Bir zamanlar markaların namusu olan defileler giderek gözden düşüyor. Şimdilerde yaratıcılığa fırsat tanıyan alternatif koleksiyon tanıtım yöntemleri, sunumlar gözde...
Tabii ki kimi baba markalar afili moda haftalarında gösterişli defilelerini yapmayı sürdürüyor. Tabii ki moda dünyasının güçlü zatları ön sıralarda arzı endam eyliyor. Ama bir yandan da son üç yıldır irili ufaklı markalar ve tasarımcılar, yeni koleksiyonlarını tanıtmak, dünya basını ve dünyanın dört bir yanından alıcılarla buluşmak için alternatif yöntemlere başvuruyor. Sayıları da her geçen yıl artıyor. Kimi böylesinin daha hesaplı olduğunu düşünüyor ki bu hep doğru değil, bazen defileden daha tuzlu oluyor. Kimi defile yapmak için “fazla cool” olduğu iddiasında. Kimi defilelerin artık yeterince yaratıcı olmadığı kanısında. Kimi değişen dünyada modanın da, modayı sergileme yöntemlerinin de yeni teknolojilerle kendini yenilemesi gerektiği görüşünde. Sebepler çok. Sonuç değişmiyor: Defileler cazibesini yitiriyor. Defilenin yerini ise kısa filmlerden tutun da online slide şovlara kadar farklı formlarda sunumlar alıyor. Defilelerdeki düşüş trendi bir yandan çevreye de hizmet ediyor. Defilelerin karbon ayak izi küçümsenecek gibi değil çünkü. Defile dışı sunum trendi krizin damardan vurduğu 2008’de alevlendi. Örneğin, Los Angeles çıkışlı marka Wren’in tasarımcısı Melissa Coker, New York Moda Haftası’na defile yerine bir video enstelasyonuyla katılmaya karar verdi. Coker, “Video ayrı bir boyut katıyor. Kıyafetleri canlı dekor içinde görebiliyorsunuz” dedi. Aynı dönemde Scott Sternberg de podyumu kullanmak yerine, Kirsten Dust, Max Minghella ve rapçi Charles Hamilton’ın ilkbahar-yaz koleksiyonundan parçalar giyerek rol aldığı bir videoya imza atmayı tercih etti. Böylesinin koleksiyonun hikayesini daha iyi anlattığını düşündü. İnternet sayesinde daha geniş bir kitleye ulaşabileceklerini anlayanlar da online defilelere, sunumlara yöneldi. Prada ve Dolce Gabbana, defilelerini internetten canlı yayınlayan markalar arasında. Geçtiğimiz günlerde İngiliz marka Burberry yeni bir konseptle karşımıza çıktı. Yeni koleksiyon tanıtılırken defile Burberry’nin Türkiye’nin de aralarında olduğu, dünyanın dört bir yanındaki 25 mağazasında canlı yayınlandı. Davetli müşteriler iPad’lerinden anında sipariş verebildi. Bugün artık nasıl birçokları ofise gitmeyip evden çalışabiliyorsa, bunu destekleyecek her türlü teknolojik donanıma sahipsek, aynısı markaların koleksiyon tanıtımları için de geçerli. Defileler kesinlikle ihtiyaç değil. Belki zamanla internet, videolar, farklı ve yaratıcı sunumlar gelenekseli, yani podyumu tamamen ezip geçecek, kim bilir.
Arzu Kaprol’ün Paris ‘sunumu’
Evvelsi gece Paris Moda Haftası’yla eşzamanlı olarak farklı bir sunuma imza atanlardan biri de Türk tasarımcı Arzu Kaprol’dü. Kaprol, “Re-Fine” isimli 2011 ilkbahar-yaz koleksiyonunu aylar boyunca izinlerini almak için uğraştığı Palais Royal’da sergiledi. Tuğçe Kazaz’ın da modeller arasında yer aldığı sunum için mekanın avlusunda ayrı ayrı yükseltiler kurulmuştu. Daha çok bir davet havasında geçen sunum boyunca yedi-sekiz manken çeşitli aralıklarla geldi, ışıklar ve müzik değişti, platformlara çıkıp kıyafetleri sergiledi. Kıyafetlerini değiştirmek için gittiklerinde millet sohbete ve yiyip içmeye devam etti, yeniden geldiklerinde gözler onlara çevrildi. Bu böyle devam etti. Bunun yanı sıra, mekanın diğer bir tarafına kurulmuş dev ekranlarda Thierry Dreyfus’un İstanbul’da çektiği ve Kaprol’ün tasarımlarının kullanıldığı dört kısa film gösterildi. Müzikler ise Mercan Dede imzalıydı. Bazı parçaları İstanbul Fashion Week’teki defilesinden hatırladığımız Kaprol’ün koleksiyonun esin kaynakları Güney Etiyopyalı Mursi kabilesinin vücut boyamaları ve Brig Laugier’in “Sculptures de Livres” eserindeki katlama detaylarıydı. Bu sunumun artıları bence şunlardı: 1. Arzu Kaprol’le sunum sırasında basın ve alıcıların kıyafetlerle ilgili konuşma fırsatı oldu. Ki bir defilede bu mümkün değildir. 2. Kıyafetleri çok yakından inceleme fırsatımız oldu. Oysa defilede ön sırada değilseniz kıyafetleri görmeniz bile şanstır.