Tırnakla para kazanmak

Eskiler “Ben buralara tırnaklarımla kazıyarak geldim” demeye bayılır. Bu zor yolda tırnak cilası çatlayıp bozulursa oje dediğin ne güne duruyor? Pop dünyasının yeni yetme starı, moda ve güzellik piyasasına tırnağın ucundan giriyor.

Bir zamanlar moda endüstrisi kumaşları kesip biçip, boyayıp yıkayıp, son ütüsünü yapıp, pazara sunup para kazanmaya çalışıyordu. Sonra güzellik endüstrisi çıktı. Modanın küçük kardeşi. Nemlendirici moda oldu, kırışıklıklarla savaştığı iddia edilen bir dolu kozmetik ürünü raflarda boy gösterdi. Parfüm, “miktarı az, fiyatı yüksek” kavramını hayatımıza soktu.
Sonunda iş tırnağın ucuna kadar geldi.
şarkıcıların kıyafet markalarına, futbolcuların ayakkabı koleksiyonlarına, modellerin parfüm çıkarmalarına alıştık. Başta “Herkes kendi işini yapsa ya” desek de sesimizi çıkarmadık.
Fakat bu bir ilk.
Ergenlerin ve kız çocuklarının hastası olduğu, kendisi de ergen sayılabilecek popçu Justin Bieber oje koleksiyonu çıkarıyor. Aralıkta ABD’de, 2011 itibarıyla da dünyanın geri kalanında piyasaya sürülecek koleksiyonun adı One Less Lonely Girls.
Ojelerin adları ise ılk Dansı Bana Lütfet, Ben + Mavi, En Gözde Mor gibi, bana pek bir şey ifade etmeyen ama ihtimal o ki kız çocuklarını tavlamak üzere düşünülmüş cinste. Kendisine hayırlı işler...
De...
Neden oje koleksiyonu?
Demek ki oje işinde ekmek var. Bir kere makyaj işine girenlerin ilk işi oje üretmek.
Hem kolay üretildiği hem de iyi sattığı için oje bu firmaları birkaç yıl döndürebiliyor. Türkiye’de yıllık oje tüketimi 20 milyon şişe civarında. Kadın başına yılda bir, bir buçuk şişe deyin. Batı’yla kıyaslandığında rakamlar düşük, orada kadınlar ayda ortalama bir şişe oje bitiriyor. Ama bir taraftan da Türkiye’de her geçen yıl oje satışları artıyor.
Oje moda dünyasının basamaklarını da hızlı tırmanıyor.
Geçtiğimiz sezonlarda ayakkabıların yaptığını yapıyor: Çıldırıyor.
Kıyafette artık pek de harikalar yaratamayan markalar son yıllarda çantaya, ayakkabıya abanırken kozmetik sektörünün de altın yumurtlayan tavuğu tırnak boyaları gibi görünüyor.
Justin Bieber bir yana... Moda haftalarında sadece kıyafetler değil, ojeler de çıktı podyuma. Zac Posen’ın modellerinin tırnakları leopar ve batik desenliydi. Giles Deacon’ınkilerde gülen suratlar vardı. Betsey Johnson defilesinde pembe tırnaklar üzerinde sarı-laci çizgiler dikkat çekerken, Loewe’deki kelebek motifli tırnaklar uygun fiyatlı yatak çarşaflarını andırıyordu.
Ünlüler de sardı bu tırnak işine. Katy Perry’nin tırnaklarında sevgilisi Russell Brand’in resmi görüldü. Rihanna ve Alexa Chung’ın parmaklarının ucunu gülen suratlar süsledi. Heidi Montag tırnaklarına Chanel logosu kondurdu, Fergie çizgi çektirdi.
Moda dergilerinde sayfa sayfa süslü tırnak fotoğrafları basıldı.
İş artık safi ojeden de çıktı. Ülkemiz kadınlarına pek sirayet edememişse de Batı’da alternatif çevrelerde popüler olan “nail art”, yani “tırnak sanatı” ana akım modayla iç içe geçer oldu. Ojenin defilelerde aksesuvar mertebesine yükselmesi, ünlüler tarafından benimsenmesi bu anlama geliyor.
Ya dahi kozmetik pazarlamacıları oje satışlarını artırmak için tasarımcıları tavladı. Ya da millet sıkıldı, oyun arıyor...

Yine statü simgesi

Eski Mısır’da tırnak boyası rengi hiyerarşiye işaret edermiş, sosyal düzenin tepesindekiler tırnaklarını kırmızı ve tonlarıyla boyarlarmış. Nefertiti el ve ayak tırnaklarına yakut kırmızısı sürermiş. Kleopatra’nın rengi kızılmış. Alt sınıflardakilere sadece açık tonlarda ojeye izin varmış.
Bugün eski zamanlardaki gibi adı konmuş olmasa da statü simgesi ojeler var. Ojede pazarın trendlerini belirleyen Chanel oje sürüyorsanız -belki Hermes takmış kadar olmuyorsunuz ama- birçoklarının gözünde modanın üst sınıfına mensupsunuz.
Lüks markaların kraliçesi her yıl bir-iki yeni oje çıkarıyor. Millet mağazalara isim yazdırıyor, listelerde sırasını bekliyor, bu ojeleri ilk sürenlerden olmak kimileri için epey anlam taşıyor.
Yani belki yaptırımı yok... Ama oje binlerce yıl sonra hâlâ hiyerarşideki yere işaret ediyor.
Yazarın Tüm Yazıları