz toplamda 10 yılımızı beraber geçirdik, geçenlerde evlilik konusunu açtı ve inanın ben bundan hiç emin değilim. O kadar yıl onunla geçirmiş olmama, evlilikten kaçmıyor olmama rağmen onunla evliliği sürdürme fikrine çok mesafeliyim. Onunla yaşadığım beraberlik bir alışkanlık mı kendimden hiç emin değilim. Evlenmek için neye ihtiyacım var sizce?

10 yıl beraber olup hâlâ emin olmamanın önemli bir gerekçesi var mı bunu değerlendirmelisin. Yani bir eş olmanın, evliliğin ve bir ebeveyn olmanın sorumluluğunu alabilecek biri mi? Evliliğe mesafeli olmamana rağmen onunla evliliğe mesafeli olman beni düşündürdü. Demek ki evliliğe sıcak bakıyorsun ama onunla uzun yıllar geçirme fikrine soğuksun. Bunu hissetmen için geçerli sebeplerin olmalı diye düşünüyorum. Bu geçerli sebeplerini lütfen gözden geçir. O emin olmamanın en geçerli sebeplerini lütfen bir kâğıda yaz. Ondan emin olduğun kriterleri de lütfen bir kâğıda yaz. Hangisi daha fazla bunları gözden geçirmelisin. Emin olmadığın konular içerisinde ‘Olmazsa olmazların’ var mı? Hiç vazgeçemediğin kriterlerin varsa lütfen acele etme derim. Evlenmek zorunda değilsin. Ruhunu dinle lütfen, neden bu kadar uzun süre beraber olduğun birine bu konuda mesafelisin bunu iyi tartmanı rica ediyorum.

2. Bir aile dostumuzun oğluyla evlendirilmek üzereyim, hayal bile edemeyeceğim tüm özelliklere sahip, maddi manevi pek çok konuda benden üstün ve ailesi de bizden üstün, içime bir türlü sinmeyen bir şeyler var sizce ne yapmalıyım?

Emin olmadığın bir şeyin içerisinde olmamanı rica ediyorum. Bu bir evcilik oyunu değil, bu gerçek. Beklediğin tüm kriterlere cevap veriyor olabilir ancak senin kriterlerin ne kadar doğru? Sadece bilincinle kriterler belirlemiş olmalısın. Kriterlerini hazırlarken ruhunu hiç dinledin mi? Ruhun çekilmediği biri var ve bu çok önemli bir kriter bence... Onunla eğer kısmet olursa bir ömür geçireceksin, buna hazır mısın? Ben hazır olmadığını görüyorum, inan acelesi yok. Muhakkak konuşacak bir ortam hazırlamalı, karşılıklı kriter setlerinizi konuşmalısınız. Onu yakından tanımalısın, ruhunu görmelisin. Hayatta sadece mezun olduğumuz okullar, mesleklerimiz, maddi manevi durumumuz, pozisyonumuz, duruşumuz yok. Ruhumuz var huylarımız var, hislerimiz var; lütfen bunları hatırla... Ruhun ne istiyor?

Yazının Devamını Oku

İnsanlar neden gerçek kimliğini gizler?

21 Mayıs 2024
Sevgilİ Hürriyet okurları... Bu hafta ‘5 Soru 5 Cevap’ta ‘Persona; oyuncu maskesi… İnsanlar neden gerçek kimliğini gizler?’ başlığı altında topladığımız bize en çok yöneltilen beş soruyu sizler için cevaplandıracağım.

1- Beş yıldır beraber olduğum erkek arkadaşımla evlendim ve evlendikten kısa bir süre sonra inanılmaz değişti, hiç bu kadar agresif, hırçın olduğunu görmemiştim, şiddet eğilimleri de var, ben beş senede hiç mi tanıyamadım, sizce nerede hata yaptım?

İnsanlar, her zaman bizler de dahil olmak üzere bir ‘persona’ takar, yani bir oyuncu maskesi takarız, bu, okulda başka, ailemiz içinde başka ve kişinin özel ilişkisinde başka olabilir. Aile içinde çok sakin, okulda sakin, flörtün ilk yıllarında sakin ve hatta sonrasında bile sakin ama kesin elde ettikten ve seni uzantısı yaptıktan sonra, kendine mecbur bıraktıktan sonra çok başka olabilir. Bu sağlıklı bir çerçevede ise sorun yok ama çok uçlarda ise bir tuzak var demektir. Ne yazık ki kişilik bozukluklarında, narsisizmde kişi kendini çok iyi saklayabiliyor. Kendini suçlamayı bırak lütfen, kendini suçlayarak ve ‘Bu neden benim başıma geldi?’ sorusundan çıkmanı, ‘Buradan nasıl çıkarım?’ sorusuna odaklanmanı rica ediyorum, içsel gücünü tekrar yakala ve danışmanlık alarak, olabiliyorsa evliliği kurtarmalı değilse kendini, ruhunu koruyarak acil bir çözüm yolu bulmanızı tavsiye ederim. Bir çözüm yolu bulamazsan daha kötü olur, daha iyi olmaz bu kesin.

