Paylaş
Aynı anket, cinsiyetçi saldırıya maruz kalan ya da iftiraya uğrayan kadın siyasetçilere verilen “Saldırıları görmezden gel” tavsiyesinin de yanlış olduğunu ortaya koydu.
Kadın siyasetçiler saldırıları görmezden gelmek yerine, hiç vakit kaybetmeden iftiraları geri püskürtürse kazanıyor.
*
Ankete katılanlara, biri erkek, biri kadın iki siyasetçinin anlatıldığı bir kayıt dinletildi. Katılımcıların yarısı, kadın siyasetçinin politikalarının yanı sıra “aptal kız”, “buzlar kraliçesi”, “fahişe” diye anlatıldığı kaydı dinledi. Tarif edilen siyasetçi hayali olsa da bu sözler gerçek hayattan alıntıydı.
Katılımcıların diğer yarısına ise cinsiyetçi ifadeler olmadan, sadece kadın siyasetçinin politikalarını anlatan kayıt dinletildi.
Ve ortaya şöyle bir sonuç çıktı...
Kadın siyasetçiye halk desteği en başta yüzde 43 idi.
Politikaları eleştirildiğinde destek yüzde 33’e indi...
Kadın siyasetçi cinsiyetçi ifadelerin hedefi olduğunda ise halkın ancak yüzde 21’inden destek alabildi.
Seçmen, cinsiyetçi saldırıya, iftiraya uğrayan kadın siyasetçiyi ‘güvenilmez’, ‘empati yoksunu’ ve ‘etkisiz’ diye niteledi.
Ama iyi bir haber vardı!
Eğer kadın siyasetçi saldırılara hemen karşılık vererek bunların ‘cinsiyetçi’ veya ‘uygunsuz’ ifadeler olduğunu söylerse yeniden destekleniyordu. Farklı gruplar onun adına tepki verirse halk desteği yine artıyordu.
*
Türkiye’de yakın dönemden bir kadın siyasetçiye yönelik cinsiyetçi saldırı, iftira dediğimizde akla ilk gelenlerden biri Meral Akşener. 2015’te bir köşe yazarı Akşener’le ilgili olarak “Bir kadına yakışmayacak kasetleri var” demişti. Epeyce tepki alsa da Akşener’e saldırılar bitmek bilmemişti. Kimi gruplar işi sosyal medyada Akşener’in torununun gayrimeşru olduğu iftirasını atmaya kadar götürmüşlerdi. Akşener susmamış, hem bu iftiraları geri püskürtmüş hem de siyaseten tam zıddı kadın gruplarından, örneğin HDP’li kadınlardan destek görmüştü.
Geçtiğimiz hafta, Meral Akşener’in kadın gazetecilerle yaptığı toplantıda bu konu yeniden açıldı. “O güne kadar siyasette de hayatın başka bir alanında da bu tarz bir iftiraya uğramadım. Bu ilkti” dedi.
‘İffetsiz’ bir hayat sürdüğü imasıyla sarf edilen sözleri duyduğu ilk anda ne hissettiğini sordum Akşener’e. Önümüzdeki büyük mermer masaya dokunarak dedi ki: “‘Bu masanın altına gireyim, üzerime de kat kat örtü örtülsün ve çıkmayayım’ istedim. Yorgunluk, kırgınlık, ‘Ben bununla ne yapacağım’ hissi. Sonra birden gözümün önünde kırmızı ve sarı sinekler uçuşmaya başladı ve ardından elime kim geçerse, ‘Acaba kuşbaşı mı yapsam, yoksa kıyma mı?’ Öyle bir deli öfke!”
Oğlu ve eşi “Sen niye üzülüyorsun? Sen niye öfkeleniyorsun? Kavganı sürdür” demişler. “Bağıra bağıra kamuoyuna ilan ettim. Ben ses çıkarınca inanamayacağınız kadınlar beni arayıp ‘N’olur bunu sürdür’ dediler. Çok sert bir mücadeleydi” diyor.
Devlet Bahçeli’yle sorun yaşamaya da ilk o zaman başlamış:
“Devlet Bey bana bir genel başkan yardımcısı gönderdi. ‘Üzülmesin, kafasına takmasın. Biz kasetlerle ilgili bedel ödedik. Bundan sonra bir arkadaşımızı feda etmeyeceğiz’ demiş. O sözden sonra bir daha görüşmedik zaten.”
Sonra fark etmiş ki...
O ‘dövüşmeye’ başladıkça...
(Evet, kelime buydu: “Dövüşmek” diyor.)
“Kadın hikâyeleri yağmaya başladı ve bu kadınların ortak kavgası oldu. Kavgamın sebebi de şuydu” diyor, “Erkekler bir daha böyle ağızlarını burunlarını çarpıtıp kadınlar hakkında konuşamasınlar.”
*
Siyasi parti, ideoloji, sınıf, kimlik, yaşam biçimi fark etmeksizin, cinsiyetçi saldırılar
ve iftiralar karşısında sesini çıkaran kadınlar kazanıyor.
Bir kere, arkalarında kimse olmasa kadınlar oluyor.
Siz siz olun kadınlar, susmayın.
Gözünüz kapalı kendinizi bırakacağınız kız kardeşleriniz var.
Geçmiş 8 Mart’ınız kutlu olsun!
Paylaş