Paylaş
Amacım kimseyi küçümsemek değil ama bunu söylemeden de edemeyeceğim... Tuğçe Kazaz kadın hareketinden bihaber, erkeklerin sınırlarını çizdiği bir özgürlük alanını kadınlara reva görüyor. Bu yaptığı açıklamanın hemen her cümlesinden akıyor.
En acıklısı, bu 'fırsatı', kendi geçmişine dair günah çıkarma aracı olarak kullanıyor.
Bilgisiz; bilgisiz olduğunun farkında değil.
Hayatı boyunca savrulmuş; belli ki daha da savrulacak.
Lakin kalkıp dünyaya huzur getirmekten bahsediyor.
Ve evet, kadınlara en az erkekler kadar hemcinsleri zarar veriyor.
Burada mesele Bülent Arınç'a destek çıkması değil. Hatta onun konumuzla hiç ilgisi yok.
Mesele kullandığı dilde, mesele kendi buhranlarından yola çıkarak kadın sorununu çözme iddiasında. Ki bu çok yanıltıcı olur.
"Kadınlar kendilerini kirletmemeli" gibi laflar zaten kendiyle yaşadığı ve içinde bolca suçluluk duygusu barındıran hesaplaşmaya işaret ediyor.
Ama n'olur o sağlıksız denkleme tüm kadınları oturtmaya kalkmasın.
Bize hayat dersi vermesin.
Kadınlık dersi hiç vermesin.
İnsan kendiyle barışmaya çalışırken kitleleri araç olarak kullanmamalı.
Herkesin hikayesi ayrı. Ama kadına şiddetin tavan yaptığı ülkemizde kadınların genelinin hikayesi Kazaz'ınkinden epey farklı.
Kazaz özgürlükten geliyor, bizim kadınlarımızın pek çoğu esaretten.
Kazaz kendini ortalara atıp açıklamalar yapmadan evvel keşke biraz toplumsal cinsiyet konusunda okumalar yapsaydı.
O zaman belki kendini de, diğer kadınları da erkek diliyle tarif etmez, ‘kirlenmek’ ya da ‘kirlenmemek’ gibi sözcükleri, 'kendini basitleştiren kadın' gibi ifadeleri bu tarifte kullanmazdı.
Kazaz "Doğruyu doğru olarak göremediğimiz takdirde bir adım ilerleyemeyeceğimizi düşünüyorum" demiş.
Ben pek katılmıyorum.
Çünkü herkesin doğrusu kendinedir. Mesela benim doğrum Tuğçe Kazaz'ın doğrusuyla hiç örtüşmüyor.
Neden hayatımı onun doğrusuna göre yaşayayım ki?
Neden hayatımı herhangi birinin doğrusuna göre yaşayayım ki?
Hayatta asla tek bir doğru yoktur. Bence Kazaz kişisel gelişimine bunu görüp oradan devam etmeli.
Paylaş