2- Ailem çok muhafazakâr ve ben onlardan çok daha modern bir bakış açısına sahibim. Giyimim ve tarzım yüzünden çok sorun yaşıyorum, onlardanmış gibi davranmak zoruma gidiyor, onlar sıktıkça daha asileşiyorum, nasıl bir çözüm yolu bulabilirim?

En başta şunu söylemeliyim; zaten onlardansın… Sen ailenin bir parçasısın ne kadar farklı bakış açılarına sahip olsanız da onlar senin ailen ve ilelebet onların bir parçası olacaksın, bunu hayata gelirken sen seçtin. Asi olmanın kimseye faydası olmaz, savaşarak elde etmek yerine, politiklikle, saygı çerçevesinde bir ahenk yaratmalı, orta yolu bulmalısın. Orta yolu bulduğunuzda hepiniz huzura ereceksiniz, senin seçimlerin de onlara saçma ve garip geliyor olabilir. Hayatta kaç kişi var ise işte o kadar farklı bakış açısı var. Bizler gerektiğinde personalar takarız, orta yolu bulurken onların tuşuna basacak, inadına kızdıracak şeylerden kaçınmak bu personayı takınmak büyük ve güçlü bir adım olacaktır. Saygın davran ki onlar da bilmiyorlarsa bunu senden öğrensinler.

3- İnsanlar her yerde farklı davranıyorlar ve bu beni çok kızdırıyor. Ben her yerde olduğum gibiyim, kimseye göre davranamam bu konuda hep sorun yaşadım. Neden her girdiğim ortamda bu suç oluyor?

Sağlıklı bir persona yani oyuncu maskesi takmak bir sorun değildir. Her yerde kafamıza göre davranamayız. Bir protokolde evdeki gibi ya da arkadaşlarımızla olan davranışlarımızı sergileyemeyiz. Farklı personaların olmalı. Ben burada danışman personası ile yazıyorum, evde anne personası ile davranıyor, çocuklarımı terapiye almıyorum, annelik yapıyorum, arkadaşlarımın derdini dinliyor, destekliyor ama talep etmeden seansa almıyorum çünkü orada arkadaş personası ile bulunuyorum. Her arkadaşlığında da aynı personayı kullanmadığın gibi… Esnek ve aynı zamanda yerine göre davranmalısın, her yerde olduğumuz her halimiz gibi olamayız, olmamalıyız. Bu belli çerçevede ise sağlıklıdır, tabii ki karakterini ve çizgini korumalısın. Bu seni saygın yapacaktır. Farklılık güzeldir, kendinden ödün vermeni elbette ki istemem. Bir denge ve ahenk yaratırsan harika olur.

4- Eşim ile aynı iş yerinde çalışıyorum ve benim müdürüm, o kadar zorlanıyorum ki yıllardır çok sevdiğim işimden ayrılma noktasına geldim, evde bana emirler yağdırıyor ve yapmam gerekenler konusunda direktifler verip, sonuçlarını kontrol ediyor. Anlayacağınız sürekli bir performans değerlendirmesi yapıyor. Kararsızım ya evliliğimi ya işimi seçmek zorundayım, ne tavsiye edersiniz?

Anlaşılan eşiniz evde patron, müdür personası ile bulunuyor. Bu konuda onunla etkili bir iletişim kurmalı ve kendinizi, hislerinizi ifade etmelisiniz. Evde eş personasını kullanmalı, işi eve taşımamalı. İş işte kalır. Evde eş olabilme becerisini geliştirmelisiniz. Bu istenirse yapılabilir. İnsan bazen alışageldiği için davranışlarını fark edemiyor. Şikâyet etmeden sevgiyle kendinizi ifade edebileceğinizden eminim. İletişimle, anlayışla ve bolca istekle çözüme ulaşacaktır.

Yazının Devamını Oku

Fedakârlıkla kendini feda mı ettin?

14 Mayıs 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta ‘5 Soru 5 Cevap’ta ‘Fedakârlıkla kendini feda mı ettin?’ başlığı altında topladığımız bize en çok yöneltilen beş soruyu sizler için seçtik.

 1-Kendimi bildim bileli fedakâr olmam öğretildi, iş hayatına başladığımda ailemde olduğu gibi fedakâr olursam her şey yolunda gider sandım ancak kimse durmak bilmedi ne kadar verici olduysam dahasını istiyorlar, tüm iş yükünü üzerime aldım, yoruldum ve artık vücudum kaldırmıyor sürekli hasta oluyorum, ne yapmalıyım?

