İki haftaya İKSV’nin düzenlediği 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali başlıyor. Festivaldeki 22 bölümde 57 ülkeden 243 yönetmenin 200’den fazla filmi gösterilecek.
Festival kitapçığını hatmetmek istemeyen tembeller veya vakti olmayanlar için kendi listemi sunuyorum. Bu filmleri kaçırmamanızı tavsiye ederim. * “Gainsbourg”da, aykırı kişiliği ve uçlardaki yaşamıyla nam salmış Fransız müzisyen Serge Gainsbourg’un Nazi işgali altındaki Paris’teki çocukluğundan 1991’deki ölümüne dek hayatı anlatılıyor. * “Tek Başına Bir Adam”ın tüm seanslarının biletleri tükendiği için ek seans kondu. Acele edin. Filmi, ünlü tasarımcı Tom Ford, Christopher Isherwood’un romanından uyarladı, yapımcılığını üstlendi ve yönetti. ızleyenler filmin ne kadar muhteşem olduğunu anlata anlata bitiremiyor. Eşcinsel üniversite profesörünü canlandıran Colin Firth BAFTA’da En ıyi Erkek Oyuncu ödülünü ve Venedik Film Festivali’nde Volpi Kupası’nı kazandı, En ıyi Erkek Oyuncu dalında Oscar’a aday oldu. * NTV Belgesel kuşağında gösterilen “Uzay Turistleri” dünyanın ilk uzay turisti Anousheh Ansari’nin çektiği görüntüleri de içeriyor. 20 milyon dolara uzay yolculuğu yapan Ansari’nin fantastik macerası, uçsuz bucaksız bozkırlarda düşmüş boş roketleri toplayan Kazaklarla kesişiyor. * Müzikle ilgili de birkaç bomba belgesel var. Kanadalı folk, country ve rock efsanesini anlatan “yüksek sesli, ham, elektrikli rock’n’roll” filmi “Neil Young’ın Bavulundan şarkılar” hayranlarının kaçırmaması gereken bir film. “Gürültü Ustaları” The Edge, Jimmy Page ve Jack White’ı bir araya getiriyor. The White Stripes hayranları grubun Kanada turnesinin görüntülerinden oluşan “Kuzey Işıkları Altında White Stripes” adlı belgeseli de kaçırmasın. * “Köpek Dişi” çok etkileyici ama bir o kadar rahatsız edici. Cannes’ın Belirli Bir Bakış bölümünün en iyisi seçildi. Haneke ve Lars von Trier’in filmlerini anımsatıyor. Film, üç genç kardeşin anne babalarıyla, sanki paralel bir evrende, farkında olmadıkları bir tutsaklıkta yaşadığı evde geçiyor. ışlevsiz ailelerin gelebileceği son nokta bu. * Comedymax sponsorluğunda yeni bir bölüm var: Antidepresan. Hayatı hafife alan, mizaha ve dünyaya farklı açılardan bakan 10 film izleyiciyle buluşuyor. “Bunny ile Boğa” ıngiliz mizahıyla yoğrulmuş eğlenceli ve yaratıcı bir yol filmi. Filmin kahramanları, kartondan ve köpükten yapılma dekorların içinde ıngiltere’den Avrupa seyahatine çıkıyorlar. ılginç ergen filmi “Troçki” kendini Sovyet kahramanı Trotsky’nin reenkarnasyonu sanan bir gencin hikâyesini anlatıyor. * LG ile Geceyarısı Çılgınlığı bölümünde Cannes’da Altın Palmiye için yarışan “Boşluk” kayda değer. Bu avangart film, iki kardeşin uyuşturucu dolu yolculuklarını halüsinasyonlar aracılığıyla anlatıyor. Transa benzer görsel üslubu ve birinci şahıs gözünden öznel anlatımıyla epey tartışma yarattı. * Bir de fantezi film... “şişme Bebek” bir şişme bebeğin canlanıp hayatı keşfettiği hem neşeli hem hüzünlü bir hikâye. “The Pneumatic Figure of a Girl” adlı mangadan esinlenen ve Pinokyo’yu andıran bir kent masalı; ama kahraman bu kez bir kukla yerine Nozomi adlı şişme bebek. Filmde insan yaşamının yalnızlığı üzerinden yaşamın anlamı ve insan doğası keşfediliyor.
Ülkenin kızları yasta
Dün sabah işe bir geldim, bizim kızların hepsi isyanlarda. Kimi “Bu muydu?” diye çığlık çığlığa, kimi depresyonda. “Nedir?”, “N’oluyor?” demeye kalmadan bilgisayar ekranlarında açık olan fotoğraftan vaziyete uyandım. Kaan Tangöze evlenmiş. Hani bir dönem etrafımdaki beş kızdan 4’ünün aşık olduğu şu Duman’ın solisti, popüler kültürün kahramanlarından Kaan Tangöze. Bir arkadaşım bir ara Margarita pizzaları yiyip yiyip göbek yapmıştı; “Nasıl böyle kilo aldın?” diyenlere “Kilo almadım. Margarita Tangöze’ye hamileyim” diye espri yapıyordu, hâlâ aklıma geldikçe gülerim. Herhalde Türkiye’de kızların en çok platonik aşk beslediği iki erkek varsa biri Erol Evgin (vaktiyle kız çocuklarının), diğeri de Kaan Tangöze’dir. Kızların isyanlarda olmasının nedeni ise Kaan Tangöze’nin sadece başını bağlaması değil, bu bağlama işini Seçkin Piriler’le yapmış olması. Ben yorum yapmıyorum. Gönül bu, kimin kimi seçeceği hiç belli olmaz. Ama izninizle gelinlik hakkında iki cümle etmeden de geçemeyeceğim. Bülent Ersoy bugün evlense herhalde ancak böyle bir gelinlik giyerdi. Piriler gibi eline altın torbasını alır mıydı bilmem ama... Ne diyelim... Bir yastıkta kocasınlar. Darısı bütün Kaan Tangöze hayranlarının başına.