Paylaş
Türkiye’de İş Kanunu’nda karısı doğum yapan erkeğe doğum izni verilmesine dair bir hüküm yok.
İşverenin insafına kalmış.
“İstemesi benden, vermesi Yasemin Çongar’dan” demiş ya Oğur...
Belki de şansı, izni veren kişinin durumla empati kurabilen bir kadın olması.
Türkiye’de bir kesim için -erkek memurlar ve gazeteciler- yasal düzenleme var aslında.
Buna göre, karısı doğum yapan memur ya da gazeteci 3 gün doğum izni kullanabiliyor. Sadece 3 gün.
Yeni hazırlanan tasarıda ise taze baba memurlara 10 gün izin verilmesi öngörülüyor.
Yani, ülkemizde erkekler her 10 yılda bir bastırsa bu anlamda 30 yıl sonra Norveç seviyesine erişebiliriz.
Kadınlar için hem dünyada hem de Türkiye’de 90’lardan itibaren “Çocuk da yapar kariyer de” sloganı üretilmiş olsa da, mevcut sistem bunu epey zorlaştırıyor.
Sistem kadınların aleyhine işliyor.
Kadının kariyer çizgisi rekabetin tavan yaptığı bir sektörse, anne doğum iznindeyken kolayca ayağı kaydırılabiliyor.
Hem sonra, iş doğum iznine çıkıp dönmekle de bitmiyor. Özellikle çocuğun doğduğu ilk yıllarda da maması, kakası, zırlaması... İşte güçte demeden, bakıcı bütün gün zır zır babanın değil, annenin telefonunu çaldırıyor.
Çocuğun aşı zamanlarını anne takip ediyor, mayosunun yerini anne biliyor, oyun saatlerini anne organize ediyor.
Her türlü ıvır zıvır anneden soruluyor.
Çalışsın çalışmasın, yük annenin omuzlarında.
Bakın mesela Almanya’da devlet önceden, kadına doğum izni konusunda o kadar cömertti ki kadınlar çocuk sahibi olmaktan vazgeçti. Hemcinslerinin adaletsizce, çocuk bakımı işine çekildiğini ve işten bir-iki yıl uzak kalarak kariyer dayanaklarını kaybettiklerini gördüler.
Ne oldu dersiniz?
Dehşete kapılıp doğum kontrol haplarını düzenli alır oldular.
Haliyle Almanya’da nüfus artışı tepetaklak gitti.
Nüfus artışını normale döndürmek için 2007’de sistem revize edildi ve erkekler daha uzun süreli doğum izni almaya teşvik edildi.
Peki babalık izni sorunu çözecek mi?
Bu da tartışılır.
Geçtiğimiz bahar yapılan bir araştırmaya göre, erkekler babalık iznini suiistimal etme eğiliminde.
Araştırma, 2 yaşın altında çocukları olan kadın ve erkek profesörlerle yapılmış; eşit süreli doğum izni almalarına rağmen 109 erkek profesörün sadece 3’ünün eşlerinin fiziki yükünün yarısını üstlendiği görülmüş.
Fiziki yük belli: Bebeğin altını değiştirmek, doktor ziyaretlerini ayarlamak, yemek yedirmek, banyo yaptırmak, çocuğa bakmak için evde oturmak vs.
Kadın profesörlerin çoğu doğum izninde bunlarla uğraşırken, erkekler izinlerini meslekleriyle ilgili araştırma yapmaya ya da akademik makaleler yazmaya ayırmış.
Yani, babalık izninde erkekler kariyerlerine devam ederken, çocuğa bakmak yine kadının işi olmuş.
Yıldıray Oğur’un şakayla karışık sözleri de bu minvalde aslında:
“Ben daha çok ofis boy gibiyim. Kakalı bezleri imha işine bakıyorum.”
Fakat Almanya’nın girişimi ümit verici. Tam da bu yüzden.
Bakmayın, babalar çocuğun altını değiştirmese de varlıkları anneler için önemli.
Ayrıca, babalık izni yaygınlaşırsa sadece kadınlar değil, erkekler de bir süreliğine işgücünden uzaklaşacak. Bu da bir anlamda eşitliğe adım.
Hele de bizimki gibi iş dünyasında kadın-erkek eşitsizliğinin inanılmaz boyutlarda olduğu ülkelerde.
Paylaş