Fedakâr olmakla kendini feda etmek arasında fark var, bunu bilmelisin. Bize fedakâr olmanın önemi öğretilirken ne yazık ki kendi haklarımızı korumak öğretilmedi. Bizler komşu çocuklarıyla tüm oyuncaklarımızı paylaşmanın nezaket ve misafirperverlik olduğu inancıyla büyüdük. Bazı şeyler kırmızı çizgimizdir, gerektiği yerde reddetmeyi bilmeliyiz. Gerektiği yerde ‘hayır’ demediğin her şey sana yük olarak geri dönecektir, bu yüklerden yorulduğunda ve yapamadığında, bunu dile getirdiğinde ise en kötü sen olacaksın çünkü alışılagelmiş bir sömürü sistemini çökerttin, oyunu bozdun. Diğerlerine ait sorumlulukları senin üstlenmen bir süre sonra yorgunluk ve hatta en sonunda hastalık olarak karşımıza çıkar. Vücudun dinlenmek için kendini hasta ediyor fark ettin mi? Gerektiği yerde nezaketle, sevgi diliyle ‘hayır’ de...

2-Ailemin biricik kızı olarak büyüdüm ve en büyük hayalim büyük bir ailenin gelini olmak, kocaman ailemizde çok mutlu olmaktı, hayalimdeki gibi bir aile kurdum, ailede bir tek bana yükleniliyor, alttan aldıkça daha da artıyor, onları bu kadar değerli beni bu kadar değersiz yapan şey nedir?

Cevap tek; senin davranışların, senin ‘hayır’ diyememen... Gerektiği yerde ‘hayır’ demek senin değerini artırır, senin, emeğinin, zamanının, paranın, enerjinin değerini sen bilmezsen kimse bilmez. Ben uyumsuz ol demiyorum, gerektiği yerde, şartlarını çok zorluyorsa, kendinden çok veriyorsan lütfen ‘hayır’ de diyorum. Sana nasıl davranmaları gerektiğini senden öğrenirler, lütfen bunu her daim hatırla... Onlar gerektiği yerde reddettikleri için yükseldiler, değerleri bilindi. Tek fark bu...

3-Etrafıma baktığımda herkes, her şeyi benden istiyor, izliyorum diğer kuzenlerimden, kardeşlerimden kimse bir şey istemiyor, evin tüm yükünü ben üstlendim ama üç evin en küçüğüyüm, saygısızlık yapmak istemedikçe tükendim, artık dayanamıyorum, ben nasıl kurtulurum?

Eminim evlerin en uyumlu ve en iyi huylusu sensin. İyi huylu, mülayim olayım derken kendini yok saydın. Yardımseverlik, fedakârlık, iyilik severlik hepsi birer erdem ve tabii ki bu erdemlere sahip olman çok güzel. Bu erdemlerde usta olmana rağmen dengeyi kaçırmış olduğunu fark etmelisin, her erdem içerisinde itidal; denge erdemi çalışır. Sen fedakârlıkta, iyilikseverlikte dengeyi koruyamazsan bu erdem olmaktan çıkar. Kendi hakkına girmişsindir. Lütfen dengeyi yakala ve yavaş yavaş gerektiği yerde nezaketle ‘hayır’ de ki diğerleri çizgiyi korusun.

4-Ben çocuklarım için yıllar boyu saçımı süpürge ettim, yemedim yedirdim, giymedim giydirdim, şimdi anneler gününde bile kapımı açmıyorlar, dediğimde ise ‘yapmasaydın’ oluyor, emeklerim boşa gitti şimdi ne yapmalıyım?

‘Saçımı süpürge ettim’ tam bir manipülasyon cümlesi, çok üzgünüm ama bunu söylemek zorundayım, ben alışık olduğunuz gibi ‘ah vefasız evlatlar’ demeyeceğim, manipüle ederseniz ve ettiyseniz evlatlarınız sizden kaçacaktır, ilk yeterli olduklarında sizden uzaklaşırlar. Manipülasyon ile kişi karşındakini suçlu hissettirerek kontrol altına almaya çalışır, ama bu manipülasyondur ve sağlıklı bir davranış biçimi değildir. Siz annelik yaptınız, görevinizi yaptınız fazla yaptıklarınızı ise siz tercih ettiniz bunları onlar talep etmediler. Bence koşulsuz sevmeyi deneyin, karşılık beklemekten vazgeçin, siz annesiniz bir ticaret yapmadınız, yaptığınız yatırım elinizde patlamadı, siz koşulsuz sevmeyi ve vermeyi bilememiş olabilirsiniz ama şimdi öğrenebilir, kendinizi affettirebilirsiniz, size neden kızgınlar? İçlerindeki kırgın çocuğa dokunun ve bolca sevin; gelecekler, çünkü siz onların alternatifsiz annesisiniz.

Yazının Devamını Oku