Paylaş
Berber oldu saç tasarımcısı...
Bekçi, güvenlik görevlisi...
Kapıcı, apartman görevlisi...
Şoför, ulaştırma görevlisi...
Sekreter, asistan...
Garson, servis elemanı...
Dişçi, diş hekimi...
Tezgahtar, satış elemanı...
Veznedar, gişe görevlisi...
Temizlikçi şefi, housekeeper...
Bilim adamı, bilim insanı...
İşadamı, iş insanı...
Fotoğrafçı, fotoğraf sanatçısı...
Gardiyan, infaz koruma memuru...
Tuvalet, lavabo...
Hayat kadını, seks işçisi...
Yaşlanma, yaş almak...
Aşçı, şef...
Politik doğruculukta vardığımız dayanılmaz noktada, bunlardan ilkini ağızdan kaçırdığımız vakit ayıplanıyoruz.
Politik doğruculuk “özünde iyi” bir kavram. Başta ayrımcılığa karşı türedi.
Ve biz her şey gibi, onun da cılkını çıkardık.
Şu noktada, politik doğruculuk hem ikiyüzlü hem de komik.
Hiçbirimiz özünde politik doğrucu değiliz. Politik doğrucu olmayan mizaha kıs kıs gülmemiz bundan.
Ama işte, arada ince bir çizgi var.
Hele de niyet mizah yapmak değilse...
Sağlık Bakanı Recep Akdağ obezlere gazı verip zayıflamalarını sağlamak için onlara “şişko” dememizi önerdi.
ABD mesela, obeziteyle savaşta yılda 250 milyon dolar harcıyor. Bunu onlar nasıl düşünemedi? Stratejiler belirliyor, yiyeceklerin içeriklerinde düzenlemeye gidiyor, seyyar sebze meyve tezgahlarının çoğaltılması için harekete geçiyor, restoranlarda transyağ kullanımını yasaklıyor, fast food zincirlerinin mönülerinde kalori hesabının yer almasını şart koşuyor. Yapıyor da yapıyor.
Bizim tavsiyemiz ise “Obeze şişko de”.
Azıcık zorba olacağız artık.
“Evet ama yetmez” diyelim.
Falakayı eğitim sistemine geri kazandıralım, bakın dayak yiye yiye nasıl öğreniyorlar...
Alkoliğe ayyaş...
Akıl hastasına tırlak...
Engelliye sakat...
Eşcinsele homo diyelim.
Bakın nasıl iyileşiyorlar.
Bunu biz nasıl düşünemedik.
Tutmadı mı?
10 Ocak 2010’da Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Seracettin Çom, Vatan gazetesine obeziteyle nasıl savaşacaklarını
anlatmıştı.
Okul öncesi çocukları, öğrencileri ve yetişkinleri broşür, çizgi film ve afiş gibi yollarla eğitmeyi amaçlıyorlardı.
1 milyon 400 veliye, 50 bin de öğretmene mektup yazmışlar, öğrencilere yönelik 1,5 milyon afiş hazırlamışlardı.
Çom, “Sadece gıdaların düzenlenmesi yeterli olmuyor. Belediyelerle kamu kurum ve kuruluşlarının da, halkın egzersiz, spor yapması için alması gereken tedbirler var. Bunları yazdık”
demişti.
Gıdaların düzenlenmesi sağlanacak, işyerlerinde çıkan yemeklerdeki sebze oranı, yağ oranı, et oranı gibi olması gereken standartlar tanımlanacaktı.
Toplu yaşanan yerlerde çıkacak yiyeceklerin muhtevası belirlenecekti.
İki ay önce, RTÜK Başkanı da obeziteyle savaşa katıldı; obeziteye yol açan fast food gıdaların, gazlı içeceklerin, tatlı, tuzlu yiyeceklerin reklamının ekranlardan yapılamayacağını açıkladı.
Ne oldu? Sonuç vermedi mi?
Durum, “şişko de” önerisine varacak kadar vahim mi?
Paylaş