İstanbul Moda Haftası geldi geçti. Meg Ryan’ın kaçışı kara bir leke olarak organizasyonun üzerine yapıştı.
Gönül ister ki moda haftamız her yıl giderek iyileşir, sağlamlaşır ve ileride “Meg Ryan’ı kaçırdığımız günlerden bugünlere amma da yol aldık” tarzı cümleler kurarız ve düşe düşe en sonunda yürümeyi öğreniriz. Konuyu kapamadan önce moda haftasının son iki gününde 2011 kış koleksiyonunu sergileyen tasarımcılar ve markalarla ilgili de birkaç cümle etmeden geçmeyelim.
EN ROMANTİK: ÖZLEM SÜER
Özlem Süer’i biz yıllardır tanıyoruz. Ortadoğu ise son yıllarda onu bir keşfetti pir keşfetti. ıhracatının yüzde 45’ini Ortadoğu’ya yapan Süer’in kıyafetleri Dubai, Kuveyt ve Lübnan’daki lüks butiklerde Chloe ve Elie Saab’la yan yana sergileniyor, Suudi Arabistan’daki Harvey Nichols’da satışa sunuluyor. Süer buralarda politikacı eşlerinin ve kraliyet mensuplarının favori tasarımcılarından. Ama buralara yolunuz düşer, alışveriş yapasınız ve Süer’in bir tasarımını alasınız gelirse kendinize engel olun, sabredip buradan alın. Çünkü oralarda Süer’in tasarımları bizdeki fiyatının 9-10 katına satılıyor. Gelelim Süer’in moda haftasında gösterdiği son koleksiyonuna... Süer bu tarz etkinliklerde “romantik” sıfatını pek başkasına kaptırmıyor. Paris ve ıstanbul’dan esinlenerek yarattığı “Kesişen Yollar” adlı koleksiyonu yine buram buram romantizm koktu. ıstanbul’dan emin değilim ama Paris’in esin kaynağı olduğu bir koleksiyonun romantizm kokmaması mümkün mü zaten? Dikkati çekenler yine cömert kumaş kullanımı, piliseler, fırfırlar ve danteller. Süer’in defilesi haber olma kaygısından da uzaktı. Ne bir ünlü çıkardı podyuma ne de dekolteye abandı. Her zamanki gibi ara renklerden oluşan koleksiyonunu kendi tarzında sundu.
EN EDEBİ: BAHAR KORÇAN
Bahar Korçan’ı tasarımları dışında metinleriyle de tanıyoruz. O sadece çizip dikmekten değil, yazmaktan da hoşlanıyor. Hemen her koleksiyonunu ya deneysel bir metin eşliğinde sunuyor ya da giysilerin üzerine birkaç cümle çiziktiriyor. Bu kez defileyi izlemeye gelenlere koleksiyonunu sunmakla yetinmedi, bir de yazdığı şiirlerden oluşan kitabını hediye etti. Koleksiyonda baskılı ipek kumaşlar, yün-kaşmir karışık paltolar, bambu lifli örmeler ve özel dokulu Japon kumaşlar dikkat çekti. Baştan ayağa kapalı simsiyah tasarımlar ise “etki mi, tepki mi?” diye düşündürttü. Defilenin müziklerini seçen ve çalan Dinamo DJ’lerinden Mr.Pink lakaplı Mehmet Koryürek, defile sonrasında kulisteki partide de davetlileri güzel müzikle besledi.
EN GENÇ: MAVİ
Mavi mi giderek küçülüyor, ben mi yaşlanıyorum bilmiyorum ama hafta boyunca gördüğüm tüm koleksiyonlar arasında en genci buydu. Benim favori parçalarım Mavi’nin erkek koleksiyonuna aitti. Biz kızlar yan yana oturmuş defileyi izlerken, Jackson Pollock’un fırça darbeleri efektini taşıyan erkek pantolonları karşısında eridik gittik.
EN MEDYATİK: DESA
Desa son birkaç yıldır deriyi kumaş gibi kullanmasıyla dikkat çekiyor. Yeni koleksiyonunun en ilginç yanı deri ve sateni aynı üründe birleştirmesiydi. “Deri ve saten zeytinyağı ve limon gibidir, karışmaz” diye düşünebilirsiniz. Desa biri ağır, diğeri ise kuş gibi hafif malzemeyi birbirine dikti ve yarısı saten, yarısı deri bir elbise ortaya çıkardı. Fred Tutino, Meltem Cumbul’a özel deri-şifon karışımı bir elbise hazırladı ve Cumbul podyuma bu elbiseyle çıkarak markanın basında yer almasını garanti etti.
Notlar... Notlar... Notlar...
- Pis kokular: Bahar Korçan’ın defilesinden sonra kulisteki partiye geçerken soluduğumuz ağır koku meğer mazotmuş. Defile sırasında mazot tankeri devrilmiş. Bir ara da fuar alanı buram buram kebap kokuyordu. Çünkü stantlardan birinde kebap yeniyordu. Gerçekten. - Moda haftasının son gününe katılamadım ama konuşulanlar şöyle: Hakan Yıldırım for Koton defilesi Mavi’den sonra en çok ilgi gören defileymiş. Buradan tasarımcı işbirliğinin hazır giyim markalarına katma değerinin ispatlandığı sonucunu çıkarabiliriz. Deniz Mercan’ın cesur iç çamaşır tasarımları kötü mankenlerin ucuz şovlarının gazabına uğramış. Namuslu Türk modeller kadroda yer almadığı için podyumda 20 yabancı manken varmış. Avva’nın en büyük hatasının Demet Akalın’ın kocası Önder Bekensir’i manken yapması deniyor. “Haber olmak için markalarını bozuk para gibi harcıyorlar” diye konuşuluyor.