Paylaş
Wallpaper dergisinin şubat sayısında dağıttığı 2011 Tasarım Ödülleri konusu, Nakkaştepe’deki Vakko Moda Merkezi’nin fotoğrafıyla açılıyor. Dergi 2011’in En İyi Çalışma Alanı olarak bu binayı seçti.
Binanın namını duymuştum, artık gidip yerinde görmek şarttı.
Girişte sıkı bir güvenlik var. Nedenini anlamak zor değil. ıçeride Hakko ailesine ait sanat koleksiyonundan 100 parça yer alıyor. Yönetim ofislerinin bulunduğu üçüncü kattaki duvarlardan birinde onlarca Fikret Mualla yan yana dizilmiş. Binaya serpiştirilmiş diğer eserler Burhan Doğançay, İlhan Koman, Nevzat Yüzbaşıoğlu ve Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi sanatçıların imzalarını taşıyor. Hatta Bedri Rahmi’nin Vakko’nun Merter’deki eski binasının duvarlarına yaptığı eserler lazerle kesilip duvarıyla beraber buraya taşınmış.
Hakko ailesi önceden otel olması tasarlanan yarım bir inşaatı almış. Guggenheim Las Vegas ve Munich Museum ile dünyadaki mimari çevrelerde adından sıkça bahsettiren REX firması binanın mimarisini üstlenmiş.
Merkez inşa edilirken dikkat edilen üç nokta var. Birincisi, var olan binayı kullanmak. Yarım inşaat halindeki U şeklindeki binanın ucu kapatılıp kare hale getirilmiş ve içine “showcase” adlı çelik konstrüksiyon yerleştirilmiş. En üst kattan “showcase”in içine girdiğinizde aşağı inen merdivenler boyunca toplantı odaları yer alıyor. Merdivenin malzemesi olan ağaç
Brezilya’dan getirilmiş. Ağaç o kadar sert ki üzerine çivi çakamıyorsunuz.
İkincisi, binaya hareket katmak istenmiş. Camlar ve aynalar sonsuzluk hissi ve podyum havası veriyor. Binanın ortasındaki boşlukta durduğunuzda yürüyen insanlar görüyorsunuz ama kimin nerede yürüdüğünü anlamak çok güç. Bulmaca çözer gibisiniz.
Son olarak binanın inşasındaki amaç bir yaşam alanı oluşturmak.
Ofisler alabildiğine sade. Cam duvarlı odaların içinde tek bir fazlalık yok; ne bir kablo ne de bir süs eşyası. Tek aksesuvar duvarlardaki değerli tablolar.
Direktörlerin ayrı odaları yok, herkes ekibiyle oturuyor. Ekip büyürse odaların arasındaki paneller kaldırılıp alan büyütülüyor. Binanın iç mimarisi Autoban’a ait. Mobilyalar modern ama bazı showroom’larda büyük antika masalar göze çarpıyor.
Bu işyerinin en etkileyici özelliklerinden biri tüm gün müzik yayını olması. Öyle bangır bangır değil ama insanın ruhunu okşayan cinste.
Eskiden insanlar birbirinin evini kıskanırdı. Bugün bunun yerini ofisler aldı. Vakko Moda Merkezi bunlar arasında başı çekebilir.
Türk modasının arşivi
Buranın işyeri olduğunu unutturan yeri bodrum katı. Vakko Cafe ile gösteriler ve konferansların düzenlendiği 200 kişilik oditoryumun da yer aldığı bu kat bir sanat merkezi işlevi görüyor.
Katın çeşitli köşelerine serpiştirilmiş Moda Müzesi’nin bir bölümünde Vakko’nun tozlu arşivlerindeki fotoğraflar sergileniyor. Diğer bir köşede Vitali Hakko’nun özel eşyaları: Telefon defteri, büyüteci, gözlüğü, kalemleri, Vakko antetli kağıtlara yazdıkları, Şen Şapka günlerinden faturalar ve yarı dolu bir viski şişesi.
Duvarlarda markanın 1936-1972 yılları arasındaki ilanlarından seçmeler var. Alanın ortasındaki dev camekanda 1980’den bu yana arşivdekilerden oluşturulmuş dev bir kolaj yer alıyor. Eski kataloglar, ilanlar, broşürler, davetiyeler...
Vakko bir ara eski müşterilerine eski Şen Şapka’larını getirmeleri için çağrı yapmış ve bunları toplamıştı. 1938-1980 yıllarından kalma şapkalar şimdi Moda Müzesi’nde bir duvarı süslüyor.
Şapka koleksiyonunun yanındaki köşede ise Jale Yılmabaşar’ın bir tablosu önünde Vakko eşarplar sergileniyor.
İşte buna dev hizmet derim
Binadaki favori yerim Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi. Burası, martta Kütüphaneler Haftası’nda açılacak.
Moda, mimari, resim, fotoğraf, sinema ve grafik tasarımla ilgili 10 bin kitapla açılacak ama alımlar devam edecek.
İsteyen herkes bu kütüphaneden yararlanabilecek ama haklı olarak kitapları ödünç vermeyecekler.
Fakat, istedikleri sayfaları taratabilecekler. Ziyaretçiler kütüphanedeki dört bilgisayardan 3 bin e-kitaba da ulaşabilecek. Sınırlı sayıda kitapları da burada bulmak mümkün. İmzalı serileri de çoğaltmayı hedefliyorlar.
Tavanından ışık alan ve duvarında Nevzat Yüzbaşıoğlu’nun “Sessiz Devinim” adlı eserini barındıran bu kütüphanede ben her gün tüm günümü geçirebilirim. Dileyenler de açılışından sonra hafta içleri saat 18.00’e kadar, hafta sonları ise randevu alarak buradan yararlanabilirler.
Paylaş