Paylaş
Uçuş ne kadar uzun olursa olsun, ben öyle “Gece uyumayayım da, uçakta uyurum”culardan olamıyorum. Yani uykusu geldi mi tutabilenlerden değilim. Aynı şekilde erken saatte havaalanında olmak için gecenin köründe kalkıp havaalanına yol almak da zül geliyor. Yani, bu konuda epey kaprisliyim.
Bu anlamda Los Angeles uçak saatinin tam kıvamında olduğunu söyleyebilirim. Akşam normal saatte yattım, sabah işe gider gibi 8.00’de kalktım, 9.00’da havaalanındaydım, uçağın kalkış saati 11.10’daydı. Kalkışımız 12.00’yi buldu ama 13 saat 45 dakikalık uçuşta yarım saat erken, yarım saat geç kalkmışsınız pek fark etmiyor, yolumuz uzun nihayetinde.
Bundan birkaç yıl önce THY’yi sürekli eleştirdiğimi hatırlıyorum. Yok gazete bulunmuyor, yok makarna kalmıyor, yok hostes içtiğime karışıyor diye...
İnanın şimdi gittiğim yer fark etmez, THY ile neredeyse sırf uçmak için uçuyorum. Eskiden Singapur Havayolları’nı yere göğe koyamazlardı. Geçtiğimiz hafta bu havayoluyla uçtum ve gördüm ki THY onları hem uçak hem hizmet anlamında çoktan sollamış, yürümüş gitmiş. Ama tabii THY de sonsuza dek yeni uçak almayı sürdürmeyecek, 10 yıl sonra da belki THY’nin uçakları göze eski görünecek. Ama şimdilik tablo kusursuz sayılabilir.
O nedenle 14 saatlik uçuş gözümde büyümüyor.
Uçağa bindiğimiz andan Los Angeles’taki otele varana dek THY’nin yeni marka yüzü Kobe Bryant’ın gölgesi bizimle. Uçaktaki mönüler Kobe şeklinde, Los Angeles sokaklarında THY’nin Kobe’li billboard’ları yükseliyor.
Akşam gittiğimiz Paramount Stüdyoları’ndaki gala yemeğine NBA yıldızı da teşrif ediyor. THY Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu’ya İstanbul’a geleceğine dair söz veriyor; Topçu “Bir hafta kalmadan seni geri göndermeyiz” diyor.
Birkaç dakika Kobe’nin THY’nin yüzü olmasına Los Angeles’taki Ermeniler’in gösterdiği tepkiyi konuşuyorlar.
Topçu bunların radikal gruplar olduğunu söylerken Kobe meseleyi hiç ciddiye almamış gibi görünüyor, “Ben sporcuyum, bunlarla işim olmaz” havasında. Sonra da sahneye çıkıp davulunu çalıyor.
Los Angeles’a bu kadar adam gider mi
Türk Hava Yolları’nın Los Angeles’a direkt uçuşlarının başladığını ilk duyduğumda “Ne alaka?” diye düşünmüştüm. Tamam, sonuçta Uganda değil ama bir New York ya da Londra da değil. Yani İstanbul’dan haftada dört kez Los Angeles’a gidecek uçak nasıl dolar? Yılın her vakti bu kadar Türk turist kendini meleklerin şehrine atar mı? Yok canım.
E işten anlamayınca insan kendi kendine böyle sonuçlara varabiliyor.
Öğrendim ki Los Angeles hattının Türk turistlerle pek ilgisi yok. Sistemin mantığı şöyle...
İki nokta arasında direkt hat yoksa yolcunun bir yerden aktarma yapması gerekiyor. Ve ideal olan hedefe en az aktarmayla ulaşması.
Mesela Los Angeles’ta ve civarında çok sayıda İranlı yaşıyor. THY’nin Los Angeles’a uçuşu yokken Tahran’daki bir yolcu Tahran’dan Frankfurt aktarmalı olarak Los Angeles’a geliyordu. Şimdi bu yolcunun THY’yi tercih etmesi için hiçbir engel yok.
Aynı şekilde yakında THY’nin Şiraz hattı da açılacak. İhtimal o ki Şiraz’dan Los Angeles’a gitmek isteyen yolcu THY’yi tercih edecek, çünkü mesela Lufthansa’nın Şiraz-Frankfurt uçuşu olmadığı için önce Tahran’a gitmesi gerekiyor, oradan Frankfurt’a ve Frankfurt’tan da Los Angeles’a geçiyor. Siz olsanız hangisini tercih ederdiniz?
İran dışında, İstanbul-Los Angeles hattını kullanması beklenen diğer yolcular Lübnan, Rusya, Ukrayna ve Türki Cumhuriyetler’de. THY’nin network ağı bölge ülkeler ve Avrupa’yla çok ciddi bir sayıya ulaştığı için transit yolcu sayısı yüzde 40’lara ulaştı. Bunlar, İstanbul’la hiç ilgisi olmayıp Türkiye’ye gelmeyen ama bir noktadan başka bir noktaya giden yolcular.
Paylaş