Paylaş
Sex and the City ülkemize birkaç yıl rötarlı varmış olsa da dünyada ilk yayınlanma tarihi 1998.
Aradan tam 13 yıl geçmiş.
Az buz değil, 13 yıl. Bir kuşak demek neredeyse...
Ve 90’larda eloğlunun tartışma konusu yapmadığı mevzular yazık ki bizde 2011’de tartışılıyor.
Tamam, söz konusu sahne “Sex and the City 2” filminden. Ama izleyenler bilir, dizi de eşcinsel ilişkilerle ilgili sahnelerden geçilmiyordu.
Millet dünyanın bir yerlerinde gerçek hayatta eşcinsel evliliği yasallaştırırken, bizim RTÜK, eski bir filmdeki eşcinsel evlilik görüntüsü yüzünden filmi yayınlayan kanala para cezası kesme yoluna gidiyor.
RTÜK üyelerinin nerede yaşadıklarını merak ediyorum.
Ya ben uzayda ikamet ediyorum ya da onlar bu dünyada yaşamıyor.
Bu 13 yıl içinde dünya televizyonlarında neler oldu halbuki.
Allah’tan internet var da takip edebiliyoruz. Yoksa biz de RTÜK üyeleriyle aynı dünyada, daha doğrusu onların bize boyadığı dünyada yaşamak durumunda kalabilirdik.
İngiliz kanalı ITV2’de mesela 2007’de “Secret Diary of a Call Girl” (Bir Telekızın Gizli Günlüğü) adlı bir dizi yayınlanmaya başladı. Dizi, adından da anlaşılacağı üzere bir hayat kadınının maceralarını anlatıyor. Bunu da “Sex and the City” tadında, kahramanımız Belle’in dış ses desteği ve arkada güzel Londra manzaralarıyla yapıyor.
Her bölümde farklı bir müşteri, farklı bir seks macerası...
Birinde Belle müşterinin bir gecelik kız arkadaşı oluyor, bir diğerinde grup sekse dalıyor, bir başkasında sado mazo ilişkilere... Her bölüm dakikalarca süren yatak sahnelerinden geçilmiyor.
Hatta her bölüm için uzun birer yatak sahnesi desek yanlış olmaz.
Ha hiç mi tartışma yaratmıyor?
Yaratıyor tabii.
Ama ahlakçı bir çerçevede tartışılmıyor, millet üstü kurumlar “Ali kıran baş kesen” kesilmiyor.
Feministler mesela dizinin hayat kadınlığını özendirdiğini savunuyor. Çünkü kahramanımız seksi ve parayı çok sevdiği için bu işi de isteyerek yapıyor.
Feministler ise hiçbir kadının bu mesleğe gönüllü olarak başlamayacağı görüşünde.
Tartışılan bu.
Bizde olsa aman diyeyim... Kadının memesi, poposu görünmüş, aynı anda üç erkekle yatağa girmiş, bir de üstüne kırbaçla fantezi yapmış derken dizinin bırakın yayınlanması, konuşulması bile yasaklanırdı.
Sonuçta biz, sarayda geçen bir dizide harem fazla gösteriliyor diye kıyamet kopan bir yerde yaşıyoruz. O haremdeki en müstehcen görüntü peştemalle yıkanma olsa da...
Bu ülkede eşcinsel olmak istemezdim
Bu ülkede eşcinsel olmak insanı canından bezdirir.
Ben olsam hayata küsebilirdim.
İnsanı çoğu zaman tüm sıkıntılara rağmen ayakta tutan umutsa eğer, Türkiye’deki eşcinsellerin elinde bunun bile olmaması inanılır gibi değil.
Eşcinsel evlilik bizim ülke için hayalin ötesinde bir şey belki ama...
Eşcinsel evlilik sahnesini bile tolere edemeyen bir ülkenin vatandaşı eşcinseller, hakları konusunda ne gibi bir umut besleyebilirler?
Bir e-ticaret sitesi de Boyner’den
Şimdi de Boyner bir e-ticaret sitesiyle tüketicilerin karşısında: Morhipo.com.
“Bugüne kadar perakendede hep ezber bozan farklı işler yaptık. Bunlarla canlılığımızı sağladık” diyen Cem Boyner e-ticarete laf ola girmeyelim diye düşündüklerini söylüyor.
“4.5 milyon müşterinin sadakat kartı bizde” diyor. Servis konusunda da halihazırda kendilerine güvendiklerinin altını çiziyor. Kargo ücretinden iadeye, müşterinin bunu alışverişin her aşamasında hissedeceğinin altını çiziyor.
Morhipo.com, Türkiye’de internet alemiyle tanışmamış markaları ve koşulsuz müşteri mutluluğunu internet ortamına taşıma sözü veriyor.
Sitede bu markalar indirimli alınabilecek, yeni sezon ürünleri de mağazalara göre daha avantajlı fiyatlara satılacak.
Paylaş