Paylaş
Bu söyleşinin bir kısmını brainpickings.org’dan alıntılarla aktarmak istiyorum.
Birmingham Alabama’da 4 küçük kız çocuğunu canından eden ırkçı terörist eylemden konuya giriyor Mead. “Birmingham’da o küçük kızları sen mi bombaladın?” diye soruyor Baldwin’e.
“Hayır ama sorumlusuyum. Durdurmadım” diye yanıtlıyor Baldwin.
“Niye sorumlusu olasın? Durdurmaya çalışmadın mı? Bunun için uğraşmadın mı?” diye devam ediyor Mead.
Baldwin “Uğraşmak sonucu değiştirmiyor” deyince Mead tepki gösteriyor: “Rus Ortodoks Kilisesi’nin mensubu gibi konuşuyorsun. Dediğinden şunu
anlıyorum: Hepimiz suçluyuz. İnsanlığın bir bölümü acı çektiği için hepimiz katiliz.”
Baldwin, Mead’i düzeltiyor: “Hepimiz sorumluyuz. O kan benim de ellerimde. Çünkü durdurmadım.”
Mead, Baldwin’i sıkıştırdığını düşünerek “Bugün Burma’da ölen birinin de kanı senin ellerinde mi?” diye soruyor.
“Evet” diye yanıtlıyor Baldwin, “‘Çanlar kimin için çalıyor’... Yani, herkesin acısı benim acım.”
Mead devam ediyor: “Herkesin acısı benim acım ama herkesin cinayeti benim cinayetim değil. Herkesin acısını sahiplenirim. Bir an için olsun, tehlikedeyse kendi çocuğum veya Orta Asya’daki bir çocuk arasında ayrım yapmam. Ama sırf bir millet, ırk ya da dine mensubum diye başkalarının yaptıklarının sorumluluğunu almayı reddediyorum. İlişkilendirilmiş suçluluğa inanmıyorum.”
Mead’in ısrarcı sorularıyla Baldwin bakışını değil ama fiilin zamanını değiştiriyor: “Birmingham’da 4 kız çocuğunu öldüren bombayı ben atmadım. Ve ben hiç kimseyi linç de etmedim. Olmuş olanlardan değil belki ama olabileceklerden sorumluyum.”
Mead’in “Gelecekten sorumluyuz. Bugünden ve gelecekten” diye başladığı cümlesini Baldwin, “Eğer bugünü halletmezsek gelecek olmayacak” diye tamamlıyor.
Baldwin, bilinçli gençler için dünyanın devasa bir ulusal, küresel ve ahlaki çöplüğe döndüğünü söylediğinde Mead onaylıyor. Baldwin soruyor: “Bu nasıl durdurulabilir? Sen ve ben yapacağımızı yapmışız, bize ne olduğu çok önemli değil. Ama çocuklarla ilgili ne yapmalıyız? Sorumluyuz ve en çok çocuklara karşı sorumluyuz. Bu dünyanın geleceğinden sorumlu olduğumuzu bilmeliyiz.”
Mead yine onaylıyor. Ve Baldwin esas soruyu soruyor: “Ne yapacağız? Nereden başlayacağız? Nasıl başarılı olabiliriz? İnsan biraz olsun nasıl umut aşılayabilir?”
*
Sizi bilmem ama ben kendimi Baldwin’e daha yakın hissediyorum. İnsanların düğünlerinde bombalar patlarken, el kadar çocuklar sadece yaşamak umuduyla çıktıkları deniz yolculuğunda boğulurken, suçlularla cezaevine konulurken masum insanların da başı yanarken; görünüşte hiç suçum, ilişkim, dahlim olmamasına rağmen, kendimi bu ülkede ve dünyada olan biten her şeyden sorumlu hissediyorum.
Size kendi küçük örneğimi vereceğim. Bu örneği isteyen bombalamalara, savaşlara veya her türlü hak ihlaline esnetebilir.
Küçüklüğümde, İzmir’in eski, siyah-beyaz fotoğraflarına bakıp, o güzelim köşkler yıkılıp yerlerine betonarme binalar yapılırken bu talana engel olmadıkları, yeni nesli o güzel mimariden mahrum bıraktıkları için annemi ve babamı suçlamak bende takıntı haline gelmişti. Ne zaman bunu gündeme getirsem, İzmir’in eski bir belediye başkanının adı söylenir, suç ona atılırdı. Nesiller sembol isimlere yapışıp sorumluluğu üstünden atmada mahirdir, bilirsiniz.
Şimdi belki de tarihinin en büyük beton operasyonundan geçen İstanbul’da yaşıyorum ve gelecek nesiller o eski İstanbul’un fotoğraflarına bakıp “Neden engel olmadınız?” diye beni suçladığında kara kara nasıl hesap vereceğimi düşünüyorum.
Doğru, İstanbul’u betona boğan, ormanları katleden, bundan rant sağlayan ben değilim. Ama bütün bunlar şimdiki zamanda olduğu için gelecek kuşaklara karşı sorumluyum.
Baldwin’in sorusunu yineliyorum: Ne yapacağız? Nasıl yapacağız?
Bir şeyler yapmak için ihtiyacımız olan ama her geçen gün, kuyunun biraz daha derinine düşen o umudu nasıl çekip çıkaracağız?
Paylaş