Paylaş
Diyeceksiniz ki...
“Malum deprem yolda. Şehrin yıkılıp baştan inşa edilmesi gerekiyor. Sen takmışsın binaların boyasına.”
Taktım.
Yıllardır takığım.
Şehrin estetiğine ayrılacak paranın lüks gibi görülmesinden, “önce karnımızı doyuralım, sonra esvabımızı düzeltiriz” edebiyatından sıkıldım.
Bakın İstanbul’un binalarına... Dökülüyor.
Geçtim boyası dökülenleri, leşleri, tuğla manzaralı pek çoğu. Bu bana göre, insanların sokakta çıplak dolaşması gibi bir şey.
Sadece göz zevkini değil, inanın inanmayın, o habitatta yaşayan insanların psikolojisini de bozuyor bu tablo.
Yol yapmaya doyamıyoruz ama dışarıdan baktığımızda mide bulandıran binalarda oturmakla ilgili bir sorunumuz yok.
Ben buna inanamıyorum.
Dünyanın en büyük kimya ve boya devlerinden AkzoNobel grubunun gri ve kasvetli alanları renkli hale getirmek için Brezilya, Fransa, İngiltere ve Hindistan’da hayata geçirdiği Renk Hareketi girişimini 2009’da Marshall Boya Türkiye’de de başlattı.
İlk olarak Kadıköy’de 100 yıllık bir tarihi yaşatan Ayrılık Çeşmesi Sokağı’ndaki 44 ev yeniden boyanarak grilikten ve kasvetten kurtuldu. Sokağın çehresi de, insanların ruh hali de iyi yönde değişti.
Marshall ardından, ÇEKÜL ve Kadıköy Belediyesi işbirliğinde yürütülen “Canlandırma Projesi”ni destekleyerek Renk Hareketi’ni İstanbul’un ilk apartman semti olan Yeldeğirmeni Mahallesi’ne taşıdı.
Renk Hareketi en son Manisa’ya taşındı. 18’inci yüzyıl Osmanlı sanatının en başarılı örneklerinden biri olan tarihi Kula Evleri’nden 12 tanesi renklendirilerek geleceğe kazandırıldı.
Ama sadece bu kadar. Bir marka sponsorluğa soyunuyor, koca ülkede sadece iki belediye ilgileniyor.
Renk Hareketi’nin amacı, zamanında güzel olan ama unutulup ihmal edilmiş, grileşmiş mahallelere ve sokaklara renk getirmek. İnsanlara hayatlarını renklendirmenin çok zor olmadığını, az bir çabayla bunu gerçekleştirebileceklerini gösteriyorlar.
Bu hareketin parçası olmak isteyen belediyeler Marshall sponsorluğuna başvuruyor. Ardından marka yetkilileri ve markanın renk elçisi Serdar Gülgün mevzu bahis sokağa gidip sakinleriyle görüşüyor.
Herkesin kişisel zevkine öncelik vererek ama bir bütünlüğü de gözeterek evler için renkler seçiliyor.
Ardından gönüllülerin ve sokak sakinlerinin katıldığı bir günlük boyama şenliği düzenleniyor. Elde boya fırçaları, yemeli içmeli, müzikli bir şenlik. Bu ilk gün sembolik tabii. Akabinde işi profesyoneller devralıyor.
Bu girişimde boyaları Marshall veriyor, işçilik masrafını bina sahipleri karşılıyor, belediye de altyapıyı yeniliyor.
Bir apartmanın dış cephesinin boyama masrafı ortalama 5 bin TL.
Bölün 5 bini o apartmandaki daire sayısına...
Nedir ki?
Kimse yaşadığı yerin pisliğini ekonomik gücüne falan bağlamasın.
Bu tamamen bir öncelik meselesi. Nelere veriliyor o paralar...
Ben artık bizim millet ve estetik konusunda ümitsizim. Köklerimizle bile alakamız kalmamış. Bu topraklarda var olan estetiği bile tuvalete atıp sifonu çekmişiz.
Şimdi eloğlunun memleketini görünce iç çeker dururuz.
Aklım almıyor.
Paylaş