Paylaş
Türkiye’nin cinsiyet temelli ayrımcılıkla yaşam hakkı ihlalinden mahkûmiyeti uluslararası çapta yankı bulmuştu.
Aynı dönemde, şiddetle başlayıp kadın cinayetiyle sonuçlanan olayların sıklığı da, görünürlüğü de artmıştı.
Mevcut yasa ise erkek şiddeti ile mücadelede artık yetersiz kalıyordu.
AKP hükümeti eldekilerle kadın cinayetlerinin önüne geçemeyeceğini ve bu meselenin hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda başa çıkılmaz bir hal alacağını öngörmüştü.
Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, her sorumlu siyasetçi gibi, tüm paydaşları yeni sürece dahil etmek için büyük çaba gösterdi. Tüm Türkiye’deki kadın örgütlerinin bu çalışma için bir araya geldiği Şiddete Son Platformu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bu süreçte muhatabı oldu, yeni bir yasanın yazımına katılım gösterdi.
Bazen bir konu günlerce, haftalarca tartışıldı, müzakere edildi; uluslararası alanda da uygulanan ilkeler, teknikler, yöntemler konuşuldu.
6284 sayılı Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa bu toplu gayretle ortaya çıktı ve 8 Mart 2012’de, Dünya Kadınlar Günü’nde Meclis’ten geçti.
Türkiye aynı zamanda Avrupa Konseyi’nin kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke oldu.
Erkek şiddetiyle mücadelede arka arkaya atılan bu adımlar, uluslararası alanda Türkiye adına başarılı bir iletişim çalışması da oldu.
KADINI KORUYAN YASA HEDEF HALİNE GETİRİLDİ
Ama maalesef şu anda geldiğimiz noktada, 6284 sayılı Yasa’nın uygulanmasında ciddi sorunlar var. Tüm şiddet vakalarında uygulanınca, yasanın ‘kadına yönelik erkek şiddetinin önlenmesi’ amacı gölgede kaldı. Uygulayıcılar erkek şiddetinin tehlikeli bir alan olduğunu görmezden geliyor.
Bunun yanı sıra, yerelde epey tecrübeli SHÇEK’ler (Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu) kaldırılırken, yerlerine ayakları pek de yere basmayan ŞÖNİM’ler getirildi. Hâlâ ülke çapında stabil yapıya ulaştırılmamaları ise yasayı zayıflattı.
Aile Bakanlığı’nın kadın örgütleriyle ilişkisinin kopmasının olumsuz etkilerini en net Boşanma Komisyonu’nda gördük. Komisyonda boşanmış babaların temsilcileri dikkatle dinlenirken yılların deneyimine sahip kadın örgütlerine pek kulak verilmedi.
İstanbul Sözleşmesi ve Ceza Yasası’nda, aile içi şiddet vakalarında arabuluculuk yöntemine gidilemeyeceği yazarken, Boşanma Komisyonu’nda ısrarla arabuluculuk yöntemi kullanılmasına vurgu yapıldı. Şiddet gören kadına verilecek tedbir sürelerinin ‘erkeklerin mağdur edildiği’ iddiasıyla 15 günle kısıtlanması önerildi; çocuğa cinsel istismarda ‘rıza’ denildi; kadınların nafaka hakkının kısıtlanması tavsiye edildi.
Toplumsal cinsiyet eşitliğine, özgürlüğe, adalete inanan kadınlar olarak Boşanma Komisyonu’nun raporlarını okurken dehşete düştük. Ardından, bazı medya organlarında, kadınları ve çocukları korumayı amaçlayan 6284 sayılı Yasa’ya saldırılar başladı. Yapılan haberlerde artan boşanmaların sebebi olarak bu yasa gösterildi; yasanın yuvaları dağıttığı, aile birliğini bozduğu yazılıp çizildi. Yasa ayrıca, ‘dış güçlerin Türkiye’ye baskısı’ gibi yansıtıldı ve kadın örgütleri hedef gösterildi.
BU YASAYI SİZ YAPTINIZ, SAHİP ÇIKINIZ
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na çağrımdır...
Bu sizin yasanız, bu yasayı siz yaptınız.
Bu yasaya sahip çıkmalısınız.
Uygulamadaki eksiklikleri gidermeli, yanlışları düzeltmelisiniz.
Yeniden kadın örgütleriyle dirsek dirseğe çalışmalısınız.
Bu yasaya saldırı söylemine karşı tutum almalı ve kadından yana politikaların tarafında yer almalısınız.
Boşanma oranlarını düşürmeye harcanan enerjiyi kadınları ve çocukları korumaya harcamalısınız.
Çünkü bu ülkede erkek şiddeti yok olmadı, azalmadı, arttı.
Küçük kızları boşanmak istediği kocası tarafından öldürülen kadının “İki çocuğumun emziği elimde kaldı. Beni kimse korumadı” sözlerini hazmedebiliyor musunuz?
Ben hazmedemiyorum.
Erkek törürünü nasıl önleriz? Soru Hürriyeti
Paylaş