Paylaş
İlk ustası ona “Büyü de gel” dedi ama o ısrarcı oldu. Hem tezhip, hat, çini sanatlarını öğrendi hem de atölyedeki ayak işlerini yaptı.
Bu esnada, ustasıyla birlikte katıldığı Kültür Bakanlığı fuarlarında sedefe ilgi duymaya başladı.
Soluğu sedef ustası Ahmet Sezen’in atölyesinde alsa da, ona kendisini kabul ettirmesi uzun sürdü. Çünkü bu işi yapan kadın yoktu.
Sedef sadece unutulmakta olan bir zanaat değil, aynı zamanda zorlu ve pahalı bir yoldu.
Sedef Ustası Ahmet Sezen önceleri Fatma’ya “Sen kadınsın, olmaz” dedi. Ama sonra desenlerini beğendiği için 14 yaşındaki Fatma’yı çırak olarak denemeyi kabul etti. Ayran haftanın yedi günü, sabahları saat 08.00’de atölyeye girip gece yarısına kadar çalıştı. 16 yaşında, dört ayda bitireceği kalfalık işini yapmaya koyuldu ve bir kemençe yaptı. Kalfalık becerisini kanıtladıktan sonra ustalık eserine geçti. Gündüz ustasının işlerine bakıp geceleri kendi eserinde çalışarak üç yılda ustalık projesi olan aynayı tamamladı. Sadece desen çizmek için bile iki yıl emek verdi.
19’unda ustalık eserini bitirdikten sonra Süleymaniye Camii’nin restorasyonu için çalışmaya başlayan Ayran altı yıl önce Küçük Ayasofya’da kendi atölyesini açtı.
Sedef sanatının unutulmasını engellemek için ustasından öğrendiklerini başkalarına öğretmeye çalıştı.
Ayran, gümüş, inci, boynuz, abanoz ve gül ağaçları gibi geleneksel malzemeleri modern desenlerle yorumlamaya başladı. Tezhip hocası Münevver Üçer’le birlikte İslam Eserleri Müzesi’nde açılan bir resim sergisindeki eserleri takılara dönüştürdü.
Sonra bir gün Bugatti arabalarının tasarımcısı dükkanına uğrayıp iki kolye aldı. Ayran’a iş teklif etti.
Ayran, atölyesinde altın, bağ ve sedef malzemelerle lotus çiçeği desenleri hazırladı, Bugatti de bu çalışmaları direksiyona, jantlara, anahtarlıklara yerleştirmek üzere ondan aldı.
Her detayı kendisi tasarlayan ve daha çok sipariş üzerine çalışan Ayran, şimdi de İstanbul Modern Zanaat, Sanat ve Tasarım Platformu’nun ilk projesinde ressam Ekrem Yalçındağ ve tasarımcı Hatice Gökce ile birlikte çalıştı. Yalçındağ’ın desenlerini sedefle buluşturarak kol düğmeleri, Gökçe’nin tasarladığı tıraş fırçasını da kemik malzemesiyle hazırladı.
İstanbul Kalkınma Ajansı Yaratıcı Endüstrilerin Geliştirilmesi Mali Destek Programı kapsamında gerçekleştirilen bu proje, İstanbul’un unutulmaya yüz tutmuş zanaat ve el sanatlarını sanat ve güncel tasarımla buluşturuyor.
Bakır, kemik, ahşap, sedef ve cam ürünler yıl sonuna kadar İstanbul Modern Mağaza’da sergilenecek ve satışa sunulacak.
Müzenin direktörü Levent Çalıkoğlu’nun dediği gibi, el işçiliği ile üretimini sürdüren atölyeler hızla azalıyor; usta-kalfa-çırak ve tecrübe paylaşımı bitiyor; var olan atölyeler mesleğine aşkla bağlı bir avuç insan tarafından inatla sürdürülüyor.
Geçmişten gelen pek çok teknik ve uygulama kısa süre içinde unutulacak.
Tam da bu nedenle mutlaka gidip bu ürünleri görün.
Paylaş