Paylaş
Galiba şehirdeki inşaat trafiğine rağmen yeni semtlerin yeşerememesi bundan.
Aslında yeşeriyor da... Epey yavaş.
* * *
Karaköy’deki hareket yıllardır hissediliyor. Ve ancak son birkaç yıldır kıvama gelmeye başladı.
Trend tüketicileri Kara-köy’ü çoktan kemirmiş olsa da... Semtin tamamen dönüşmesi için önümüzde zaman var.
Burada üç-beş kafe, bir-iki otel açıldı, biz de oralara gittik, yedik içtik diye Karaköy’ü bildiğimizi, bitirdiğimizi düşünüyoruz belki.
Lakin yanlış.
Bunun yanlış olduğunu geçtiğimiz hafta katıldığım Karaköy turunda anladım.
* * *
Mastercard dünyanın birçok şehrinde “Paha Biçilemez Şehirler” adlı projeyi hayata geçiriyor. İstanbul ayağında çeşitli semt turları yapılacak.
Benim katıldığım, Karaköy’ün pilot turuydu.
Karaköy’ün yeni kafelerinden Unter’de buluşup rehberimiz Saffet Emre Tonguç liderliğinde Karaköy sokaklarında yürümeye başladık.
Karabatak, Karaköy Lokantası, Bej, Maya, Fransız Geçidi gibi bildik mekanların önünden hızla geçerek ilk durağımız Lastik Pabuç Depo’ya uğradık.
Lastik Pabuç’u Galata’dan bilebilirsiniz. Burada binanın eskiden gördüğü depo işlevine paralel bir konsept belirlenmiş. Mağazanın içine New York metro havası taşınmak istenmiş ve duvarlar grafiti sanatçısı Tabone tarafından 3 günde boyanmış.
* * *
Yürümeye devam...
Bizans manastırı Kristos Karamastos’un halini görüp üzüldük. Burayı ele geçiren otoparkçılar manastırın üst katını yıkıp otoparka çevirmişler. Sorduğunuzda gerekçeleri: “Eskiden genelevmiş.”
* * *
İkinci durağımız, Türk Ortodoks Patrikhanesi. Atatürk 1922’de burayı Rum Patrikhanesi’nin gücünü azaltsın diye kurmuş. Ama pek başarılı olamamış. Mensubu olan sadece bir aile var.
Bahçesine girdiğinizde duvarda kocaman “Ne mutlu Türküm diyene” yazıyor. Bir kilisede pek rastlayacağınız bir manzara değil.
* * *
Karaköy’de dört tane Rus kilisesi var. Üçüncü durağımız bunlardan biri. Eski bir apartmanın en üst katına çıkıyoruz. Kilise burada.
1870’te Rus kiliselerinin yapılma nedeni o yıllarda Rusya’ya dinin İstanbul’dan ihraç edilmesi. Kutsal mekanlar Atos Dağı ve Kudüs’e İstanbul üzerinden gidildiği için de hacılar, bu kiliselerin bulunduğu binaların alt katlarındaki odalarda konaklıyordu. Kiliseler duruyor ama eskiden hacıların kaldığı odalar şimdilerde kiralanıyor.
* * *
Oradan Karaköy Polis Merkezi’ne yol alıyoruz.
Bir daha önünden geçerken bu binaya alıcı gözle bakın. Burası, 19’uncu yüzyılın ilk yarısında İstanbul’da inşa edilen süslü karakolların en güzellerinden.
* * *
Karaköy’de yürürken 1900’lerin başına denk gelen 1. ulusal mimari akımının örneklerine rastlıyoruz. Türkiye Denizcilik İşletmesi binası mesela...
Hemen karşısındaki katlı otopark da hilkat garibesi gibi duruyor.
Hazır bölge dönüşürken bu otoparkı yıksalar çok hoş bir Karaköy Meydanı olur.
* * *
İstanbul’u katledenler arasında başı çeken Adnan Menderes zamanında Karaköy’de birçok bina yıkılmış. Bunlardan biri Karaköy Camii. Çok güzel bir Art Nouveau örneğiymiş.
* * *
Yeraltı Camii, ikonik çikolatacı Mabel, Karaköy Palas, Bankalar Caddesi, Bankacılar Lokantası, Ceneviz binaları, galeriler, İstanbul’un en güzel camilerinden Arap Camii, Suma Han...
Daha Karaköy’de gezilecek, görülecek, uğranacak çok yer var.
Bu yazıya bu kadarı sığdı.
Paylaş