Paylaş
Şehrin altını üstüne getirdim ve sizin için bir rehber hazırladım. Floransa’ya gideceklerin ve turist gibi takılmak istemeyenlerin bu yazıyı kesip saklamalarını öneririm. Buyurun...
Floransa usulü bifteği atlamayın
İtalya’da, dünyanın en güzel yemeklerinin ve şaraplarının diyarındasınız. Her şeyden önce yiyip içeceksiniz. Peki nerede? Bu listede boş yok.
Olivio & Convivium: Malum ıtalyanlar da Türkler gibi gürültücü. Yemek mi yiyorsunuz, tribünde maç mı izliyorsunuz belli değil, herkes avaz avaz. Eğer yemek yiyip konuşabildiğiniz bir mekan arayışındaysanız, buraya buyuracaksınız. Fonda caz melodileri, pembe örtülü masalar ve önünüzde ıtalya’nın farklı bölgelerinden zeytinyağları, ev yapımı ekmekler, peynirler, şarküteri ürünleri...
Continetta Boccanegra: ıtalya’da her bölgenin farklı bir mutfağı var ve burada tipik Floransa mutfağını deneyimleyebilirsiniz. Floransa usulü bifteği tatmadan restorandan ayrılmayın.
Bistro Targa: Nehir kenarında, harika manzaralı, harika atmosferli bir balık restoranı bu. Sevgilinize evlilik teklifinde falan bulunmayı düşünüyorsanız, burası doğru adres. Ahtapot carpaccio, deniz mahsullü makarna ve büyük karides sizin için test edilip onaylandı.
Nehir manzaralı gitmeye değer bir restoran da Alfredo sull’Arno. Tipik Floransa mutfağı için ikinci adres Osteria dell Cambi.
Vivoli: Dondurmayı burada yiyeceksiniz, o kadar.
Gelmişken şarap tadımı da yapın
Floransa’dan Siena’ya kadar uzanan Chianti bölgesi üzüm bağlarıyla biliniyor. Burada şarap imalathanelerine uğrayıp tadım yapabilirsiniz. Yalnız sakın eylülde gitmeyin, hasat zamanı olduğu için sizinle ilgilenecek kimseyi bulamazsınız. Gidecekler için haziran, temmuz veya ağustos ideal.
Köy pazarına gidilmeli
Gerçek bir köy pazarı görmek istiyorsanız, azıcık yol tepeceksiniz ve Floransa yakınındaki Sesto Fiorentino’ya gideceksiniz. Buraya varmak için şehrin merkezinden 2 numaralı otobüse binebilirsiniz. Pazar sadece cumartesi günleri kuruluyor; kıyafetten ev eşyasına kadar aklınıza gelen her şey var. Çiftçiler de kendi mamullerini satıyor.
Peynir, kitap, mücevher...
İtalya’ya gelmişken eve yanınızda biraz peynir, salam ve sucukla dönmek istiyorsanız şarküteriler Via Sant’Antonino’da. Karabiberli peyniri özellikle tavsiye ederim.
Benim gibi gittiği her şehirde ıngilizce kitap satan bir kitapçı arayışındaysanız, Floransa’da adresiniz BM Bookstore. Başka yerde bulamayacağınız, hatta koleksiyoncuların kalemi kitapları da var. Ben mesela, baskısı 70’lerde tükenmiş, Medici ailesini anlatan çok iyi bir kitap buldum ve paraya kıyıp aldım.
Cartier, Prada, Gucci vesaire vesaire... Siz bildiniz onları. Lüks markalara para dökmek niyetindeyseniz doğru Via Tornationi’ye...
Alışveriş merkezlerinin adamıysanız, Piazza della Republica’da La Rinascente ve yine yakınlarında Coin var.
Floransa’nın el yapımı deri ürünleri meşhur. Meraklısı Piazza Santa Croce’deki Galleria Michelangelo, Misuri ve Peruzzi adlı mağazalara uğrayabilir.
“Gelmişken biraz mücevher alayım” diyenler, şehrin sembollerinden biri olmuş Ponte Vecchio köprüsündeki dükkanlara bakacaksınız. Floransa’yı uzunca bir süre yönetmiş olan Medici ailesinin yazlık sarayları Pitti’ye ulaşabilmeleri için yapılmış olan bu köprü eskiden kasaplara ev sahipliği yaparken, şimdi bildiğiniz kuyumcular çarşısı. Bana sorarsanız bu köprüyü uzaktan seyretmek daha zevkli.
Baba ressamlar burada
Floransa zaten açık hava müzesi gibi. Sokaklarda yürürken binaları doyasıya izleyin. şehrin panoramik görüntüsünün peşindeyseniz tepedeki Piazzale Michelangelo’da yerinizi alın. Ama tabii sırf şehri seyretmeyin, birkaç yere de gidin:
Uffizi Galerisi: Floransa’da tek bir kültürel etkinlikte bulunacaksanız, bu Uffizi Galerisi’ni ziyaret etmek olsun. Burada yok yok: Botticelli, Michelangelo, Leonardo, Rafaello, Rembrandt...
Pitti Sarayı: Medici’lere, Lorena’lara, Napolyon’un kız kardeşlerine ev sahipliği yapmış Pitti Palace’ın içinde beş ayrı müze var.
Galleria del Academia: Michelangelo’nun ünlü David heykeli burada.
Santa Maria del Fiore: Ponte Vecchio ile birlikte şehrin diğer bir simgesi olan büyük kubbeli katedral bu. Binanın içinde ne olduğu değil, binanın kendisi önemli.
Paylaş