Paylaş
Tanıdık hikaye. Size dokunan ve belki de hayatınıza yön veren bir öğretmen...
İzmir’de doğup büyüyen Yılmaz Yalçınkaya’nın da başına gelmiş. “İlkokulda Fevziye Hanım diye bir hocamız vardı. Çok ileri görüşlü bir kadındı. 100 kiloydu, buna rağmen müthiş hareketliydi.”
O dönem elektrik olmadığı için gaz lambalarıyla okuyorlar. 3’üncü sınıftayken Fevziye Hanım sınıfı topluyor ve gaz lambasının nerede nasıl yapıldığını gösteriyor. Sonra boncuk yapımını öğrenmeleri için Menderes’e götürüyor.
“O zamandan beri benim hayallerim hep camla ilgili” diyor Yalçınkaya.
Babası bakkal, imkanları kısıtlı. Bakkal çırağı olarak İzmir Pamuk’a hizmet verirken şirket yöneticileri tarafından çok seviliyor. Genel müdürü “Seni Almanya’ya tahsile gönderelim” deyince kendini tekstil mühendisliği okurken buluyor: “Böyle tekstilci olduk, belki de camcı olacaktık.”
Almanya’dan döndükten sonra tekstil makineleri pazarlayan bir şirkette müdürlük yapıyor. Patron ölünce oradaki birkaç kişiyle birlikte kendi şirketlerini kuruyorlar. Hâlâ devam eden bir tekstil makineleri pazarlama şirketleri var.
Bu arada 90’lı yıllar iş dünyası açısından stresli yıllar, “Hiç olmazsa cumartesi-pazarı kendime ayırayım, bir şeyler yapayım” derken başlıyor bit pazarlarını, Kapalıçarşı’yı dolaşmaya ve eskiden beri aşık olup unutamadığı cam kitaplarını arıyor. 92’den itibaren 10 yıl boyunca cumartesileri Paşabahçe’ye gitmeye başlıyor: “Bir Yusuf ustamız vardı. O kadar hassastı ki camın bir gramının kaybolmasını istemezdi. O yüzden öğrenemedim, sadece seyrettim” Her cumartesi yeni bir kitap, yeni bir dergi, yeni bir tasarım götürüyor Yalçınkaya.
1996’da Amerika’da iyi bir cam okulu bulup gidiyor. Dönünce Öğünce’de Paşabahçe’nin depo gibi kullandığı bir yer olduğunu ve satılacağını duyuyor. Bir ağustos gününde yere bakmaya geliyor. Her tarafta çiçekler, bitkiler, kuşlar... Hayran olup alıcı oluyor. Telefonda pazarlık yapıyor ve alıyor. Yer felaket halde, bütün taşıyıcılar ve panelleri yıkıp neredeyse baştan yapıyor.
2002’de açıyor, Cam Ocağı Vakfı olarak. “Bizde niye bir cam okulu yok? Niye bu güzellikler burada yapılmıyor? Almanya’da yaz akademileri var. Böyle bir şey olur mu diye düşündük, onların programını aldık, biraz geliştirip bize tatbik ettik ve burayı kurduk.”
20 dönümlük bir araziye kurulu Cam Vakfı’nın bahçesinde destek atölyeleri, bir yurt binası, hatta yüzme havuzu bile var.
Atölyelerde Cam Vakfı’nın dışarıya sattığı bazı objeler yapılıyor, bazen de buralar öğrenciler tarafından kullanılıyor.
Zaman zaman üniversite öğrencileri de gelip çalışıyor Cam Ocağı Vakfı’nda. Türk Kültür Vakfı her yıl 7-8 talebeye burs veriyor, bir ustanın da maaşını ödüyor. “Böyle sponsorlara ihtiyacımız var” diyor Yalçınkaya.
Yalçınkaya Almanya’daki cam okullarında insanların karavanlarıyla gelip bahçede kamp kurduklarını ve oradan derslere girdiklerini görmüş. Hayal ya bu... O da Cam Vakfı’nın bahçesinde 4 karavanlık bir yer yapıp su ve elektrik bağlantılarını hazırlamış.
Cam Ocağı Vakfı’nda iki haftadır ünlü cam sanatçısı Lucio Bubacco ders veriyordu. Bugün son. Ama cam deneyimini yaşamak istiyorsanız antenlerinizi açık tutun, sık sık ünlü cam ustaları burada dersler veriyor.
Riva Deresi’nin hali
Cam Ocağı Vakfı’nın bitişiğinde Riva Deresi var. Çok pis. Yalçınkaya “Ben buraya geldiğim sene ekmek attığımda balıklar gelirdi, ördekleri görürdünüz. Çok özel kuşlar vardı” diyor. Şimdiki görüntü ise bataklığı andırıyor. Riva’da bir de olimpik köy düşünülüyor. Bu kokuyla nasıl olacak?
Riva deresi Karadeniz’e gidiyor ama gidemiyor zavallı. Bir tarafta Ömerli Barajı var. Onun arıtma tesisi taşeronda. Belli ki pislikleri arıtmadan atıyorlar. Zaman zaman çok yağmur yağdığında Ömerli Barajı’nı açıp fazla suyu atmaya mecbur oluyorlar. O zaman burası harika oluyor.
Eğer bir tarafında olimpik köy yapılacaksa bu dere temizlenmek mecburiyetinde.
Paylaş